Giriş yapmadınız.

Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.

21

24.09.2008, 10:31

Daha iyi değil mi, ittihad ile bütün bu vartalar ortadan kalkar.

Med-Zehracıları bilmiyorum, tanımıyorum. Zatan azınlıkta kaldıklarını ve pek teveccüh görmediğini duymuşum.

Zehracı Kardeşlerime gelince, bahsettiğim iki kardeş daha önce diğer bazı Meşrebleri Risaleleri değiştirmekle suçluyorlardı. En çok Yeni Asya cemaatini daha o zaman beğendiklerini söylüyorlardı. şimdi ise o meselelere temas dahi etmiyorlar.

Değiştirme meselesine gelirsek, ittihad ile bu fitnenin önüne geçilir. ıttihad edilmez ise bu fitne büyür, vebali ittihada perde olan her bireye aittir.

Ayrıca, Tek Türkiye bir örnekti. Zaten, yanlış olduğunu söylemiyorlar. (ben o programı daha hiç seyretmemişim) Sadece tek taraflı olduğu için kırılıyorlar. Diyorlar, Kürtlerin cahil kalmasında ve bu taassuba düşmesinde; ağaların, reislerin kucağından kurtulmalarına kim müsade etmemişse suçlu onlardır. Biraz da o kısımları göstersinler. Bari sözle söyleyip gönül alsınlar.

ıttihad nerden baksan yararlıdır.

Yahu, dalaletin en ednasına sahip Hristiyanlar ile ittihada , belki şia, vahabi ile ittihada razı olunsun, aynı meslekten has kardeşlerle bir kaç misket uğruna küsüp "ittihad etmem" denilsin. Aklım, mantığım almıyor, idrak edemiyor. Kabul edemiyor.

Faraza, Med-Zehra ve Zehra dediğin gibi olsun, o zaman onlar dalldır, ne yani onlarla ittihad etmeyip, Kürt kardeşlerimiz o kürtçüler mi bırakalım? Zaten çoğu sana güvenmiyecek. Nerden baksan tutursızlık.

vesselam
Sakın, sakın, sakın! Çabuk, bu şimdiye kadar demir gibi kuvvetli tesanüdünüzü tamir ediniz...

22

24.09.2008, 10:35

MedZehra ile Zehracılar farklı mıymış?

Acib..Yeni öğrendim..

Peki farkları nedir?

23

24.09.2008, 11:56

Bu konuda Zehracı kardeşlerle pek konuşmadım. Ancak, önceden berabermişler. Daha sonra ihtilaf çıkıyor ve ayrılıyorlar. Sanırım sebebi Med-Zehracıların Kürtçülük tavırları. (Merakı olan varsa, Zehracı kardeşlerden bunu öğrenebilirim.)

Görüldüğü gibi demek ittihad çok mühim. Hatta özellikle Med-Zehra ile. :mrgreen:
Sakın, sakın, sakın! Çabuk, bu şimdiye kadar demir gibi kuvvetli tesanüdünüzü tamir ediniz...

24

24.09.2008, 12:07

O zaman ben yanlış bilmiyormuşum..

Sadece parçalandıklarından haberim yokmuş..

Acib.. :roll:

25

24.09.2008, 15:08

ıttihad'a karşı değilim Ceka ağabey. Doğru ölçüler (Zübeyir Gündüzalp ağabeyin derlediği Hizmet Rehberi'nde geçenler) ve doğru tesbitler (Beyanet ve Tenvirler ile Münazarat'takiler) etrafında amaç ve fikir birliği yapılabilir.

Öte yandan ben burada ne kadar şahsım adına atıp tutsam da Yeni Asya Cemaati Umumi Meşveretinde verilecek olan kararlar beni bağlar Ancak benim de yapamayacağım şeyler var. Neler onlar;

Bediüzzaman Beşlemesinin 5. kitabı olan Muhabbet Fedaileri isimli kitapta, Zübeyir ağabeyler Hüsrev ağabeyleri çok iyi idare etmiş, çok sıkı sabretmişler. Ben onu yapamazdım işte. Hüsrev ağabey kafire sırt dönmediği kadar sırt dönmüş meşveretle şahs-ı manevi oluşturmak isteyen ağabeylerimize. Yani benim mizacım biraz sivridir. Eğer doğruysam, haklıysam kimseyi tanımam bildiğimi okurum. Bununla birlikte hatamı da kabul ederim.

