Giriş yapmadınız.

Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.

Hasan_Sinan

Moderatör

  • "Hasan_Sinan" bir erkek

Mesajlar: 2,136

Konum: Almanya

Meslek: Uzman Pazarlamaci

Hobiler: Okumak Okumak Okumak

  • Özel mesaj gönder

41

20.04.2010, 18:04

Cok güzel izah ettin kardes. En önemlisi hizmetin devam etmesidir bu da ancak uhuvvet cercevesí icinde oluyor. Hepimiz saff-I evvel gibi olamayiz. Hem Kuran yazalim, hem Risale-i Nur yazalim hemde ezberlemeye calisalim ve ayni zamanda hizmetin her safinda bulunalim. Herkes yapabildigi hizmeti yapiyor. Her istidata göre bir hizmette bulunur bir cemaatte. Yalniz hizmetin metoduyla ilgili bir ihtilaf varsa bu müsbet manada münazara edilebilmesi lazim. Malesef bunu beceremiyoruz.
Kur’an’a hücum edilecek; î’câzı, onun çelik bir zırhı olacak.Ve şu î’câzın bir nevini şu zamanda

izhârına, haddimin fevkinde olarak, benim gibi bir adam namzet olacak.Ve namzet olduğumu anladım.

42

20.04.2010, 20:23

RİSALE-İ NURLARI YAZMAK HİZMETİN İKİ ESASINDAN VAZİFESİNDEN İKİNCİSİDİR. BİRİNCİSİ İMAN İSE İKİNCİ HATT-I KUR'AN'IN MUHAFAZASIDIR.

BİSMİHİ SÜBHANEHÜ AZİZ MUHABBET FEDAİLERİ KARDEŞLERİM,



BEN ACİZANE BİR YAZICI KARDEŞİNİZİM, RİSALE-İ NUR'U HEM YAZIYOR, HEM OKUYOR HEM DE EZBERLİYORUZ. MÜTALLA EDEREK DE EN DERİN MESELELERİNDEN RAHATLIKLA ÇIKIYORUZ. HİÇ BİRİ BİRİNE ENGEL OLMUYOR.



RİSALE-İ NUR'UN EN EHEMMİYETLİ VAZİFESİ İMANI KURTARMAK OLDUĞU GİBİ BU BİDALAR VE DALALETLER ASRI OLAN AHİRZAMANDA SÜNNET-İ SENİYYEYİ İHYA MUHAFAZA VE MUDAFA

ETMEKTİR.



HATT-I KUR'AN'I MUHAFAZA ETMEK BEN RİSALE-İ NUR TALEBESİYİM DİYEN HERKESİN BOYNUNA BORÇTUR. BİR KİŞİ RİSALE-İ NUR'UN EHEMMİYETİNİ KAVRADIKTAN SONRA VE BEN BU DAVANIN ADMIYIM VE RİSALE-İ NUR'A TALEBE OLACAĞIM DEİKTEN SONRA KARŞISINA ÜSTADIMIZIN İHTARI ÇIKIYOR:



RİSALE-İ NUR'A İNTİSAB EDEN ZATEN EN EHEMMİYETLİ VAZİFESİ ONU YAZMAK VE TAZDIRMAKTIR. ONU YAZAN VE YAZDIRAN RİSALE-İ NUR TALEBESİ ÜNVANINI ALIR.

KASTAMONU LAHİKASI





BURADAN ŞUNU RAHATLIKLA DİYEBİLİRİZ. RİSALE-İ NUR'U YAZAN RİSALE-İ NUR TALEBESİ ÜNVANINI ALIR.



AYRICA RİSALE-İ NUR'U YAZMAK DA ÖYLE ZOR DEĞİL. KOLAY. OSMALICA OKUMAK DAHA KOLAY. KUR'AN BİLEN BİR KİŞİ 2 SAATTE KURALLARINI ÖĞRENEBİLİR. YAVAŞ YAVAŞ OKUMAYA GEÇEBİLİR.



KUR'AN ÖĞRENMEK KOLAY. OSMANLICA DAHA KOLAY. RİSALE-İ NURLARI YAZMAK EN EHEMMİYETLİ VAZİFEMİZ.



NASIL NAMAZ KILMAK İSLAMI YAŞAMAYA ENGEL DEĞİLSE RİSALE-İ NURLARI YAZMAK DA RİSALELERİ OKUMAYA ANLAMAYA ANLATMAYA ENGEL DEĞİLDİR.



HEM İNSANA BİDAYA KARŞI SAVUNMA RUHU KAZANDIRIYOR.
kardeşiniz recül-i facir.

Hasan_Sinan

Moderatör

  • "Hasan_Sinan" bir erkek

Mesajlar: 2,136

Konum: Almanya

Meslek: Uzman Pazarlamaci

Hobiler: Okumak Okumak Okumak

  • Özel mesaj gönder

43

21.04.2010, 01:28

Haklisin kardes bizde matbahalarda bir iki yerine binlerce nüsha Kuran Hatti ile yazilan risalelere destek veriyoruz. Yani hem okuyoruz hem yazdirilmasina ve böylece korunmasina vesile oluyoruz. Allah hepimizi hizmetten ayirmasin..
Kur’an’a hücum edilecek; î’câzı, onun çelik bir zırhı olacak.Ve şu î’câzın bir nevini şu zamanda

izhârına, haddimin fevkinde olarak, benim gibi bir adam namzet olacak.Ve namzet olduğumu anladım.

