Giriş yapmadınız.

Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.

61

30.03.2011, 23:59

Fünun-u Cedide-i Medeniye : Yeni medeni fenler.

''On Birinci Cinayet: Ben vilâyât-ı şarkiyede aşiretlerin hal-i perişaniyetini görüyordum. Anladım ki, dünyevî bir saadetimiz, bir cihetle fünun-u cedide-i medeniye ile olacak.
O fünunun da gayr-ı müteaffin bir mecrâsı ulema ve bir menbaı da medreseler olmak lâzımdır. Tâ ulemâ-i din, fünun ile ünsiyet peyda etsin.''

Divan-ı Harb-i Örfi
Edep aklın suretidir !

62

01.04.2011, 22:00

Evamir:Emirler, kanunlar

Ve o bilet, senet ise, başta namaz olarak, edâ-i ferâiz ve terk-i kebâirdir. Öyle mi? Evet, bütün ehl-i ihtisas ve müşâhedenin ve bütün ehl-i zevk ve keşfin ittifakıyla, o uzun ve karanlıklı ebedü'l-âbâd yolunda zâd ve zahîre, ışık ve burak ancak Kur'ân'ın evâmirni imtisâl ve nevâhîsinden içtinâb ile elde edilebilir. Yoksa fen ve felsefe, san'at ve hikmet o yolda beş para etmez. Onların ışıkları kabrin kapısına kadardır.

İşte ey tenbel nefsim! Beş vakit namazı kılmak, yedi kebâiri terk etmek ne kadar az ve rahat ve hafiftir. Neticesi ve meyvesi ve fâidesi ne kadar çok, mühim ve büyük olduğunu aklın varsa, bozulmamış ise anlarsın. Ve fısk ve sefâhete seni teşvik eden şeytana ve o adama dersin:

"Eğer ölümü öldürüp, zevâli dünyadan izâle etmek ve aczi ve fakrı beşerden kaldırıp kabir kapısını kapamak çaresi varsa, söyle; dinleyelim. Yoksa sus! Kâinat mescid-i kebîrinde, Kur'ân, kâinatı okuyor. Onu dinleyelim. O nur ile nurlanalım.



Sözler yedinci söz

63

02.04.2011, 15:13

Rabb-i Rahim: Sonsuz merhamet ve şefkat sahibi,her şeyi idare ve terbiye eden Allah

64

02.04.2011, 23:41

MUSÎBET : Belâ, felâket, hastalık, dert, sıkıntı, ezâ, başa gelen acı durumlar.

MUSÎBET-İ ÂMME : Genel musibet.

MUSÎBET-İ AZÎME : Büyük musibet.

MUSÎBET-İ BEŞERİYE : İnsanlara gelen belâ ve musîbetler.

MUSÎBET-İ DİNİYE : Dine gelen belâlar.

MUSÎBET-İ HÂZIRA : Şimdiki belâ ve musibet.

MUSÎBET-İ SEMÂVİYE : Gökten gelen belâlar, musîbetler.

MUSÎBET-İ SEMÂVİYE VE ARZIYE : Gökten ve yerden gelen belâlar, musîbetler.

MUSÎBETZEDE : Belâya uğrayan, hastalık veya başka dertlere uğrayan.

MUSİBET-ZEDE : Belâya uğrayan. Hastalık veya başka musibete uğrayan.(İmanla insanın kalbinde öyle bir kuvve-i mâneviye husule gelir ki, insan o kuvvet ile her musibete, her hâdiseye karşı mukavemet edebilir! İ.İ.)

İstanbul'da Darü'l-Hikmette bulunduğu zaman, Sünûhat risalesinde yazdığı gayet acib bir vakıa-i ruhaniye:


RÜYADA BİR HİTABE
1335 senesi Eylülünde, dehrin hadisatının verdiği yeis ile şiddetle muztarip idim. Şu kesif zulmet içinde bir nur arıyordum. Manen rüya olan yakazada bulamadım. Hakîkaten yakaza olan rüya-i sadıkada bir ziya gördüm Tafsilatı terk ile bana söylettirilmiş noktaları kaydedeceğim. Şöyle ki:
Bir Cuma gecesinde nevm ile alem-i misale girdim. Biri geldi, dedi:
"Mukadderat-ı İslam için teşekkül eden bir meclis-i muhteşem seni istiyor. "
Gittim, gördüm ki; münevver, emsalini dünyada görmediğim, selef-i salihînden ve asarın mebuslarından her asrın mebusları içinde bulunur bir meclis gördüm. Hicab edip, kapıda durdum. Onlardan bir zat dedi ki:
"Ey felaket, helaket asrının adamı, senin de reyin var, fikrini beyan et!" Ayakta durup dedim:
"Sorun cevap vereyim."
Biri dedi:
"Bu mağlûbiyetin neticesi ne olacak, galibiyette ne olurdu?" Dedim:
"Musîbet şerr-i mahz olmadığı için bazan saadette felaket olduğu gibi, felaketten dahi saadet çıkar. Eskiden beri Îla-i Kelimetullah ve beka-i istiklaliyet-i İslam için, farz-ı kifaye-i cihadı deruhte ile kendini yekvücud olan alem-i İslama fedaya vazifedar ve hilafete bayraktar görmüş olan bu devlet-i İslamiyenin felaketi, alem-i İslamın saadet-i müstakbelesiyle telafi edilecektir. Zîra, şu musîbet, maye-i hayatımız ve ab-ı hayatımız olan uhuvvet-i İslamiyenin inkişaf ve ihtizazını harikulade tacil etti. Biz incinirken, alem-i İslam ağlıyor; Avrupa ziyade incitse, bağıracaktır. Şayet ölsek, yirmi öleceğiz, üç yüz dirileceğiz. Harikalar asrındayız. İki-üç sene mevtten sonra, meydanda dirilenler var. Biz bu mağlûbiyetle bir saadet-i acile-i ( )muvakkate kaybettik.Fakat bir saadet-i acile-i ( )müstemirre bizi bekliyor. Pek cüz'î ve mütehavvil ve mahdut olan hali, geniş istikbal ile mübadele eden kazanır."

Tarihçe-i Hayat
Edep aklın suretidir !

65

04.04.2011, 13:05

Ehl-i fetret: iki Peygamber-i zişanın devirleri arasında kalan, vahiy ve semavi hükümlerin olmadıgı karanlık devri yaşayanlar

66

11.04.2011, 00:09

TEKEBBÜR : Kibirlenme, kendini büyük sayma.

''İşte, şu vaziyette bir insana hakiki ma'bud olacak, yalnız her şeyin dizgini elinde, her şeyin hazînesi yanında, her şeyin yanında nâzır, her mekânda hazır, mekândan münezzeh, aczden müberrâ, kusurdan mukaddes, nakstan muallâ bir Kadîr-i Zülcelâl, bir Rahîm-i Zülcemâl, bir Hakîm-i Zülkemâl olabilir. Çünkü, nihayetsiz hâcât-ı insaniyeyi ifâ edecek, ancak nihayetsiz bir kudret ve muhît bir ilim sahibi olabilir. Öyle ise, ma'budiyete lâyık yalnız Odur.

İşte ey insan! Eğer yalnız Ona abd olsan, bütün mahlûkat üstünde bir mevkî kazanırsın. Eğer ubûdiyetten istinkâf etsen, âciz mahlûkata zelîl bir abd olursun. Eğer enâniyetine ve iktidarına güvenip tevekkül ve duâyı bırakıp, tekebbür ve dâvâya sapsan, o vakit, iyilik ve icad cihetinde, arı ve karıncadan daha aşağı, örümcek ve sinekten daha zayıf düşersin; şer ve tahrip cihetinde, dağdan daha ağır, tâundan daha muzır olursun.

Evet, ey insan! Sende iki cihet var: Birisi, icad ve vücud ve hayır ve müsbet ve fiil cihetidir. Diğeri, tahrip, adem, şer, nefiy, infiâl cihetidir.''

Yirmi Üçüncü Söz
Edep aklın suretidir !

67

11.04.2011, 07:28

Rubûbiyet:Cenâb-ı Hakkın her zaman, her yerde ve her mahlûka muhtaç olduğu şeyleri vermesi, onu terbiye etmesi ve idâresi altında bulundurması vasfı.

Allahım, Seni nasıl tanımaları, Sana nasıl kullukta bulunmaları gerektiğini öğretmek için kullarına muallim, isimlerinin hazînelerini tanıtıcı, kâinat kitâbının âyetlerinin tercümânı, kulluğuyla rubûbiyet güzelliğinin aynası olarak gönderdiğin zâta, onun bütün âl ve ashâbına salât ve selâm eyle. Bize ve erkek, kadın bütün mü'minlere merhamet eyle. Amin. Bunu rahmetinle yap ey, merhamet edenlerin en merhametlisi!


Dokuzuncu Söz

Yer Imleri:

Bu konuyu değerlendir