Giriş yapmadınız.

Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.

1

28.02.2009, 08:34

İlmin türleri ve Bediüzzaman

Ali FERşADOğLU

ılmin türleri ve Bediüzzaman




Kesbî ve vehbî ilme mazhar olan Bediüzzaman, başta ferdin, âilenin, toplumun; ıslâm, Hıristiyan âlemi ve insanlığın bütün hastalıklarını teşhis etmiş, problemlerine çareler üretmiş dünya çapında bir âlim, bir mütefekkirdir.

Kesbî ve vehbî ilim ne demektir? ınsanoğlunun ilim denizinden aldığı bilgi iki türlüdür: Kesbî ve vehbî.

1- Kesbî: Allah’ın tabiata koyduğu “kevnî kanunlar” çerçevesinde çalışarak elde edilebilecek “ilme’l-yakîn” (ilim seviyesinde) ve “aynel-yakîn” (müşahede-gözlem seviyesinde) kesin bilgidir.

2- Vehbî: Bâzı mânevî özelliklere hâiz kişilere, özel olarak hibe edilen ve “ilm-i ledün” denen gizli, bâtınî, gaybî/metafizik bir bilgidir. Bu mertebe “hakka’l-yakîn”, yani kalb-sezgi, vicdan ve kana- at-i katiye seviyesinde kesin bilgidir.

Ledün ilmi, mâneviyât sahiplerinden “hakka’l-yakîn” mertebesine çıkanlara ihsan edilebilir.

Ledün ilminin hakikati, Kehf Sûresi’nin 60-82. âyetlerinde, Hz. Mûsâ ve Hz. Hızır’ın (as) mâceraları nakledilirken dikkate sunulur. ısmini de 65. âyette geçen “ledün” kelimesinden alır. Âyette geçen “Rabbin istedi ki” tâbiri, “ledün” ilminin püf noktasıdır ve Onun, sırlarını istediklerine açacağına işâretlerden biri olmalıdır.

Risâle-i Nur’un, kesbî ilmin yanında vehbî ilmin de mahsulü olduğunu, Prof. Dr. ıbrahim Ebu-Rabi “Sadece akılcı bir tarz ile yazılmamış, ılâhî bir ilhâmın kokusu da alınıyor. Risâlelerin bu tarz yazılış biçimi, sadece Bediüzzaman’da görülüyor” sözleriyle ifade ediyor.

Neden iman, ibadet, ahlâk, ictimâî ve siyasî meselelerde ve hizmette takip edeceğimiz stratejide ısrarla Risâle-i Nur’a müracaat ediyoruz ve etmeliyiz?

Çünkü, Kur’ânî ve Peygamberî/Nebevî ölçüleri herhangi bir ilâhiyatçıdan değil; din ve mânevî ilimlerde uzman ve otoriteden almamız gerekiyor. Kur’ân ve Sünnet-i Seniyye’nin günümüz ictimâî ve siyâsî stratejisini gazeteci, köşe yazarı, makine mühendisi veya politikacı değil; ıslâmî ilimlerde ihtisas sahibi olan çizebilir. Öyle değil mi?

Evet, Risâle-i Nur’dan almalıyız. Zira, Kur’ânî ve Peygamberî ölçüleri ve Asr-ı Saadet modelini günümüze taşıyor. Bunu yaparken, sadece iddia, dâvâ ile yetinmiyor; ispat ve izah ediyor; aklımızı, kalbimizi, vicdanımızı, sâir lâtife ve duygularımızı tatmin ediyor.

Öte yandan, yazılan Sözler (risâleler) tasavvur değil, tasdiktir. Teslim değil, imandır. Marifet değil, şehadettir, şuhuddur. Taklit değil, tahkiktir. ıltizam değil, iz’andır. Tasavvuf değil, hakikattir. Dâvâ değil, dâvâ içinde bürhandır.1 (Yani, Risâle-i Nur’un nazara verdiği Kur’ân’ın istediği iman; sadece “inandım” sözünden ibaret değil. Tahayyül, tasavvur, taakkul, tasdik, iz’an, iltizamdan geçerek sentezlenir. ıman, kuru bilgi değil, gözlem ve tecrübeye dayalıdır. Sonra o hakikate taraf olunur, bir anlayış ve kavrayışa ulaşılır. Ve kesinleşir, itikad, iman olur.)

Bediüzzaman, yalnızca “Açız, yemek yemeliyiz; hastayız, tedavi olmalıyız” demekle iktifa etmez; yemek malzemelerinin nereden elde edilebileceğinin, hatta nasıl üretileceğinin formüllerini verir. Ardından yemek yapmasını öğretir. Büyük bir eczane olan dünyayı bir kimya laboratuvarı, bir hastane gibi değerlendirip hastalıkları teşhis eder; ilâçları hazırlar, kimyevî formüllerini verir ve reçeteyi yazar.


Dipnot:


1- Mektûbât, s. 365.

28.02.2009

E-Posta: afersadoglu@hotmail.com fersadoglu@yeniasya.com.tr

Yer Imleri:

Bu konuyu değerlendir