44

21.04.2010, 02:59

AZİZ KARDEŞİM MATBAAYA BİZ DE DESTEK OLUYORUZ. BİZ DE BASIYORUZ. HEM LATİNCE HEM OSMANLICA RİSALE-İ NUR'U BASIYORUZ NEŞR EDİYORUZ.

AZİZ SIDDIK KARDEŞİM MATBAAYA BİZ DE DESTEK OLUYORUZ SON TEKNOLOJİ İLE İNTERNET İLE RADYO İLE NEŞR EDİYORUZ. FAKAT NEŞR ETMEK AYRI BİR ŞEY HATT-I KUR'AN-I MUHAFAZA ETMEK AYRI BİR ŞEY.



YAZMAKTAKİ NEŞR BU İŞİN SADECE MASLAHATI HİKMETİ İLLETDİR. İLLET AYRIDIR HİKMET AYRIDIR.
kardeşiniz recül-i facir.

45

21.04.2010, 03:06

“İşte bu zamanda o adamlar Risale-i Nur şakirdleri ve naşirleri oldukları şüphesizdir. Çünki onlardır ki hatt-ı Kur'ân'ı (Kur'an harfleriyle yazmayı) muhafaza ediyorlar ve bid'akâr bir kısım ulemalara karşı mukavemet ediyorlar. ” (18. Lema)

Risaleleri Yazmanın Müddeti
Risale-i Nur hizmeti devam ettikçe yazı hizmetinin de devam edeceğini ve elzem olduğunu isbat eden Risale-i Nur'dan bazı ifadeler gösterebilir misiniz?
Cevap
Risale-i Nurun Muhakkak Kur'an Yazısıyle Neşredilmesi Lâzımdır:

“Risale-i Nurun neşir keyfiyeti de tarihde hiçbir eserde görülmemiştir... Şöyleki:
Kur'an hattını (Kur'an yazısını) muhafaza etmek hizmetiyle de muvazzaf olan Risale-i Nurun, muhakkak Kur'an yazısıyle neşredilmesi lâzımdı. Eski yazı yasak edilmiş ve (eski yazı) matbaaları kaldırılmıştı.” (Tarihçe-i Hayat)

Binlerle Genç Risale-i Nur'u Yazarak Kur'an Yazısını Öğrenmiştir:

“Risale-i Nur'dan eskimez yazı öğrenmeye gelince:

Kur'an yazısıyla olan Nur Risalelerini yazmaktaki kazancımız çok büyüktür. Eskimez yazıyı kısa bir zamanda öğreniyoruz. Hem yazarken malûmat elde ediyoruz. Hem Risale-i Nur eczalarını çoğaltmakla, imana ve Kur'an'a hizmet edildiği için pek büyük manevî kazançlar kazanıyoruz. Hem yazılarak edinilen bilgi hâfızaya daha esaslı yerleşiyor. Bunun için şimdiye kadar binlerle genç Risale-i Nur'u yazarak Kur'an yazısını öğrenmiş ve öğrenmektedir.” (Nur’un İlk Kapısı)

Hz. Ali Kur'an Yazısını Muhafaza Eden Nur Talebelerini İrşad Ediyor:

“İşte bu zamanda o adamlar Risale-i Nur şakirdleri ve naşirleri oldukları şüphesizdir. Çünki onlardır ki hatt-ı Kur'ân'ı (Kur'an harfleriyle yazmayı) muhafaza ediyorlar ve bid'akâr bir kısım ulemalara karşı mukavemet ediyorlar. ” (18. Lema)

“Yeni harf ile teksir edilebilen Asâ-yı Musa eserini okuyan gençler, Kur'an harfleri ile yazılmış mütebâki eserleri de okuyabilmek için kısa bir zamanda o yazıyı da öğreniyorlar. Bu şekilde birçok ilimlerin öğrenilmesine engel olan ve dinden imandan çıkarmak için te'lif edilen eserleri okumağa mecbur eden Kur'an hattını bilmemek gibi büyük bir seddi de yıkmış oluyorlar.” (Şualar)

“Böyle ağır şartlar içerisinde Risale-i Nuru Hazret-i Üstadımız inayet-i İlâhiye ile te'lif edip, ekserisini Kur'an harfleriyle ve el yazısiyle neşretmiştir. Böylelikle -aynı zamanda- Kur'an hattını da muhafaza etmiş ve yüzbinlerle Müslüman Türk Gençleri Risale-i Nuru okuyabilmek için mukaddes kitabımız olan Kur'anın yazısını öğrenmek nimet ve şerefine nail olmuşlardır.” (Tarihçe-i Hayat)

"Bir zaman bir memlekete şimendifer (tren) geldiği vakit, arabacılar telaş edip dediler: "Bizim san'atımız bozuldu." Halbuki şimendiferin gelmesiyle memlekette faaliyet çoğaldığından, faytonculuğa iki kat ziyade ihtiyaç olmuş. İnşâallah onun gibi Nur yazıcıları değil tevakkuf, belki daha ziyade yazı ile defter-i a'mallerine hasenat kaydedecekler. (Teksir makinesiyle risalelerin çoğaltılmaya başlanması üzerine söylenmiştir)" (Emirdağ Lahikası)

Bütün bu izahlardan ortaya çıkan şudur. Risalelerin elle yazılmasındaki tek maksad çoğaltılmaları değildir. Aynı zamanda risaleleri yazanların bu vesileyle Kur'an yazısıyla okuyup yazmayı öğrenmeleri de maksuddur.

