Dokuzuncu Mesele
[img:304:72]http://www.risaleinurenstitusu.org/tr/kulliyat/images/books/asa/b454.gif[/img]
ilâ âhiri'l-âye...
Bismillah.
Peygamber, kendisine Rabbinden indirilen Kur'ân'ı tasdik edip ona îmân etti. Mü'minler de onunla beraber îmân ettiler. Onların hepsi Allah'a, meleklerine, kitaplarına ve peygamberlerine îmân etti. Onlar, 'Biz Allah'ın peygamberlerinden hiçbirini ayırmayız; birine inandığımız gibi hepsine de inanırız' diyerek îmân getirdiler. Bakara Sûresi: 2:285.
Bu âyet-i ecma' ve âlâ ve ekberin bir küllî ve uzun nüktesini beyan etmeye, bir dehşetli mânevî suâl ve bir azametli ve ılâhî bir nimetin inkişafından neş'et eden bir hal sebebiyet verdiler. şöyle ki:
Mânen ruha geldi: Neden bir cüz-ü hakikat-ı imaniyeyi inkâr eden kâfir olur ve kabul etmeyen Müslüman olmaz
Allah ın isimleri kitap ve resullere a.s'lar taşır. Aynı şekilde imani şartlarda insanı Allah'a taşır. Hepsi bir bütündür. Birbirileri ile alakalı bir zincirin halkaları gibidirler... ) Halbuki, Allah ve âhirete iman, bir güneş gibi o karanlığı izale etmek lâzım geliyor. Hem neden bir rükün ve hakikat-i imaniyeyi inkâr eden mürted olur, küfr-ü mutlaka düşer ve kabul etmeyen ıslâmiyetten çıkar? Halbuki sair erkân-ı imaniyeye imanı varsa, onu küfr-ü mutlaktan kurtarmak lâzım geliyor.
Elcevap: ıman, altı rüknünden çıkan öyle bir vahdânî hakikattir ki, tefrik kabul etmez. Ve öyle bir küllîdir ki, tecezzî kaldırmaz. Ve öyle bir külldür ki, kabil-i inkısam olmazlar. Çünkü, herbir rükn-ü imanî, kendini ispat eden hüccetleriyle, sair erkân-ı imaniyeyi ispat eder. Herbiri herbirisine gayet kuvvetli bir hüccet-i âzam olur. Öyleyse, bütün erkânı bütün delilleriyle sarsmayan bir fikr-i bâtıl, hakikat nazarında birtek rüknü, belki bir hakikati iptal edip inkâr edemez. Belki adem-i kabul perdesi altında gözünü kapamakla, bir küfr-ü inadî yapabilir. (karıncayı emirsiz bırakmayan Allah şuur sahibi olan akıllı insanı nebisiz bırakmaz. Bu rükün Allah a bizi götürüyor. Adil ismi ile...
Çoğu küfür sahipleri kabül ü adem değil belki ademi kabül ediyorlar. Allah yokdur demiyorlar ve biz inanmıyoruz diyorlar. inanmayışlarını dava etmiyor ve göz yumuyorlar... kabül ü adem Allah ın yok olğunu ,haşa, ispat herektiriyor... ıman ise hüküm ve davadır. Allah ın varlığını ispat davası ile iman dimdik ayakta kalıyor... )Git gide küfr-ü mutlaka düşer, insaniyeti mahvolur; hem maddî, hem mânevî Cehenneme gider. ışte biz bu makamda, gayet muhtasar işaretlerle ve Meyve Risalesinde haşrin ispatında, sair erkân-ı imaniye haşri de ispat ettiklerini kısacık hülâsalarla beyanı gibi, bu makamda dahi mücmel fezleke ve muhtasar hülâsalarla, Cenâb-ı Hakkın inayetiyle bu nükte-i âzam Altı Noktada beyan edilecek.