Her neyse...

Ceka ağabey sana bir şey sorucam. "Çağımızda en çok kuvvetlenmiş olan şey nedir" diye sorulsa, çoğumuz "ene" deriz. Peki bu kadar kuvvetli enelerimizin olduğu zamanımızda nasıl olacak da buzlarımızı havuzda eriteceğiz. Kaldı ki, güven bunalımı da yaşadığımız da bilinen bir gerçek. ıttihad ve ittifak ise eneler erimeden vuku bulmaz kanımca. Bu konudaki fikirlerin nedir ağabeyim?

26

24.09.2008, 15:38

Talha kardeşim, benim de ölçüm Risale-i nur'dur. Ne Bediüzzaman Beşlemesi ne başka bir Abi. Ellerinden öperim.

ıttihad'ı iyi anlamak lazım kardeşim. ıttihad fikirde birliktir. Sözde birlik değil.

Faraza sen Üstad'ı Mehdi kabul etmişsin. ben de mehdi kabul ettim. Bu sözde birliktir. Bu ittifaktır.
Risale-i Nur'da en dall denilen meşreble dahi ittifak edilecek böyle çok husus var.

ıttihad ise fikri birliktir. ıttihad edilen kimse ile aynı sözde olmak mecbur değildir. Amaç aynıdır.

Ben su bulmak için kuyu kazsam, sen saklanmak veya başka bir şey için o çukuru kazmaya yardım etsen, senin niyetin amacı bozmaz. Ben suyuma ulaşırım sen saklanırsın. Senin dalaletin benim su bulmama zarar vermez. Ama seninle edeceğim birlik su bulmamı kolaylaştırdı.

Değerli kardeşim, bahsettiğin eneyi tek eritecek ittihaddır. Uhuvvettir, ihlastır. Risale-i Nur eczaları bu eneyi tam mağlup ediyor. Üstad bu asrın enaniyet asrı olduğu biliyor ve bu hususta ıhlas Risalesinde beyan ettiği gibi Nur Talebelrine güveniyor. Aslında Risale-i Nur'a güveniyor. Biliyorki Risale-i Nurları hakkı ileokuyan o enaniyeti kırar.

...

Biz ikimiz aynı evi paylaşan iki öz kardeşiz. Ben sinirimden belki evi daha güzel yapmak istediğimden, tağyir ve belki tadilat için sağı solu kırıyorum, duvarları yıkıyorum. Diyorum "Burası kötü niyetli ,ehil olmayan bir usta tarafından aslı bozularak yapılmış. Ben aslına çevirmek istiyorum"

Nihayet eve öyle zarar veriyorum ki, vida söküp takmayı bildiği için radyo tamir edebileceğini sanan sersemler gibi bir daha toparlanmayacak bir hale getiryorum. Belki, evin kirişlerini dahi kırıp yıkılmasına vesile oluyorum.

Kötü son gelmeden evvel sana diğer kardeşlerimiz, belki babamız diyorlar; Kardeşin ile konuş, seni dinler. Bak evi bütün bütün parçalamadan , heba etmeden engel ol"

Sen diyorsun "Ben karışmam, onunla konuşmuyorum"

Ne kadar saçma oldu değil mi? ışte senin bu halin buna benziyor kardeşim. Eğer Risale-i Nur talebesinde enaniyet varsa tamirine çalışılır, yüz çevirmek, esası uhuvvet olan mesleğimize bütün bütün muhalliftir.


Evet dünya Nur bekliyor. Bizler o Nuru ben götüreyim, sen götüremezsin , benim ambalajım ile gitsin diyerek bütün bütün geri bırakıyoruz, zayi ediyoruz.

Oysa Nur cemaatlerinin ittifak ve ittihadı bütün alem-i islama ve belki alem-i beşere bir istinad ve bir emsal olacaktır.

Zannetmeyin ki Üstad'ın bahsindeki üç ellif yüz on bir eder nüktesinde sadece kişilerden bahsediyor. Güya her bir elif bir meşrebtir, tam ittifak ve belki ittihad ile her birinde 1111 has olan 111 cemaat kuvvetine geleceklerdir.

Devam edelim inşallah
Muhabbetle
Sakın, sakın, sakın! Çabuk, bu şimdiye kadar demir gibi kuvvetli tesanüdünüzü tamir ediniz...

