Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz.
Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz.
Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz.
Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz.
Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.
En büyük Muallim a.s.m.
Hem madem Hâlıkımız,
bize en büyük muallim
ve en mükemmel üstad
ve şaşırmaz ve şaşırtmaz en doğru rehber olarak
Muhammed-i Arabî Aleyhissalâtü Vesselâmı tayin etmiş
ve en son elçi olarak göndermiş.
Biz dahi,
ilmelyakîn mertebesinden aynelyakîn ve hakkalyakîn mertebelerine
terakki ve tekemmül etmek üzere,
herşeyden evvel bu üstadımızdan,
Hâlıkımızdan sorduğumuz suali sormaklığımız lâzım geliyor.
Çünkü o zât, Hâlıkımız tarafından
herbiri birer nişane-i tasdik olan bin mu'cizâtıyla,
Kur'ân'ın bir mu'cizesi olarak,
Kur'ân'ın hak ve kelâmullah olduğunu ispat ettiği gibi;
Kur'ân dahi, kırk nevi i'câz ile o zâtın bir mucizesi olup,
onun doğru ve Resulullah olduğunu ispat ederek,
ikisi beraber,
biri âlem-i şehadet lisanı
(bütün hayatında, bütün enbiya ve evliyanın tasdikleri altında)
diğeri âlem-i gayb lisanı bütün semâvî fermanların
ve kâinat hakikatlerinin tasdikleri içinde
binler âyâtıyla iddia ve ispat ettikleri hakikat-i haşriye
elbette güneş ve gündüz gibi bir kat'iyettedir.
On Birinci şuâ | 200
Allah razı olsun. Maşallah ne kadar hoş ve güzel.
YEDıNCı REşHA:
ışte, bak:
şu cezîre-i vâsiada
vahşî ve âdetlerine mutaassıb ve inatçı muhtelif akvâmı,
ne çabuk âdât ve ahlâk-ı seyyie-i vahşiyânelerini def'aten
kal' ve ref' ederek
bütün ahlâk-ı hasene ile teçhiz edip
bütün âleme muallim
ve medenî ümeme üstâd eyledi.
Bak, değil zâhirî bir tasallut,
belki akılları, ruhları, kalbleri, nefisleri feth ve teshîr ediyor.
Mahbub-u kulûb,
muallim-i ukûl,
mürebbî-i nüfûs,
sultan-ı ervâh oldu.
19. Söz | 216
Dördüncü Esas:
Hem mâden-i kemâlât ve muallim-i ahlâk-ı âliye olan
o dellâl-ı vahdâniyet ve saadet,
kendi kendine söylemiyor, belki söylettiriliyor.
Evet, Hâlık-ı Kâinat tarafından söylettiriliyor.
Üstad-ı Ezelîsinden ders alır, sonra ders verir.
Çünkü, sabık işaretlerde kısmen beyan edilen binler delâil-i nübüvvetle,
Hâlık-ı Kâinat,
bütün mu'cizâtı onun elinde halk etmekle gösterdi ki,
o, Onun hesabına konuşuyor, Onun kelâmını tebliğ ediyor.
Hem ona gelen Kur'ân ise, içinde, dışında kırk veçh-i i'câz ile gösterir ki, o Cenâb-ı Hakkın tercümanıdır. [img][/img]
Hem o kendi zâtında
bütün ihlâsıyla
ve takvâsıyla
ve ciddiyetiyle
ve emanetiyle
ve sair bütün ahval ve etvârıyla gösterir ki,
o kendi namına, kendi fikriyle demiyor,
belki Hâlıkı namına konuşuyor.
Hem onu dinleyen bütün ehl-i hakikat,
keşif ve tahkikle tasdik etmişler ve ilmelyakîn ımân etmişler ki,
o kendi kendine konuşmuyor;
belki Hâlık-ı Kâinat onu konuşturuyor,
ders veriyor, onunla ders verdiriyor.
Öyleyse, onun sıdk ve hakkaniyeti, bu dört gayet kuvvetli esasların icmâına istinad eder.
19. Mektup | 191
Altıncısı:
Bu Zatın ümmiliğiyle beraber
getirdiği hakaik-ı kudsiye
ve ihtira ettiği ulum-u aliye
ve keşfettiği marifet-i ılahiyenin
dersiyle ve talimiyle,
mertebe-i ilmiyede en yüksek makama yetişen
milyonlar asfiya-i müdakkikin
ve sıddikin-i muhakkikin
ve dahi hükema-i müminin,
bu Zâtın üssül-esas davası olan vahdaniyeti
kuvvetli bürhanlarıyla bilittifak ispat ve tasdik ettikleri gibi,
bu
muallim-i ekberin ve bu üstad-ı azamın
hakkaniyetine ve sözlerinin hakikat olduğuna
ittifakla şehadetleri,
gündüz gibi bir hüccet-i risaleti ve sadıkıyetidir.
Mesela, Risale-i Nur yüz parçası ile bu Zatın sadakatinin birtek bürhanıdır.
19. Mektup | 214[img][/img]
Allah razi olsun ablacim...
"İnsan vardır fark edilmez süsünden.
Kimi farksızdırkoyun sürüsünden.