Madem günümüzde Kur'an yazısını öğreten ve koruyan bu kadar canlı ve etkili bir yol yoktur. Elbette bu hizmet devam etmelidir.

Ne zaman ki, Kur'an yazısı mekteblerde herkese öğretilmeye başlanır ve bu yazının korunması için hususi bir çabaya gerek kalmaz derecede yaygınlaşır ve risalelerin neşri için de başka engeller bulunmazsa o zaman belki düşünülebilir.

Fakat burada da ince bir nokta vardır: Madem yazı hizmeti, Üstad Bediüzzaman Hazretleri'nin başlatıp yerleştirdiği bir hizmettir, faraza ileride o gün gelirse ancak Risale-i Nur'un şahs-ı manevisini gerçekten temsil eden mümessillerin buna karar verip ilan etmesi şarttır.

Bir Nur Talebesi kendi düşüncesi ile artık gerek kalmadı deyip yazmayı bıraksa hata etmiş olur. Üstadının emri ile başladığı bir hizmeti, üstadının rızasını almadan bırakmış olur...
kardeşiniz recül-i facir.

46

21.04.2010, 03:16

BEDİÜZZAMAN ÜSTADIMIZ HAYATTA LATİNCE YAZIYI ÖĞRENMEMİŞTİR. OKUMUŞTUR. YAZDIRMIŞTIR. AMA ÖĞRENMEMEİŞTİR.

ZARURETLER HARAMI HELAL DERECESİNE GETİTİRİR. ÜSTADIMIZ RİSALELERİ HERZANMAN HATT-I KUR'AN İLE YAZDIRMIŞTIR. LA DİNİ LATİN HARFLERİ OLDUĞU HALDE. İNKILAB GRÇEKLEŞTİĞİ HALDE LATİN HARFLERİNE MUHALEFET ETMİŞTİR. LATİN HARFLERİNE TÜRKÇE DENMESİNE KIZMIŞTIR.



ASIL TÜRK HARFLERİ OSMANLICA VE İSLAM HARFLERİDİR DİYE VURGULAMIŞTIR.



AZİZ KARDEŞİN SECE SÜFYAN KAYİF İÇİN Mİ LATİNCEYİ GETİRDİ. MUSTAFA BELGESELİNİ BİR İZLE. ORDA DAHA BAŞA GEÇMEDERN BAŞ OLMADA 6 ŞEYİ YAPACAM DİYOR.



O 6 ŞEYDEN BİR HARF INKILABIDIR.



AKLETMİYOR MUSUNUZ. DÜŞÜNMÜĞYOR MUSUNUZ. GERÇEKTEN İMAN EDECEK BİR KAVİM İÇİN BİZ AYETLERİMİZ AÇIKLIYORUZ.



ECDADIMIZLA ARAMIZDAKİ BAĞ HATT-I KUR'AN'DIR. YARIN ŞERİAT GELSE HANGİ HAT REVAÇTA OLUR HANGİ HATTA RAĞBET VERİLİR?
kardeşiniz recül-i facir.

47

21.04.2010, 03:30

BİDALARLA AMEL ŞERİATI GECİKTİRİR. CİDDİ MES'ULİYETİ OMUZLARA YÜKLER.. ÜMMET YARIN MAZİYE TÜKÜRECEK... EY GATRETSİZLER DİYECEK.

O TÜKÜRÜKLER BİZ GELDİĞİ ZAMAN SİLMEK İÇİN VE DE TÜKRÜK GELLMEMESİ İÇİN BU AKILLI OLMAMIZ GEREKİYOR. AKLIMIZ KULLANMAMIZ GEREKİYOR. MİHENGE VUMAMIZ GEREKİYOR DUYDUKLARIMIZ HİZMETİMİZ ABİLERİMİZİ HOCALARIMIZI.



SADAKAT AYRIDIR. MİHENGE VURMAK AYRIDIR. ÜSTADIMIZ BİR ŞEYİ BEN SÖYLEDİM DİYE HÜĞSN-Ü ZAN EDİP ALMAYIN, MİHENGE VURUN DİYOR. ABİLERİMİZDEN DUYDUKLARIMIZ MİHENGE VURALIM.



EĞER BUGÜN DAHİ HOCAMIZ BİR ŞEY SÖYLESE BAKARIM RİSALE-İ NUR'A UYGUN MU ? O SÖYLÜYOR DİYE ALIP HEMEN KALBİME İNDİRMEM. HAYALİMİN ELİNDE TUTERIM . MİHENGE VURURUM. ALTIN İSE KALBE GİRMESİNE YOL VERİRİM DEĞİLSE RED EDERİM.



RİSALE-İ NUR TALEBESİ ALİM OLUR. UYANIK OLUR. HER SURETİ HAKDAN GÖZÜKENİ SURETİ HAK GÖRMEZ.



FERSASETİ İLE HAKİKATİ VE KÜNHÜNÜ GÖRÜR.



SAYICA ÇOK OLMAKNIN BİR KIYMETİ YOK. TEKASÜR SURESİ SAYICA ÇOK OLMANIZ SAYINIZLA ÖVÜNMENİZ SİZİ NERDE İSE KABİELERİ SAYMAYA GÖTÜRDÜ DİYOR.



KUVVET HAKDAIR VE İHLASDADIR.