27

24.09.2008, 16:27

Ceka abi,

Bediüzzaman Beşlemesi, Türkiye gezilerek ve yaklaşık 1500 civarında kişiyle yapılan röportajlar sonucunda ve 15-20 yıllık bir araştırma sonucunda ortaya konulmuş tarihi bir belgedir. Siz kaale almayabilirsiniz, bu sizin sorununuzdur, beni bağlamaz sizin sorununuz. Ama ehl-i tahkik bir Nurcu'ya yakışan; bu eserleri tetkik edip, varsa yanlışlarını doğrularıyla birlikte ortaya koymaktır. Bunu yapmayıp eseri karalamak, ehl-i tahkik bir Nurcu'ya yakışmıyor.

Öte yandan, davamız Nurculuk değil Ceka ağabeyim. Çünkü Nurculuk ve Risale-i Nur dava değildir. Davamız iman-Kuran hizmeti, Risale-i Nur ve Nurculuk ise dava içinde bürhandır. Bence bunu anlasak sadece, eneler erimeye başlar.

Her neyse.. Sizin tesbitlerinizi okuyarak devam edeceğim. ıhtiyaç duyduğum yerde de katılacağım.

28

24.09.2008, 17:37

:mrgreen:
Bediüzzaman Beşlemesinin mühim bir kısmını okudum. Sanırım okumadığım bir tanesi var. Onuda her halde 1197'de okumuştum. Ama o muydu, bir diğeri mi hatırlıyamadım.

Yani, Bediüzzaman Beşlemesi harika bir kitap ve asla karalamadım. Ellerini öperim dememden anlamalıydın. Sadece, ölçüm değil dedim. Yani, ittihad işinde ölçüm Risale-i nur'dur. Nurcu kardeşler ile ittihad ve ittifak Risale-i Nur çevresinde olacak. Beşleme çevresinde değil.
Öte yandan davamız Nurculuk değil elbette, bunu çağrıştıran bir ifade kullanmışsam hata etmişim.

Davamız büyüktür ve ehl-i ıslam değil beşeri dahi ilgilendiriyor. ıslamlar ve Beşer o Nuru bekliyor. Bizler kalkmışız o Nuru taşıma sevdasına düşmüşüz.
...

Bence Risale-i Nur ile Kur'an hizmetinde karınca olmak tüm dünyayı tek başına kurtarmaktan evladır. Zira, enaniyetin buz parçası gibi eritilip atıldığı o havuza karınca misal bir katkı, tüm havuzdan istifade etmeye vesiledir ki tek başına tüm dünyayı kurtarmaktan büyüktür.

ışte, Talha kardeşim, sen sordun dedin ki "ittihad-ı hakiki ne demek?" Ben hemen cevap veremedim. Hala veremiyorum. Ama sanki biliyorum.
Cevap vermek için, ıhlas, Uhuvvet Risalelerini tekrar okumayı bekledim. Bazı Lahika ve Eski Said Eserlerini okudum. Kafamda pek çok hakikat ve fikir belirdi. Bir türlü toplamaya muvaffak olamadım. Dedim ki, "Vira Bismillah , Allah belki muvaffak eder, o dağınık bilgilerimi toplarım."
Seninle yazışırken niyetim budur. Hem belki, o havuzda karınca kararınca bir katkım olsun murad ettim. Yani, sen eğer kenara çekilsen benim fikirlerimi okuyamazsın. Zira, beceremem, bana yardım eden sensin, ben sana yardım etmiyorum.

Muhabbetle
Sakın, sakın, sakın! Çabuk, bu şimdiye kadar demir gibi kuvvetli tesanüdünüzü tamir ediniz...