Her gördüğün şekle kapılma,
insan anlaşılmaz görüntüsünden...(!)"
Sekizincisi:
Bu kâinat,
nasıl ki kendini icad ve idâre ve tertip eden ve tasvir ve takdir ve tedbir ile
bir saray gibi,
bir kitab gibi,
bir sergi gibi,
bir temâşagâh gibi tasarruf eden
saniine ve katibine ve nakkaşına delalet eder;
öyle de, kainatın hilkatindeki makâsıd-ı ılahiyeyi
bilecek ve bildirecek
ve tahavvülatındaki Rabbani hikmetleri talim edecek
ve vazifedarane harekatındaki neticeleri ders verecek
ve mahiyetindeki kıymetini ve içindeki mevcudatın kemalatını ilan edecek
ve o kitab-ı kebirin mânâlarını ifade edecek
bir yüksek dellal,
bir doğru keşşaf,
bir muhakkik üstad,
bir sâdık muallim
istediği ve iktizâ ettiği
ve her halde bulunmasına delâlet ettiği cihetiyle,
elbette bu vazifeleri herkesten ziyade yapan
bu Zâtın hakkâniyetine
ve bu kâinat Halıkının
en yüksek ve sâdık bir memuru olduğuna şehâdet ettiğini bildi.
19. Mektub | 214
güllerle taclandirmissin.. cok güzel olmus abla.. Allah razi olsun insaallah..
"İnsan vardır fark edilmez süsünden.
Kimi farksızdırkoyun sürüsünden.
Her gördüğün şekle kapılma,
insan anlaşılmaz görüntüsünden...(!)"
Sâyende Zehracanım..Ellerin dert görmesin..
Hep Gül dersin..
amin, sizinde insaallah abla.. cümlemizin..
"İnsan vardır fark edilmez süsünden.
Kimi farksızdırkoyun sürüsünden.
Her gördüğün şekle kapılma,
insan anlaşılmaz görüntüsünden...(!)"
Hem, mümkün olur mu ki,
bu kâinatı
bütün esmâsının kemâlâtını ifade eden
masnuâtla tezyin ederek
seyir için
garip ve ince san'atlarla süslenilmiş
bir saraya benzetsin de,
rehber bir muallim tâyin etmesin?
Sözler | 10. Söz | 63
Abla resme uyarlı vecize bölümümüze ne oldu :roll:
Hayat Saklambaç(sa) Ölüm Sobe(ler)...
" Zulm ile âbad olanın sonu berbad olur! "
Hem, hiç mümkün olur mu ki,
nev-i insanı
şuurca kesrete mübtelâ,
istidadca ubûdiyet-i külliyeye müheyyâ sûretinde yaratıp,
muallim bir rehber vâsıtasıyla
onları kesretten vahdete yüzlerini çevirmek istemesin?
10. Söz | 63
Elbette bu Hâkim-i Hakîm ve Sâni-i Alîm,
rubûbiyetini göstermek ister.
Hem mâdem bu kadar gösterdiği
âsâr-ı lûtuf
ve merhamet
ve garâib-i san'at ile
zîşuura kendini tanıttırmak ve sevdirmek ister;
elbette zîşuurlardan arzularını
ve onlardaki marziyâtı ne olduğunu
bir mübelliğ vâsıtasıyla bildirecektir.
Öyle ise, zîşuurlardan birisini tâyin edip
onun ile o rubûbiyetini ilân edecektir.
Ve sevdiği san'atlarını teşhir için,
bir dellâlı kurb-u huzuruna müşerref edip
teşhire vâsıta edecektir.
Ve o ulvî makâsıdını sâir zîşuurlara bildirmekle
kemâlâtını izhâr etmek için,
birisini muallim tâyin edecektir.
31. Söz | 521
Allah razi olsun ablacim.. bu baslik hic bitmesin istiyorum.. :wink:
Güllerin Efendisine layik ümmet olabilmek duasiyla insaallah...
"İnsan vardır fark edilmez süsünden.
Kimi farksızdırkoyun sürüsünden.
Her gördüğün şekle kapılma,
insan anlaşılmaz görüntüsünden...(!)"
Allahım,
Seni nasıl tanımaları,
Sana nasıl kullukta bulunmaları gerektiğini öğretmek için
kullarına muallim,
isimlerinin hazînelerini tanıtıcı,
kâinat kitâbının âyetlerinin tercümânı,
kulluğuyla rubûbiyet güzelliğinin aynası olarak
gönderdiğin zâta,
onun bütün âl ve ashâbına salât ve selâm eyle.
Bize ve erkek, kadın bütün mü'minlere merhamet eyle.
Amin.
Bunu rahmetinle yap ey, merhamet edenlerin en merhametlisi!
Sözler - 9. Söz - 51
Ne kadar güzel ifadeler,manalar maşallah.ınsan okudukça okumak istiyor.
Allah razı olsun ablacım devamını bekliyoruz inşallah.
''Ey gönül!Canına üflenen nefhayla yan da kavrul!Amma lale gibi ol ki;halinden sadece ''yar'' haberdar olsun.''
maşaallah ruhefza ..böyle çalışmalarla meşgul olman çok hoş..devam et..