Giriş yapmadınız.

Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.

1

23.02.2009, 22:56

Eğer dâvâ büyükse!

Eğer dâvâ büyükse!


Hiç unutmuyorum… Yıl, bin dokuz yüz yetmiş üç. Tam otuz altı yıl öncesi…

Bugün yayın hayatına başlayışının kırkıncı yılını iftiharla kutladığımız Yeni Asya Gazetesinin o günkü nüshalarında bir “Tefekkür” köşesi vardı. Hekimoğlu ısmail’in yazdığı bu köşenin başlığı baş sayfadan, yani birinci sayfanın sağ alt köşesinden veriliyordu. Orada, o günkü yazının hemen başında geçen iki cümleyi hiç unutmuyorum.

Hekimoğlu ısmail: “Büyük dâvâlarla uğraşanlar, büyük insandır. Büyük insanların dert ve çileleri de büyük olur” diyordu o yazısında.

Taif’te taşlanan Allah’ın Resûlünden bu güne kadar nice din ve devlet büyüğünün; inandığı doğrular, hak bildiği dâvâları için görmedikleri eza, çekmedikleri cefa kalmadı:

Abbasî Halifesi Ebû Cafer Mansur’un, ıslâm’a uymayan davranışlarına ve yönetim anlayışına fetva vermediği için hapse atıp, işkenceler yaptıktan sonra zehirleyerek öldürdüğü ımam-ı A’zam Ebû Hanife!

Devrin hükümdarının, kendisinden beklediği fetvayı alamayınca bayılıncaya kadar kırbaçlatıp, cellât tam başını keseceği sırada kararından vazgeçerek yirmi sekiz aylık işkenceli zindan hayatına mahkûm ettiği ımam Ahmed bin Hanbel!

Dini, nefsanî düşüncelerine uydurmak isteyenler, nikâha ait bir mes’elede ondan istedikleri cevabı alamayınca bileği çıkıncaya, husyeleri şişinceye kadar dövdükleri için ömür boyu idrarını tutamaz hâle gelip her an yıkanmak zorunda kalan ve o hastalıkla ölen ımam-ı Mâlik!

şövalyelerin dâvetine inanarak gittiği Rodos’ta esarete mahkûm edilmiş hâldeyken, önemli bir bedel ödeyerek kurtarıp, ardından da: “Hristiyanlığı kabul ederse onu Macar tahtına oturturum” diye haber gönderen Papa Aleksandre Borjiya’nın teklifini reddettiği, inancından inhiraf etmediği için zehirle öldürülen Cem Sultan!

Tek parti idaresi ve uzun bir istibdat döneminin ardından iktidara gelerek demokrasi meş’alesini yakıp, memleketine değerli hizmetler verirken, ihtilâlciler tarafından iktidardan indirilip mahkûm edildikten sonra basit bahanelerle idam edilen Adnan Menderes!

Bunlar, “derdi büyük”lerden bazı örnekler…

Ya, Van Kalesinin iki minare yüksekliğindeki sarp ve kayalık tepesinden ayağı kayıp düşerken bile “Dâvâm” diye inleyen Bediüzzaman!

Ya, dünya menfaati nâmına her teklifi elinin tersiyle reddettiği; “Hakkın hatırı”ndan başka hatır tanımadığı; “Ekmeksiz yaşarım, hürriyetsiz yaşayamam” dediği; idamla yargılandığı Divan-ı Harp’ten beraat edip ayrılırken “Yaşasın zalimler için Cehennem” diye haykırdığı; ne “alçaklara”, ne de “yükseklere” boyun eğmediği için çile çeken Bediüzzaman!

Seksen yedi yıl gibi bereketli bir ömrün neredeyse yarısını dert ve ıztırapla geçiren; gönderildiği esaretlere, atıldığı zindanlara; maruz kaldığı bir mahkemeden diğerine, bir şehirden ötekine sürülüşüne; o da yetmiyor gibi defalarca zehirlemelerine beş para ehemmiyet vermeyerek “Milletin imânını selâmette görürsem, Cehennem alevleri içinde yanmaya razıyım. Çünkü vücudum yanarken, gönlüm gül gülistan olur” diyebilen bir Bediüzzaman, büyük insan olmaz mı hiç? Çünkü dâvâsı büyük, çünkü sevdâsı büyük.

Yaz demeden, kış demeden; dağ demeden, taş demeden; üstadına yâr, dâvâsına yârân olanlar, küçük insan olur mu hiç? Dâvâsını taç edenler; anadan, yardan serden geçenler, küçük insan olur mu hiç?

Büyük yolun yolcuları küçük insan olur mu hiç? Çünkü dâvâları büyük, çünkü hülyaları büyük…

Merhum Ali Ulvi Kurucu; “Tarih öyle büyük insanlar kaydeder ki, birçok büyükler, onlara nisbeten küçük kalıyor” diyor Bediüzzaman’ın tarihçesinde onu tarif ederken.

Eğer dâvâ büyükse, kömürü elmas eder.

Demek, dâvâ büyükse, dert ona küçük düşer…

***

Bilvesile, kırkıncı sene-i devriyesinde Yeni Asya Gazetesini; kırk yıldır mahpushane, tehdit, tazyik; hiç bitmeyen ekonomik sıkıntılar, defalarca kapatılmalara rağmen doğrulardan sapmayan cefakâr naşirlerini ve vefakâr okuyucularını ruh-u canımla tebrik ediyorum.

ALı RIZA AYDIN

23.02.2009

Yer Imleri:

Bu konuyu değerlendir