AMELİNİZDE RIZA-IYI İLAHİ OLMALI. EĞER O RAZI OLSA BÜTÜN HALK KÜSSE EHEMMİYETİ YOK. EĞER O KABUL ETSE BÜTÜN HALK RED ETSE TESİRİ YOK. O RAZI OLDUKTAN VE KABUL ETTİKTEN SONRA SİZ İSTEMEDİĞİNİZ HALDE HALKLA DA KABUL ETTİRİR. ONLARI DA RAZI EDER. ONUN İÇİN BU HİZMETTE DOĞRUDAN DOĞRUYA YALNIZ CENAB-I HAKKIN RIZASINI ESAS MAKSAD YAPMAK GEREKTİR.
kardeşiniz recül-i facir.

48

21.04.2010, 03:49

Hiçbir müfsid ben müfsidim demez. Daima suret-i haktan görünür. Yahut bâtılı hak görür. Evet kimse demez ayranım ekşidir. Fakat siz mihenge vurmadan almayınız. Zira çok silik söz ticarette geziyor. Hattâ benim sözümü de, ben söylediğim için hüsn-ü zan edi

S- Neden bunların umumuna fena diyorsun? Halbuki hayırhahımız gibi görünüyorlar.
C- Hiçbir müfsid ben müfsidim demez. Daima suret-i haktan görünür. Yahut bâtılı hak görür. Evet kimse demez ayranım ekşidir. Fakat siz mihenge vurmadan almayınız. Zira çok silik söz ticarette geziyor. Hattâ benim sözümü de, ben söylediğim için hüsn-ü zan edip tamamını kabul etmeyiniz. Belki ben de müfsidim veya bilmediğim halde ifsad ediyorum. Öyle ise her söylenen sözün kalbe girmesine yol vermeyiniz. İşte size söylediğim sözler hayalin elinde kalsın, mihenge vurunuz. Eğer altun çıktı ise kalbde saklayınız. Bakır çıktı ise çok gıybeti üstüne ve bedduayı arkasına takınız, bana reddediniz gönderiniz.
S- Neden hüsn-ü zannımıza sû’-i zan edersin? Eski padişahlar ve eski hükûmetler seni haktan çeviremedi. Jön Türkler sizi kendilerine râm ve müdaheneci edemediler. Zira seni hapis ettiler, asacaklardı; sen tezellül etmedin. Merdane çıktın. Hem sana büyük maaş vereceklerdi; kabul etmedin. Demek sen onların tarafdarlığı için demiyorsun. Demek hak tarafdarısın…

C- Evet hakkı tanıyan, hakkın hatırını hiçbir hatıra feda etmez. Zira, hakkın hatırı âlîdir. Hiçbir hatıra feda edilmemek gerektir. Fakat şu hüsn-ü zannınızı kabul etmem. Zira bir müfside, bir dessasa hüsn-ü zan edebilirsiniz. Delil ve akibete bakınız.
S- Nasıl anlayacağız? Biz cahiliz, sizin gibi ehl-i ilmi taklid ederiz.
C- Çendan cahilsiniz, fakat âkılsınız. Hanginizle zebib, yani üzümü paylaşsam, zekâvetiyle bana hile edebilir. Demek cehliniz özür değil… İşte müştebih ağaçları gösteren, semereleridir. Öyle ise, benim ve onların fikirlerimizin neticelerine bakınız. İşte birisinde istirahat ve itaattır. Ötekisinde ihtilaf ve zarar saklanmıştır. Size bir misal daha söyleyeceğim: Şu sahrada bir nar görünür. Ben derim nurdur; nar olsa da, eski nardan kalma zayıf, yukarı tabakasıdır. Geliniz etrafına halka tutup temaşa edelim. İstifaza edip tâ tabaka-i nariye yırtılsın, istifade eyleyelim. Eğer dediğim gibi nur ise, zâten istifade edeceğiz. Eğer onların dedikleri gibi nar olsa, karıştırmadık ki bizi yaksın. Onlar diyorlar ki: “Ateş suzandır.” Eğer, nur olursa kalb ve gözlerini kör eder. Eğer nar dedikleri nur-u saadet (*) dünyanın hangi tarafına çıkmış ise, milyonlarla insanın tulum gibi kan suyu üzerine boşaltılmış ise söndürülmemiş. Hattâ bu iki senedir mülkümüzde iki-üç defa söndürülmesine teşebbüs edildi. Fakat söndürmek isteyenler, kendileri söndüler.(**)
kardeşiniz recül-i facir.

49

21.04.2010, 13:06



Evet, tahkik adına ilm-i usûl ve mantıkta derinleşmek isteyenlerin, kelamın; umum, mutlak, muğlak, mukaddem, mukadder, mü’evvel, muahhar, mukayyed, mukavves, muayyen, mu’dil, müşkil, mübhem, muzmer, muhtecib, muhtell, mufaddel, muakkad, mufassal, mübhem, musarrah, mutneb v.s gibi cihetlerini bilmeleri ve bunları birbirinden ayırmaları gerekir.

-“Bunlar “tahkik mesleği” açısından çok önemli, herhalde?”

- Evet, çok önemli.. Bunlar birer mihenk taşı.. Birer pusula.. Mihenk taşı olmazsa, altın ile sahtesi birbirine karıştırılır. Peki, karıştırılırsa ne olur? İnsan aldanır, ya da aldatır. Kuyumcular çarşısında aldanan sadece, maddeten bir kayıp yaşar.. Ama aldanma ve aldatma, kelam ve söz sahasında olursa; işin içine bir de cerbeze, yalan, iftira, siyaset ve çıkar girerse; o zaman kavga toplumun tabakalarına nüfuz edebilir. Hatta o noktada da kalmaz, kavga büyüdükçe tarafgirlik, taassup, iltizam ve hizipleşme de ziyadeleşir. Yeraltındaki fay tabakaları gibi insanlar da, birbirinden koparak uzaklaşabilirler.

