MUSÎBET : Belâ, felâket, hastalık, dert, sıkıntı, ezâ, başa gelen acı durumlar.
MUSÎBET-İ ÂMME : Genel musibet.
MUSÎBET-İ AZÎME : Büyük musibet.
MUSÎBET-İ BEŞERİYE : İnsanlara gelen belâ ve musîbetler.
MUSÎBET-İ DİNİYE : Dine gelen belâlar.
MUSÎBET-İ HÂZIRA : Şimdiki belâ ve musibet.
MUSÎBET-İ SEMÂVİYE : Gökten gelen belâlar, musîbetler.
MUSÎBET-İ SEMÂVİYE VE ARZIYE : Gökten ve yerden gelen belâlar, musîbetler.
MUSÎBETZEDE : Belâya uğrayan, hastalık veya başka dertlere uğrayan.
MUSİBET-ZEDE : Belâya uğrayan. Hastalık veya başka musibete uğrayan.(İmanla insanın kalbinde öyle bir kuvve-i mâneviye husule gelir ki, insan o kuvvet ile her musibete, her hâdiseye karşı mukavemet edebilir! İ.İ.)
İstanbul'da Darü'l-Hikmette bulunduğu zaman, Sünûhat risalesinde yazdığı gayet acib bir vakıa-i ruhaniye:
RÜYADA BİR HİTABE
1335 senesi Eylülünde, dehrin hadisatının verdiği yeis ile şiddetle muztarip idim. Şu kesif zulmet içinde bir nur arıyordum. Manen rüya olan yakazada bulamadım. Hakîkaten yakaza olan rüya-i sadıkada bir ziya gördüm Tafsilatı terk ile bana söylettirilmiş noktaları kaydedeceğim. Şöyle ki:
Bir Cuma gecesinde nevm ile alem-i misale girdim. Biri geldi, dedi:
"Mukadderat-ı İslam için teşekkül eden bir meclis-i muhteşem seni istiyor. "
Gittim, gördüm ki; münevver, emsalini dünyada görmediğim, selef-i salihînden ve asarın mebuslarından her asrın mebusları içinde bulunur bir meclis gördüm. Hicab edip, kapıda durdum. Onlardan bir zat dedi ki:
"Ey felaket, helaket asrının adamı, senin de reyin var, fikrini beyan et!" Ayakta durup dedim:
"Sorun cevap vereyim."
Biri dedi:
"Bu mağlûbiyetin neticesi ne olacak, galibiyette ne olurdu?" Dedim:
"Musîbet şerr-i mahz olmadığı için bazan saadette felaket olduğu gibi, felaketten dahi saadet çıkar. Eskiden beri Îla-i Kelimetullah ve beka-i istiklaliyet-i İslam için, farz-ı kifaye-i cihadı deruhte ile kendini yekvücud olan alem-i İslama fedaya vazifedar ve hilafete bayraktar görmüş olan bu devlet-i İslamiyenin felaketi, alem-i İslamın saadet-i müstakbelesiyle telafi edilecektir. Zîra, şu musîbet, maye-i hayatımız ve ab-ı hayatımız olan uhuvvet-i İslamiyenin inkişaf ve ihtizazını harikulade tacil etti. Biz incinirken, alem-i İslam ağlıyor; Avrupa ziyade incitse, bağıracaktır. Şayet ölsek, yirmi öleceğiz, üç yüz dirileceğiz. Harikalar asrındayız. İki-üç sene mevtten sonra, meydanda dirilenler var. Biz bu mağlûbiyetle bir saadet-i acile-i ( )muvakkate kaybettik.Fakat bir saadet-i acile-i ( )müstemirre bizi bekliyor. Pek cüz'î ve mütehavvil ve mahdut olan hali, geniş istikbal ile mübadele eden kazanır."
Tarihçe-i Hayat