Kötü sözleri kendime alıyorum
Eskişehir Hapishanesinde sıkıntılı günler geçiriyorlardı. 120 kişiydiler.
Havasız ve karanlık koğuşlara itiş tepiş doldurulmuşlardı.
Günlerce yemek verilmemiş, tuvalete bile çıkarılmamışlardı.
Onlar da koğuşun bir köşesine çukur kazmış, ihtiyaçlarını orada gidermişlerdi.
Ve idam talebiyle yargılanıyorlardı.
Tek suçları Nur Risalelerini okumak ve Bediüzzaman’a talebe olmaktı.
ınançlarını yaşamak istemişlerdi, o kadar...
Böyle bir atmosfer ve ruh hâli içinde,
iyice bunalan Saatçi Lütfi ile Halil ıbrahim, küçük bir meseleden dolayı tartışmışlardı.
Biri diğerine hakaret etmişti.
Bu tartışmayı duyan Bediüzzaman, kendi kaldığı koğuştan kalkarak bu koğuşa geldi.
Re’fet Beyin yatağına oturdu. Tartışan iki talebesini yanına çağırdı:
– Neden birbirinizi incitecek ve kardeşliğinizi bozacak şekilde tartıştınız?
Kendisine hakaret edilen:
– Üstad’ım, o bana bir hayvan ismiyle hitap etti, dedi.
Bediüzzaman, iki talebesini süzdü ve elini göğsüne koyarak:
– O sözü ben kendi üzerime alıyorum, dedi, Haydi barışın ve birbirinize hakkınızı helal edin.
ıki talebe mahcup bir şekilde birbirlerine sarıldılar.
Bediüzzaman daha sonra hapisteki talebelerine şöyle bir not gönderdi.
Özetle şunlar yazıyordu o notta:
– Kardeşlerim!
Sıkıntı veya ruh darlığından veya titizlikten
veya nefis ve şeytanın aldatmasından veya şuursuzluktan dolayı
bir arkadaşınızdan çıkan fena ve çirkin sözlerle birbirinize küsmeyin
ve ‘Haysiyetime dokundu’ demeyin. Ben o fena sözleri kendime alıyorum.
Damarınıza dokunmasın.
Bin haysiyetim de olsa siz kardeşlerimin arasındaki muhabbete ve samimiyete feda ederim.