Eğer o kelam imana, itikada ait ise; yanlış anlaşılır ve yanlış yorumlanırsa, o zaman mayın tarlasına düşen insanlar misali, itikatları parçalanır, imanları sakat bırakır. O yanlışlar imanı zedeleyebilir, fikrî istikameti bozabilir, dimağları müşevveş kılabilir.

Evet, Üstad Muhakemat’ta, “Muvazenesiz ve mizansız olan, çok aldanır, aldatır.” buyurmaktadır. Münazarat’ta ise, “Efkârı teşviş edenler kimlerdir?” diye sorulan soruya verdiği cevapta cemiyet hayatında fikirleri müşevveş edenlerden birilerinin de “…hem de muvazenesiz, muhakemesiz mânâ veren..” ler olduğunu ifade etmektedir.



50

21.04.2010, 13:10


- “Bu konuya ışık tutması için bir misal verebilir misiniz?”

- Evet, pek çok misal verilebilir. Ama isterseniz risalelerden bir misal vereyim.
Bakın.! Karşınızda, şu kütüphanede Kastamonu Lahikası var.

Verin bana onu.. Lütfen.!
Bir dakika müsaade edin.. Üstad’ın bir mektubu var, onu size okumak istiyorum.
Bakın, şu mektup.!
“Ahiret kardeşlerime mühim bir ihtar.

Risale-i Nur'a intisab eden zâtın en ehemmiyetli vazifesi, onu yazmak veya yazdırmaktır ve intişarına yardım etmektir. Onu yazan veya yazdıran, Risale-i Nur talebesi ünvanını alır. Ve o ünvan altında, her yirmidört saatte benim lisanımla belki yüz defa, bazan daha ziyade hayırlı dualarımda ve manevî kazançlarımda hissedar olmakla beraber; benim gibi dua eden kıymettar binler kardeşlerin ve Risale-i Nur talebelerinin dualarına ve kazançlarına dahi hissedar olur.”
Evet.. Bu mektup, aşağı yukarı yetmiş yıl önce kaleme alınmış..
Şimdi, tahkikin gereği nedir?
Mektubu “makam” ve “maksad”tan önce “zaman” ve “mekan” itibariyle tetkik etmektir.
Ne zaman? Ve hangi şartlarda yazıldı?
Mektubun yazıldığı dönemin nitelik ve hususiyetlerini araştırmadan yapılacak yorumlar tamamen hayalî, eksik ve tarihî gerçeklerden ırak ve uzak olmaz mı?

Bediüzzaman Hazretleri 1936 yılında Eskişehir Hapishanesi’nden tahliye edilir edilmez, Kastamonu’ya sürgün edilmiş.. Kastamonu Çarşı Karakolu’nun merdiveni altında üç ay misafir edilmiş(!).. Sonra, karakolun tam karşısında bir evde kalmasına müsaade edilmiş..

Üstad Kastamonu’da yedi yıl ikamet etmiş.. O günün şartlarını düşünün.!

Bir araya gelmek, bugünkü manada sohbet yapmak mümkün mü?

Üstad’ı ziyaret etmek isteyenlere ve onunla temas kuranlara yapılan muameleler belli..! Karakol.. Sorgu sual.. Falaka, işkence.. Baskınlar, aramalar, tarassutlar, fişlemeler..

Telif edilen eserleri matbaalarda basmaya, dağıtmaya, başkalarına ulaştırmaya müsaade var mı?

O sıkıntılı dönemlerde, ne yapmış Nur talebeleri?

Ellerine kalem almışlar.. Risaleleri el yazısıyla gece gündüz yazmışlar, çoğaltmışlar. Yazılan risaleleri, duvar deliklerinde, ağaç kovuklarının içinde saklamışlar.

Kalem hizmeti omuzlamış… Kalem gece gündüz çalışmış.. Yazılan nüshalar bütün Anadolu’ya bin bir meşakkat ve sıkıntı içinde ulaştırılmış..

İşte bu mektub, öyle bir zamanda, öyle bir makamda kaleme alınmış..



51

21.04.2010, 13:15



Şimdi, düşünün bir an.. Risale-i Nur hizmetinin intişar seyrini bilmeyen, o dehşetli dönemleri yaşamayan birisi, faraza, bir gazeteci, bir yazar.. Bu mektubu delil getirerek:

“İşte mektub.! İşte hakikat..! Risaleleri yazan veya yazdıran, Risale-i Nur talebesi unvanını alır. Başkaları değil..!

Risaleleri yazmayanlar üstadın hayırlı dualarına ve manevî kazançlarına hissedar olamazlar. Risale-i Nur talebelerinin dua ve kazançlarına da hissedar olamazlar!” dese

Ne olur?

Kıyamet kopar, herhalde..!

Bugün, risaleler Türkçe, Arapça, Osmanlıca basılmış.. Dünyanın her yerine ulaşmış, otuz kırk dile çevrilmiş.. Her yerde serbestçe okunuyor.

Bugün milyonlarca insan bu eserleri okuyor. Hizmete gönül verenler var, hayatını bu Kur’an hizmetine tahsis edenler var. Bildiğim ve gördüğüm kadarıyla bunların hemen hemen hiçbirisinin elinde kalem yok.! Kimse risaleleri yazmıyor.!

