Giriş yapmadınız.

Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.

1

28.04.2008, 15:42

Ayrılma, Yazıcılar ve Okuyucular Hakkında

Geçenlerde risale-i nur hakkında araştırma yaparken, yazıcılık ve okuyuculuk tabirleri ile karşılaştım. yazı meselesi nedir derken bu seferde "yazının risale-i nur talebeliğinin şartı" olduğuna dair lahikalarda şeker mektubu diye isimlendirilen bir mektup referans gösterilmiş. bilgisi olanların rivayet ile değil, sadece risale-i nur'dan cevap vermeleri dileğiyle...ayrılma ve yazıcılık ve okuyuculuk meselesini ayrı cevaplarsanız memnun olurum.

2

28.04.2008, 17:02

Okuduğunuz yazıyı buaraya alıntılasaydınız daha iyi anlardım. Neyse.. Hüsrev ağabey var Üstad'ın ilk talebelerinden. Kendisi Latin harfleriyle Risale-i Nur'un neşredilmesine ve okunmasına taa Üstad hayattayken karşı çıkmıştı. Bununla birlikte Üstad Hazretleri'ne, Tahir abiye ve de Hüsrev abiye Latin harflerinden okumak ve yazmak yasaktı. Hüsrev abi kendisine münhasır olan yasağı umuma mal ederek Zübeyir ağabeyden ve diğer saff-ı evvel ağabeylerden ayrılarak kendi Nur cemaatini kurdu. Prensip olarak Risale-i Nur'u benimsemişlerdir.

şeker mektubundan haberim yok. Risale-i Nur'dan cevap verilebilecek bir konu olsaydı Risale-i Nur'dan cevap verirdim.

3

28.04.2008, 18:54

Peki latince baskı eserlerin tashihini kim yapmış?

4

29.04.2008, 10:27

Üstad Hazretleri yapmış elbette ama okutturup dinleyerek yaptığını biliyorum...

Hasan_Sinan

Moderatör

  • "Hasan_Sinan" bir erkek

Mesajlar: 2,136

Konum: Almanya

Meslek: Uzman Pazarlamaci

Hobiler: Okumak Okumak Okumak

  • Özel mesaj gönder

5

30.04.2008, 12:14

Risalei nuru yazmak veya yazdirmak ve nesretmek Risale-i Nur talebesinin bir sartidir ama latin harfleriyle yazamazsin diye bir tabir yok risalei nurda.

Su bölüm 23. lemanin basindadir:

1338'de Ankara'ya gittim. ıslâm ordusunun Yunan'a galebesinden neş'e alan ehl-i îmanın kuvvetli efkârı içinde, gâyet müdhiş bir zındıka fikri, içine girmek ve bozmak ve zehirlendirmek için dessasane çalıştığını gördüm. Eyvah dedim, bu ejderha îmanın erkânına ilişecek! O vakit, şu âyet-i kerime bedahet derecesinde vücud ve vahdaniyeti ifham ettiği cihetle ondan istimdad edip, o zındıkanın başını dağıtacak derecede Kur'an-ı Hakîm'den alınan kuvvetli bir bürhanı, Arabî Risalesinde yazdım. Ankara'da, Yeni Gün Matbaası'nda tab'ettirmiştim. Fakat maatteessüf Arabî bilen az ve ehemmiyetle bakanlar da nadir olmakla beraber, gâyet muhtasar ve mücmel bir surette o kuvvetli bürhan tesirini göstermedi. Maatteessüf, o dinsizlik fikri hem inkişaf etti, hem kuvvet buldu. Bilmecburiye, o bürhanı Türkçe olarak bir derece beyan edeceğim. O bürhanın bazı parçaları, bazı Risalelerde tam izah edildiğinden; burada icmalen yazılacaktır. Sair Risalelerde inkısam etmiş olan müteaddid bürhanlar, bu bürhanda kısmen ittihad ediyor; herbiri bunun bir cüz'ü hükmüne geçiyor.


Bugün osmanlica yazisina kim ehemmiyet veriyor? Ancak hükümet eski yazíya dönecekki umuma samil olabilsin. Ve 1956 tarihinden beri yazicilar cemaati mevcut, yani üstadin yasadigi ve hüsrev agabey icin, geri dönmesi icin agladigiysa ben onlarin gittigi yoldan gitmemeyi tercih ediyorum. O cemaatta büyüyememistir o zamandan beri.
Kur’an’a hücum edilecek; î’câzı, onun çelik bir zırhı olacak.Ve şu î’câzın bir nevini şu zamanda

izhârına, haddimin fevkinde olarak, benim gibi bir adam namzet olacak.Ve namzet olduğumu anladım.

