Sakın zannetme ki,
bu ilân ve dellâllık ve tesbihatın nağamatıyla teganni,
bülbüle mahsustur.
Belki ekser enva'ın herbir nev'inin bülbül-misali bir sınıfı var ki,
o nev'in en latif hissiyatını,en latif bir tesbih ile en latif sec'alarla temsil edecek birer latif ferdi veya efradı bulunur.
Hususan sinek ve böceklerin bülbülleri hem çoktur, hem çeşit çeşittirler ki, onlar bütün kulağı bulunanların en küçük hayvandan en büyüğüne kadar olanların başlarında tesbihatlarını güzel sec'alarla onlara işittirip onları mütelezziz ediyorlar.
Onlardan bir kısmı leylîdir.
Gecede sükûta dalan ve sükûnete giren bütün küçük hayvanların kaside-hân enîsleri, gecenin sükûnetinde ve mevcudatın sükûtunda onların tatlı sözlü nutuk-hânlarıdır.
Ve o meclis-i halvette olan zikr-i hafînin dairesinde birer kutubdur ki, herbirisi onu dinler; kendi kalbleriyle Fâtır-ı Zülcelallerine bir nevi zikir ve tesbih ederler.
Diğer bir kısmı, neharîdir.
Gündüzde ağaçların minberlerinde,
bütün zîhayatların başlarında,
yaz ve bahar mevsimlerinde
yüksek avazlarıyla, latif nağamat ile, sec'alı tesbihat ile
Rahmanürrahîm'in rahmetini ilân ediyorlar.
Güya bir zikr-i cehrî halkasının bir reisi gibi işitenlerin cezbelerini tahrik ediyorlar ki,
o vakit işitenlerin herbirisi lisan-ı mahsusuyla ve bir avaz-ı hususî ile
Fâtır-ı Zülcelalinin zikrine başlar.
[img:467:494]http://img.blogcu.com/uploads/urfalimersaviler_clip_image001.jpg[/img]
Demek, herbir nevi mevcudatın, hattâ yıldızların da bir ser-zâkiri ve nur-efşan bir bülbülü var.
Fakat,
bütün bülbüllerin en efdali
ve en eşrefi
ve en münevveri
ve en bahiri
ve en azîmi
ve en kerimi
ve sesçe en yüksek
ve vasıfça en parlak
ve zikirce en etemm
ve şükürce en eamm
ve mahiyetçe en ekmel
ve suretçe en ecmel,
kâinat bostanında, arz ve semavatın bütün mevcudatını latif secaatıyla,
leziz nağamatıyla,
ulvî tesbihatıyla
vecde ve cezbeye getiren,
nev-i beşerin andelib-i zîşanı ve benî-Âdemin bülbül-ü zül-Kur'anı: Muhammed-i Arabî'dir.
عَلَيْهِ وَ عَلَى اۤلِهِ وَ اَمْثَالِهِ اَفْضَلُ الصَّلاَةِ وَ اَجْمَلُ التَّسْلِيمَاتِ
(Sözler - 356)
"İnsan vardır fark edilmez süsünden.
Kimi farksızdırkoyun sürüsünden.
Her gördüğün şekle kapılma,
insan anlaşılmaz görüntüsünden...(!)"