Şimdi ne diyeceğiz? Nasıl bir hüküm vereceğiz? Bunlar Nur talebesi değil mi diyeceğiz? Eline kalem almayanları Risale-i Nur dairesinin ve şahs-ı manevinin dışına mı atacağız!

Evet, makamı, maksadı, muhatabı ve mânâ tabakalarını çiğneyerek yürüyen kişiler, faydadan ziyade zarar verirler. Tembel, kabiliyetsiz ve kapasitesiz insanların üremesine zemin hazırlamış olurlar.

Şener Dilek



52

21.04.2010, 21:54

AZİZ KARDEŞLERİM RİSALE-İ YAZISINI YAZAN RİSALE-İ NUR TALEBEİ ÜNVANINI ALIR. BU KESİN ÇÜNKÜ RİSALE-İ NUR BU HÜKMÜ YAZMIŞ.

KASTAMONU LAHİKASI RİSALE-İ NUR YZISINI YAZANA RİSALE-İ NUR TALEBESİ ÜNVANINI AÇIK VE NET OLARAK BEYAN EDİYOR.



YORUMA VE TEVİLE HİÇ İHTİYAÇ BIRAKMIYOR.



YAZMAYAN KARDEŞLERİMİZ DE İNŞALLAH SADAKAT VE İHLASLARIYLA RİSALE-İ NUR'A İNŞALLAH TALEBE OLABİLİRLER. CENAB-I HAKTAN ÖYLE NİYAZ EDİYORUZ.



RİSALE-İ NUR'UN HAS TALEBELERİNDEN HÜSREV ALTINBAŞAK ŞÖYLE DİYOR: BİZ YAZDIK NE KAYBETTİK, SİZ YAZMADINIZ NE KAZANDINIZ KARDEŞİM.



BİR DE İBADETLER SEVABI İÇİN VEYA TALEBE ÜNVANINI ALMAK İÇİN YAPILMAZ. BUNLAR ZAYIFLARI TEŞVİK İÇİNDİR.



BİR İBADET EMR-İ İLAHİ OLDUĞU İÇİN YAPILIR. NETİCESİ DE RIZA-YI İLAHİYEDİR.



RİSALE-İ NUR YAZISINI DA BİZ SIRF TALEBE ÜNVANINI ALMAK İÇİN YAZMIYORUZ. TALEBE OLMAK İSTİYORUZ ÇALIŞIYORUZ AMA CENAB-I HAK KABUL EDER Mİ BİLEMEYİZ.



BİZ VAZİFEMİZİ YAPIYORUZ TAKDİR CENAB-I HAKK'INDIR. BİZ ONU RAZI ETMEK İÇİN YAZIYORUZ.



RİSALE-İ NUR YAZISI YANİ HATT-I KUR'AN DIR. ŞEAR-İ İSLAMİYEDİR.



ŞEAR-İ İSLAMİYE ÜSTADIMIZIN İFADESİYLE ŞAHSİ FARZLARDAN EHEMMİYETLİDİR. ÇÜNKÜ ÜMMETİN HUKUKUDUR.



HATT-I KUR'AN'I YAZMAK BİD'AYA KARŞI BİR MÜCAHEDEDİR. SÜNNET-İ SENİYYEYİ İHYADIR.



YAZMAYAN KARDEŞLERİMİZ BUNU TAKDİR ETSİNLER. TENKİD ETMESİNLER.



BİZİ TENKİD ETMEK YERİNE BUNLAR NİYE BU KADAR ISRARLA BU ZOR VAZİFEYİ İFA EDİYORLAR DİYE DÜŞÜNSÜNLER.



NİÇİN RİSALE-İ NUR'DA İSMİ EN ÇOK GEÇEN VE ÜSTADIMIZIN SIRR-I İHLASA MAZHARDIR DEDİĞİ HÜSRAV ALTINBAŞAK HATT-I KUR'AN'LA HİZMETE DEVAM ETMİŞ BU ZOR VE MEŞAKKETLİ HİZMETTE ISRAR ETMİŞ DÜŞÜNSÜNLER...



ARAŞTIRSINLAR. HOCAMIZ BİZE HİZMETE KÖRÜ KÖRÜNE BAĞLANMAYIN KARDEŞİM. ARAŞTIRIN DİYOR.



RİSALE-İ NUR YAZMA VAZİFESİNİ KALDIRAN BİR HÜKÜM VAR MI? KİM NEYE BİNAEN KALDIRDI. ŞERİAT Mİ GELDİ. HERKES KUR'AN HARFLERİNE GERİ Mİ DÖNDÜ.



ÜSTADIN ZAMANINDA LATİN HARFLERİ YOK MU İDİ NİYE HATT-I KUR'AN'LA YAZDIRDI?



ÜSTAD HİÇ UĞRAŞMA İDİ NİYE BU ZOR YOLDA DEVAM ETTİ.



RİSALELERİN LATİNCE İLE BASILMASI MATBBADA BASILMASI YAZI VAZİFESİNİ BİTİRDİ DİYE BİR HÜKÜM MÜ VAR?



RİSALELERİN BASILMASI NEŞR VAZİFESİNİ YAPAR. FAKAT RİSALELER SIRF NEŞR İÇİN YAZILMIYOR. O SADECE BİR FAYDASI.
kardeşiniz recül-i facir.