6

30.04.2008, 12:21

Hasan_Sinan ağabeyim, koyu yazdığınız kısımda Arapça'dan ve Türkçe'den bahsedilmiş. Latin harflerinden ve ıslam harflerinden bahsedilmemiş. Osmanlıca yazısı diyerek farkında olmadan küçümsediğiniz yazı da ıslam yazısıdır. Ve de Risale-i Nur'u ıslam harflerinden okumak daha efdaldir. Çünkü isteseniz de gazete okur gibi okuyamazsınız!

7

27.01.2010, 22:03

AYRILMA, YAZICILAR VE OKUYUCULAR HAKKINDA 637 GÜN ÖNCE AÇILAN KONUYA İLAVEDİR.

Şeker Mektubu, Kastamonu Lâhikası'nda geçen 16. mektub'a verilen isimdir.

Âhiret kardeşlerime mühim bir ihtar
İki maddedir.
Birincisi: Risale-i Nur’a intisap eden zâtın en ehemmiyetli vazifesi, onu yazmak ve yazdırmaktır ve intişarına yardım etmektir. Onu yazan veya yazdıran, “Risale-i Nur talebesi” ünvanını alır. Ve o ünvan altında, her yirmi dört saatte benim lisanımla belki yüz defa, bazan daha ziyade hayırlı dualarımda ve mânevî kazançlarımda hissedar olmakla beraber, benim gibi dua eden kıymettar binler kardeşlerin ve Risale-i Nur talebelerinin dualarına ve kazançlarına dahi hissedar olur.

Hem, dört vecihle dört nevi ibadet-i makbule hükmünde bulunan kitabetinde, hem imanını kuvvetlendirmek, hem başkalarının imanlarını tehlikeden kurtarmasına çalışmak, hem hadisin hükmüyle, bir saat tefekkür bazan bir sene kadar bir ibadet hükmüne geçen tefekkür-ü imanîyi elde etmek ve ettirmek, hem hüsn ü hattı olmayan ve vaziyeti çok ağır bulunan Üstadına yardım etmekle hasenatına iştirak etmek gibi çok fâideleri elde edebilir. Ben kasemle temin ederim ki, bir küçük risaleyi kendine bilerek yazan adam, bana büyük bir hediye hükmüne geçer; belki herbir sahifesi bir okka şeker kadar beni memnun eder.

İkinci madde: Maatteessüf, Risale-i Nur’un, imansız ve emansız cin ve insî düşmanları onun çelik gibi metin kalelerine ve elmas kılıç gibi kuvvetli hüccetlerine mukabele edemediklerinden çok gizli desiseler ve hafî vasıtalarla, haberleri olmadan yazanların şevklerini kırmak ve fütur vermek ve yazıdan vazgeçirmek cihetinde şeytancasına hücum edip darbe vuruyorlar. Hususan burada ihtiyaç pek çok ve yazıcılar çok az ve düşmanlar çok dikkatli, kısmen talebeler mukavemetsiz olduğundan, bu memleketi o Nurlardan bir derece mahrum ediyor.

Benimle hakikat meşrebinde sohbet etmek ve görüşmek isteyen adam hangi risaleyi açsa, benimle değil, hâdim-i Kur’ân olan Üstadıyla görüşür ve hakaik-i imaniyeden zevkle bir ders alabilir.

Haşiye :

1. Osmanlıca Metinlerde "Onu yazan veya yazdıran değil, "Onu yazan ve yazdıran Risale-i Nur talebesi ünvanını alır." geçmektedir.

2. İlgili Mektup "şeker mektubu" olarak geçmekte olup; mektubun son kısımda neden bu isimle anıldığı anlaşılmaktadır.

8

28.01.2010, 01:09

EVVELA ESSELAMU ALEKÜM VE RAHMETULLAH... ARANIZA YENİ KATILMAKTAN ŞEREF DUYUYORUM DAVA KARDEŞLERİM , HİZMETİ KURANİYE DE ARKADAŞLARIM

EVVELA



Osmanlıca okuyanları ve okumak için gayret gösterenleri yürekten tebrik ediyoruz. Keşke herkes okuyabilseydi. En güzeli buydu. Ancak "bazen hasen ahsenden daha ahsen olur" diyor Üstadımız... Yani bazen güzel daha güzelden güzel olabiliyor... İSLAM HARFLERİYLE RİSALE-İ NURLARI OKUMAK ŞEREFTİR Okuyanlar, yazan abilere dua etmeli, yazanlar da okuyan abilere dua etmelidirler. Yoksa hem gelen neslin kafasını karıştırır ve hem de aleyhimizdeki, cereyanların ekmeğine yağ sürmüş oluruz.