29

24.09.2008, 20:53

Ceka ağabeyim. Risale-i Nur ışığında Kuran ve sünnet çizgisi ölçü bilmeliyiz. Bediüzzaman beşlemesini ölçü edinelim demedim. Neyi ölçü edinmemizi doğru bulduğumu

Alıntı sahibi ""talhagenc""

ıttihad'a karşı değilim Ceka ağabey. Doğru ölçüler (Zübeyir Gündüzalp ağabeyin derlediği Hizmet Rehberi'nde geçenler) ve doğru tesbitler (Beyanet ve Tenvirler ile Münazarat'takiler) etrafında amaç ve fikir birliği yapılabilir.


kısmında belirtmişim. Bediüzzaman beşlemesi isimli çalışmanın özellikle 5. kitabı olan Muhabbet Fedaileri isimli kitabı bütün forum kardeşlerimin okumasını şıDDETLE tavsiye ediyorum. Bediüzzaman Hazretleri'nin vefatının akabinde Nurcular arasına nasıl nifak tohumları atıldığı, kimin ne şekilde hareket ettiği gibi bir çok tarihi vakıa detaylı olarak bu eserde geçmektedir. Geçmişini bilmeyen, geleceği planlayamaz!

ınşaallah ittihad-ı hakiki ile anlatılmak isteyeni anlamayı Rabbim bizlere nasip eder...

Muhabbetle...

30

26.09.2008, 11:41

Evet, tevhid-i imanî, elbette tevhid-i kulûbu ister. Ve vahdet-i itikad dahi, vahdet-i içtimaiyeyi iktiza eder.

Evet, inkâr edemezsin ki, sen bir adamla beraber bir taburda bulunmakla, o adama karşı dostâne bir rabıta anlarsın; ve bir kumandanın emri altında beraber bulunduğunuzdan, arkadaşâne bir alâka telâkki edersin. Ve bir memlekette beraber bulunmakla, uhuvvetkârâne bir münasebet hissedersin. Halbuki, imanın verdiği nur ve şuurla ve sana gösterdiği ve bildirdiği esmâ-i ılâhiye adedince vahdet alâkaları ve ittifak rabıtaları ve uhuvvet münasebetleri var. Uhuvvet Risalesi
Sakın, sakın, sakın! Çabuk, bu şimdiye kadar demir gibi kuvvetli tesanüdünüzü tamir ediniz...

31

26.09.2008, 13:15

ıtikadi birlik içim sosyal bir beraberlik gerekiyormuş.

Demek aynı meslekte olduğumuz kardeşlerimizin itikadını düzeltmek için dahi onlarla ittihad lazım.

Aslında bu nükte çok sır içeriyor. ıpin ucu olabilir.

Muhabbetle
Sakın, sakın, sakın! Çabuk, bu şimdiye kadar demir gibi kuvvetli tesanüdünüzü tamir ediniz...

32

26.09.2008, 15:08

Niye bu konuya kimse yazı yazmıyor?

33

26.09.2008, 15:27

10 günde 3 sayfa olmuş. Çözülememiş bir meselede bu kadar yazı yazılmış olması da bir nimet. Keşke ıttihad-ı Hakiki hakkında 1-2 satır yazmış olsaydınız...

34

27.09.2008, 15:17

Hayır onu kast etmedim. Neden sadece üç kişi böyle mühim bir başlığa yazı yazmış demek istedim.

On günde üç sayfa çok mu? Risale-i Nur'u okuyan bilir, her yerinde ittihad arzusunu ve tarifini görmek mümkün.

35

27.09.2008, 21:22

şemme kardeşim,

Bu forumda dinî konularda bilgi almak isteyenler, Risale-i Nur'u tanımak isteyenler, Risale-i Nur'u anlamak isteyenler, iyi dostluklarla vakit geçirmek isteyenler, arasıra bakıp çıkanlar, bilgi almak için gelenler v.b. gibi kardeşlerimiz var. Risale-i Nur'u düzenli olarak günlük okuyan kardeşlerimiz ise her konuda olmasa da farklı konularda zaten katılımlarda bulunuyorlar.

Bu yüzden hüsn-ü zan edip, kendimizin paylaşmak istediği bir şeyler varsa onları yazalım. Belki bu sayede diğer kardeşlerimizin şevkleri de tahrik olup, onlar da konuya dahil olurlar :wink:

36

29.09.2008, 13:02

Nasıl ki gayet büyük bir meydan muharebesinde ve iki tarafın büyük kuvvetleri toplandığı bir sırada iki tabur çarpışıyorlar; düşman tarafı en büyük ordusunun cihazat-ı muharebesini kendi taburuna imdat ve kuvve-i maneviyesini fevkalade takviye için her vasıtayı istimal ederek, ehl-i ımân taburunun kuvve-i maneviyesini bozmak ve efradının tesanüdünü kırmak için her vesileyi kullanır, ehemmiyetli bir istinadgahı kendine temayül ederek ihtiyat kuvvetini dağıtır, Müslüman taburunun herbir neferine karşı cemiyet ve komitecilik ruhuyla mütesanid bir cemaat gönderir, bütün bütün kuvve-i maneviyesini mahvetmeye çalıştığı bir hengamda Hızır gibi biri çıkar, der: "Meyus olma! Senin öyle sarsılmaz bir nokta-i istinadın ve öyle mağlup olmaz muhteşem orduların, tükenmez ihtiyat kuvvetlerin var ki, dünya toplansa karşısına çıkamaz, kainatı dağıtamayan onu dağıtamaz. şimdilik mağlubiyetin sebebi, bir cemaate ve bir şahs-ı maneviye karşı bir neferi göndermenizdir. Çalış ki; herbir neferin, istinad noktaları olan dairelerden manen istifade ettiği kuvvetli kuvve-i maneviye ile bir şahs-ı manevi ve bir cemiyet hükmüne geçsin." dedi ve tam kanaat verdi.
Sikke-i Tasdik-i Gaybi | Yirmi Yedinci Mektubun Lahikasından Alınmış Mühim Parçalar | 36


ışte Mağlubiyetin sırrı burda tam gözüküyor. Bahsi geçen bir nefer bu zamanda her bir Risale-i Nur meşrebidir. Her biri mazinin derelerinden gelmiş gibi kendini göçlü gördüklerinden başkasına ihtiyaç duymazlar. ıhtilafa sebep oludukları gibi her bir diğer meşreb kardeşlerini ihtilaf ile suçlarlar.

şahs-ı maneviye dayanan o çok güçlü cemiyet ve komitelere tek başına mukabele edebileceklerini tevahhüm ederler. Tek başlarını karşılarına çıkarlar. Ancak şahs-ı maneviyi arkalarına almadıklarından , tek başı ile mağlup oldular, oluyorlar, böyle giderse olmaya devam edecekler.(uslubuma hakim olamadım, kusura bakmayın)

Muhabbetle
Sakın, sakın, sakın! Çabuk, bu şimdiye kadar demir gibi kuvvetli tesanüdünüzü tamir ediniz...

37

29.09.2008, 13:41

En evvel, mürşid-i umumi olan ulema, meşayih ve talebeyi, şeriat namına ittihada davet ederiz. Hutbe-i şamiye

Üstad neden böyle diyor? Cevabını şöyle düşündüm:

Nev-i insanın yüzde sekseni ehl-i tahkik değildir ki, hakikate nüfuz etsin ve hakikati hakikat tanıyıp kabul etsin. Belki, surete, hüsn-ü zanna binaen, makbul ve mutemed insanlardan işittikleri mesâili takliden kabul ederler. Barla L.

Ayrıca Emirdağ Lahikasındaki şu nüktenin işaretini dahi imdata çağıralım.

Evet, her tarafta, hatta Hint ve Çin de ehl-i iman, bu zamanın çok dehşetli dalaletinin galebesinden, "Acaba ıslamiyette bir hakikatsizlik mi var ki, sarsılmış?" diye şüpheye ve vesveseye düştüğü vakit birden işitir ki, bir risale çıkmış, imanın bütün hakikatlerini kat i ispat eder, felsefeyi mağlup edip zındıkayı susturuyor, diye anlar. Birden o şüphe ve vesvese zail olup imanı kurtulur ve kuvvet bulur.


Demek avamın yüzde sekseni tahkikat yapamadığından hakikatleri ulema, meşayih ve taleblerden alıyor. Meselelerde tarz-ı hareketlerini onlara hüsn- ü zanlarına binaen söyledikleri gibi belirliyorlar.

Demek en mühim ulema, meşayih ve taleblerin hem kendi aralarında hem üçü birden ittifak ve ittihadlarıdır.

Ancak, bu devirde en mühimi üçüncüsü, yani Nur talebelerinin ittihadıdır kanaatim gelmiş. Zira, Emirdağ Lahikasında söylendiği gibi "Ulema Nurcuları dinler."

Demek Nurcuların ittifak ve ittihadı , hem ulemayı, hem müteşeyihlerin itihadına vesile olacak. Demek tüm alem-i ıslam'ın ittihadını doğuracak. Demek hakiki dini- ısevi ile ıslamiyetin ittihadı dahi burdan doğacak.