53

21.04.2010, 22:02

"Dokuzunce mes'ele: Ey ihvan, madem Cenab-ı Hak kemal-i rahmetiyle bizi Kur'ân-ı Hakîm'e hizmetkâr kabul ettiğini gösterir bir tarzda bizi muvaffak ediyor, biz de rahmetine ve inayet ve tevfîkine istinad edip, merkez-i nuraniyenin etrafında mütesanid daire-i muhita olmaya çalışmalıyız. Hatt-ı Kur'ânî'nin ref'ine çalışanları susturmalıyız. Kur'an'ı unutturmaya niyed edenlerin niyetlerini onlara unutturmalıyız.."
29. mektup, 3. kısım, 9. mesele..
kardeşiniz recül-i facir.

54

21.04.2010, 22:05

Bid'aların ve dalâletlerin istilası zamanında sünnet-i seniyyeye ve hakikat-ı Kur'âniyyeye temessük edip hizmet eden, yüz şehidin sevabını kazanır."


<IMG align="right" src="images/yazilar_risale3.gif" />"Bir kısım kardeşlerime hususi bir mektupdur

Yazıda usanan ve ibadet ayları olan şuhûr-i selasede sâir evradı beş cihetle ibadet sayılan Risale-i Nur yazısına tercih eden kardeşlerime iki hadis-i şerifin bir nüktesini söyleyeceğim:

Birincisi:

(...............)(ev kemâ kâl)

yani "Mahşerde ulemâ-yı hakikatın sarf ettikleri mürekkep, şehitlerin kanıyle muvazene edilir, o kıymette olur."

İkincisi:

(..............)(ev kemâ kâl)

yani "Bid'aların ve dalâletlerin istilası zamanında sünnet-i seniyyeye ve hakikat-ı Kur'âniyyeye temessük edip hizmet eden, yüz şehidin sevabını kazanır."

Ey tenbellik damarıyla yazıda usanan ve ey sofi-meşrep kardeşlerim: Bu iki hadisin mecmuu gösteriyor ki, böyle zamanda hakâik-i imaniyyeye ve esrar-ı Şeriata ve sünnet-i seniyyeye hizmet eden mübarek halis kalemlerden akan siyah nur veya ab-ı hayat hükmünde olan mürekkeplerin bir dirhemi, şühedanın yüz dirhem kanı hükmünde, yevm-i mahşerde size faide verebilir. Öyle ise, onu kazanmaya çalışınız.

Eğer deseniz, hadisde alim tabiri var. Bir kısmımız yalnız kâtibiz? El-cevap: bir sene bu risaleleri ve bu dersleri anlayarak ve kabul ederek okuyan, bu zamanın mühim hakikatli bir alimi olabilir. Eğer anlamasa da, madem Risale-i Nur şakirdlerinin bir şahs-ı manevisi var; şüphesiz o şahs-ı manevi bu zamanın bir alimidir. Sizin kalemleriniz ise o şahs-ı manevinin parmaklarıdır. Kendi nokta-i nazarımda liyakatsiz olduğum halde, haydi hüsn-ü zannınıza binaen bu fakire bir üstadlık ve tebaiyet nokta-i nazarında bir alim vaziyeti verdiğinizden, bağlanmışsınız. Ben ümmi ve kalemsiz olduğum için, sizin kalemleriniz benim kalemim sayılır, hadisde gösterilen ecri alırsınız."

Bu mektubun haşiyesi ise şöyledir:

"Bu kıymetli mektupda üstadımızın işaret ettiği beş nev-i ibadetin kendilerinden izahını taleb ettik. Aldığımız izah şöyledir:

1- En mühim bir mücahede olan, ehl-i dalalete karşı manen mücahede etmek,
2- Üstadına neşr-i hakikat cihetinde yardım suretiyle hizmet etmek,
3- Müslümanlara iman cihetinde hizmet etmek,
4- Kalemle ilmi tahsil etmek,
5- Bazen bir saati bir sene ibadet hükmüne geçen tefekkürî olan ibadeti yapmaktır. [Rüşdü, Hüsrev, Re'fet]

(Lemalar, Osm esas nüsha, sh. 175)
kardeşiniz recül-i facir.

55

21.04.2010, 22:09

EMİRDAĞ LÂHİKASI, SH. 81 (Osmanlıca Nüsha)



Eğer tab' edilse herkes kolayca elde edeceği için kemâl-i merakla ona çalışmaz, bilfiil neşrine hizmet vazifesini kaybeder.
Risâle-i Nur'un mühim bir vazifesi, Âlem-i İslâm'ın ekseriyet-i mutlakasının yazısı ve hattı olan hurûf-i İslâmiyeyi muhâfaza etmek olduğundan, tab' yoluyla işe girişilse, şimdi ekser halk yeni hurûfu bildiği için en çok Risâleleri yeni hurufla tab' etmek lazım gelir.Bu ise Risâle-i Nur'un yeni hurûfa bir fetvası olup şakirdleri de o kolay yazıyı tercih etmeğe sebep olur..
kardeşiniz recül-i facir.

Muhammed

Moderatör

  • "Muhammed" bir erkek

Mesajlar: 1,122

Konum: The Collection of Risale-i Nur

Meslek: The Collection of Risale-i Nur

Hobiler: The Collection of Risale-i Nur

  • Özel mesaj gönder

56

21.04.2010, 22:10

Bundan sonra büyük harfle yazilanlar silinecektir -


Forum kurarlarını okumadınız herhalde :hmmm: FORUM KURALLARI
Bismillahirrahmânirrahîm

" Dedim:''Çok yalnızım.”
Dedi: “Ben sana çok yakınım
.”


Bakara: 186 Ayeti Kerime

57

21.04.2010, 22:11

Risale-i Nur şakirdleri bütün kuvvetleriyle hatt-ı Kur'âni'yi harika bir suretde neşr ve ta'mim ve muhafazasına çalıştıkları bir zamanda

BEŞİNCİ EMARE:

Ecnebi hurufatını ehl-i İslam'ın en mühim hükümeti resmi bir surette kabul ve neşir ve cebir ettiği halde Risale-i Nur şakirdleri bütün kuvvetleriyle hatt-ı Kur'âni'yi harika bir suretde neşr ve ta'mim ve muhafazasına çalıştıkları bir zamanda Hazret-i Ali (ra) tarihiyle ondan haber vermekle gaybî keramatı beyan ettiği yerde ulemâ içinde birisine iltifat gösteriyor. Elbette bu iltifatın gerçi çok efradı olabilir. Fakat bu kerine-i hal gösteriyor ki, Risâle-i Nur şakirdleri bir hususiyyet kesbetmiş ki, Hazret-i Ali (ra) iltifatıyle Risale-i Nur'u alkışlıyor..
kardeşiniz recül-i facir.

58

21.04.2010, 23:08

Üstadın yüzlerce talebesi var. Bunlardan hiç birisi nur talebesi değil de sadece Hüsrev Altınbaşak ve onun yolundan gidenler mi nur talebesi? Üstadın ve Risale-i Nur'un amacı risaleleri elle yazmık mı yoksa insanları hak yoluna çekmek mi? Aynı hedefe farklı yollardan giden insanlarla uğraşıyorsunuz. Bunun kime ne faydası olacak? Tam tersine bu tür zorlamalarla aradaki ayrılığı artırıyor hatta kin ve nefret aşılıyorsunuz. Hüsrev Altınbaşak ismi altında bir forum sitesinde Rahmetli Bayram Yüksel, Mustafa sungur ve Mehmet Emin Birinci'yi yalancılıkla suçluyorsunuz. Risale-i Nur'u okuyup insanlara anlatanlarla, matbaada neşredenlerle uğraşmayı bırakın da inanmayan insanlara dinimizi anlatarak hizmet etmeye bakın.

Bana “Sen şuna buna niçin sataştın?” diyorlar. Farkında değilim. Karşımda müthiş bir yangın var. Alevleri göklere yükseliyor. İçinde evlâdım yanıyor, îmanım tutuşmuş yanıyor. O yangını söndürmeye, îmanımı kurtarmağa koşuyorum. Yolda biri beni kösteklemek istemiş de ayağım ona çarpmış. Ne ehemmiyeti var? O müthiş yangın karşısında bu küçük hâdise bir kıymet ifade eder.

Okuyucular size köstek olmuyor. Sizlere saldırmıyor. Sizler de okuyuculara köstek olmayın. Hedefler aynı, sadece hizmet yolu farklı.
"Milletimin imanını selamette görürsem cehennemin alevleri içinde yanmaya razıyım,.."
Bediüzzaman said Nursi

Bu mesaj 1 defa düzenlendi, son düzenlemeyi yapan "furkan1907" (21.04.2010, 23:56)


Hasan_Sinan

Moderatör

  • "Hasan_Sinan" bir erkek

Mesajlar: 2,136

Konum: Almanya

Meslek: Uzman Pazarlamaci

Hobiler: Okumak Okumak Okumak

  • Özel mesaj gönder

59

22.04.2010, 00:11

Bizim kimseye köstek oldugumuz yok ama nur talebesi Bediüzzamanin izinden gitmeye calisan herkestir, bunu anlatmaya calisiyoruz. Maksadimiz budur. Baska maksat ima edenler Bediüzzamana ihtilaf edenleri destekliyor ama biz buna ragmen müsbet düsünüyoruz. Ben istiyorum ki orta yerde bulusalim ama limana yanasan yok.

Biz hristiyanlarla bile münakasa etmemeliyken böyle basit ve 55 yillik bir meselede hala gözlerimizi acamiyorsak vay halimize..
Kur’an’a hücum edilecek; î’câzı, onun çelik bir zırhı olacak.Ve şu î’câzın bir nevini şu zamanda

izhârına, haddimin fevkinde olarak, benim gibi bir adam namzet olacak.Ve namzet olduğumu anladım.

60

22.04.2010, 00:21

Bizim kimseye köstek oldugumuz yok ama nur talebesi Bediüzzamanin izinden gitmeye calisan herkestir, bunu anlatmaya calisiyoruz. Maksadimiz budur. Baska maksat ima edenler Bediüzzamana ihtilaf edenleri destekliyor ama biz buna ragmen müsbet düsünüyoruz. Ben istiyorum ki orta yerde bulusalim ama limana yanasan yok.

Biz hristiyanlarla bile münakasa etmemeliyken böyle basit ve 55 yillik bir meselede hala gözlerimizi acamiyorsak vay halimize..
Köstek kelimesini ben kullandım. Bu cevabınız bana gibi geldi. Ben köstek olma tabirini sizin için değil, yazmayanları nur talebesi kabul etmeyen, forumlarda takip ettiğim kadarıyla sürekli okuyucularlı (onların tabiriyle) kendi saflarına çekmeye çalışan (dünyada kurtarılması gereken sadece Risale-i Nur'u okuyup irşad edenler kalmış gibi) yazıcılar için kullandım. Ben mi sizi yanlış anladım?
"Milletimin imanını selamette görürsem cehennemin alevleri içinde yanmaya razıyım,.."
Bediüzzaman said Nursi

Yer Imleri:

Bu konuyu değerlendir