Ayrıca Alem-i ıslam'da şu an tam galebe çalmış ihtilaftan gelen ümitsizlik dahi bu ittihad ile tedavi olacaktır. Nasıl, "Acaba ıslamiyette bir hakikatsizlik mi var ki, sarsılmış?" denildiği bir anda Risale-i Nur'un nuru Alem-i ıslam'a bir ümit olmuş,şüpheler zail olmuş; şu ihtilaftan doğan ümitsizliği ve zararları dahi yine Nurcuların ittihadı ile son bulacak ve bir anda tüm alem-i ıslam'da tesannüd ihtiyacı ve arzusu tekrar dirilecektir. ıslamlara numune-i imtisal ve hem taze bir kuvvet gelecektir, inşaallah

Muhabbetle
Sakın, sakın, sakın! Çabuk, bu şimdiye kadar demir gibi kuvvetli tesanüdünüzü tamir ediniz...

38

29.09.2008, 14:34

Alıntı sahibi ""Ceka""


...
...
ışte Mağlubiyetin sırrı burda tam gözüküyor. Bahsi geçen bir nefer bu zamanda her bir Risale-i Nur meşrebidir. Her biri mazinin derelerinden gelmiş gibi kendini göçlü gördüklerinden başkasına ihtiyaç duymazlar. ıhtilafa sebep oludukları gibi her bir diğer meşreb kardeşlerini ihtilaf ile suçlarlar.

şahs-ı maneviye dayanan o çok güçlü cemiyet ve komitelere tek başına mukabele edebileceklerini tevahhüm ederler. Tek başlarını karşılarına çıkarlar. Ancak şahs-ı maneviyi arkalarına almadıklarından , tek başı ile mağlup oldular, oluyorlar, böyle giderse olmaya devam edecekler.(uslubuma hakim olamadım, kusura bakmayın)

Muhabbetle


Neden Risale-i Nur meşrebidir dediniz abi. Her bir nefer, her bir ferd oluyor. Sosyal hayatta her bir Müslüman ferdin maruz kaldığı fitne oyunları ise komiteler tarafından planlanmış hadiseler. Ben bu koyu ifadenize katılamıyacağım, kusura bakmayın...

39

29.09.2008, 17:16

Talha kardeşim, demek istedim ki, "Risale-i Nur'a ait her bir meşreb". Evet cümle bozuk, ama çok dehşetli hakikatleri yakaladığımı umuyorum. Sen balonlarla iştigal ediyorsun. Hatalarımı göstermen güzel. Hem katılmak zorunda değilsin. Amacımız teati-i efkardır.

Bakıver, alıntı yaptığın yazının bir altındaki yazılar çok mühim hakikatler içeriyor.
Hem her bir müslümanın maruz kaldığı fitnelere her bir Müslüman gerek enaniyet, gerek hırs-ı sevap, gerek dünyavi fayda ve hakeza uğrunu cemaate dahil olmadan tek başına mukabele etmeye çalışıyor. Mağlup oluyorlar. Dedim meşrebler hatta meşrebler dahi aynı tarz-ı hareketi benimsiyor.

Evet usulubuma hakim olamadığımı söyledim, ama genelde benim uslubumu tanırsın "her bir neferin" ifadesinin ferd olduğunu biliyorum. Bence dedim. O ferdi Nur meşrebleri kabul ettim. Bence etmek lazım. Taki o nükteden hissemizi tam alalım.

Bayramınız mübarek olsun.

Muhabbetle
Sakın, sakın, sakın! Çabuk, bu şimdiye kadar demir gibi kuvvetli tesanüdünüzü tamir ediniz...

40

29.09.2008, 17:26

Hmmm. Yani diyorsunuz ki;" Burada 'nefer' olarak ifade edilen hakikattekinden maksad edilen 'ferddir', bununla birlikte aynı hakikatte 'nefer' ifadesi yerine 'Risale-i Nur meşrepleri' ifadesini koyarak da anlayabiliriz. Ve üstelik ittihada mecbur olduğumuzu anlamamız için bunu yapmamız da gereklidir" Sanırım şimdi anladım? :roll:

Ama hiç bir Risale-i Nur meşrebi kendi meslek ve meşrebinden vazgeçmez ki. O zaman ittihad nasıl olacak?

Bu konuyu değerlendir