Nitekim,

Asrımızın islam harflerine yabanileşmiş milletine karşı bediüzzaman , Risaleinurları Latin harfle basması konusunda Tahir abiye emir veriyor.. .


bastrımıştır. Bu iki durumu birlikte ele almak lazımdır. Aksi taktirde Bektaşilik yapmış oluruz.
mektupta yer alan ifadeler Üstad'ındır. Sadece bir kaç risale için müsaade istediği de doğrudur. Ancak aynı Üstad hayatta iken, bütün Külliyat'ın Latinceye çevirmesine müsaade etmiş ve
Malum, içkinin yasaklanması bir kaç aşamada gerçekleşmiştir. Ama Bektaşi son ayeti değil, ilk ayeti ölçü almaya çalışır. Namaza içki ile yaklaşmayın ayetini dikkate alırsanız, sadece namazdan önce içilmez, başka zaman içilir manası çıkar. Ama sonraki ayet bütün bütün yasaklar. Artık son ayet ölçü alınacaktır.

Aynen öyle de Üsdamız'ın bu konudaki son uygulamalarına bakmak lazımdır. Kaldı ki maksat lafız değildir, manadır. Nitekim TABİAT RİSALESİ Üstadımız Arapça yazmıştır. Ancak Arapça bilenler az olduğu için fazla rağbet görmemiştir. Bu nedenle Üstadımız, onu Türkçe olarak tekrar yazmıştır. İsterseniz bu konuyu Üstadımızdan dinleyelim:





"1338'de Ankara'ya gittim. İslâm Ordusunun Yunan'a galebesinden neş'e alan ehl-i imanın kuvvetli efkârı içinde, gayet müthiş bir zındıka fikri, içine girmek ve bozmak ve zehirlendirmek için dessâsâne çalıştığını gördüm. "Eyvah," dedim. "Bu ejderha imanın erkânına ilişecek!" O vakit, şu âyet-i kerime bedâhet derecesinde vücud ve vahdâniyeti ifham ettiği cihetle, o zındıkanın başını dağıtacak derecede Kur'ân-ı Hakîmden alınan kuvvetli bir bürhanı, Nur'un Arabî risalesinde yazdım. Ankara'da, Yeni Gün Matbaasında tab ettirmiştim. Fakat maatteessüf Arabî bilen az ve ehemmiyetle bakanlar da nadir olmakla beraber, gayet muhtasar ve mücmel bir surette o kuvvetli bürhan tesirini göstermedi. Maatteessüf, o dinsizlik fikri hem inkişaf etti, hem kuvvet buldu. Bilmecburiye, o bürhanı Türkçe olarak bir derece beyan edeceğim. O bürhanın bazı parçaları bazı risalelerde tam izah edildiğinden, burada icmâlen yazılacaktır."23. lema kastamonu lahikası 85.mektup 1956 yılında galiba neşre koyuldu ve



Herkese ısrarla yazınız demek yanlış olduğu gibi, Hatt-ı Kur'anla yazmak dönemi geçmiştir, demek de o kadar yanlıştır....


Risaleler mutlaka Hatt-ı Kur'anla yazılmalı, aksi taktirde onlar risale değildir. Ve latince yazanlar Nur Talebesi olamazlar gibi bir durum ve tavır da, ancak ve ancak tassub eseri olabilir. Böyle bir yaklaşım, vesileyi gayeden daha üstün tutma ve gayeyi vesileye feda etmek gibi bir yanlışı netice verir...

Yazıya tahşidat yapmak, okumaya önem vermemek demek değildir. Kur'anın ilk emri oku'dur. Ancak başka ayette de, "kalemle ilmi öğreten odur" demekle yazmaya da dikkat çekiyor

üstadın bu konu ile alakalı son söylediği sözdür
ve burdada gayet açık üstad ne diyor :

bir manevi ihtar ile yeni harflerle basıma izin verildi
...




Önemli olan, iman hizmeti degil mi? Latince olmuş veya osmanlica, bu niye bu kadar büyütülmemeli .Mesela K.Kerimi arapcasindan okmasini bilmeyen birine, mealinide okuyamazsin denir mi? Mealiniden okur, arapcasini da ögrenmeye gayret etmsi tavsiye edilir.Üstad dar dusuncelerden hoslanmazdi. herkes okusun da, hangisinden okursa okusun. Ama biz hep birbirimie dua edip tebrik edelim insallah... Gerisi Dar Düşünceler Dar Görüşler...


Kuran Ve İman hizmeti Noktasında risale-i nurlarda geçen ibareler çok dikkat çekicidir , nitekim üstat bediüzzaman hz bazı talebelerini latin harflerle basmak noktasında direktif verirken Şualar adlı eserinde görüyoruz ki , Yazısı güzel olanlar yazıya devam etsinler diyor . Bizim burada anladığımız Herkesin Bütün camianın Hizmeti bize Lazım , ve Canı Gönülden Dİyorum ki Eğer ki yazan kardeşlerimiz olmasaydı Elbette başta biz elimize mürekkeplerimizi Alır bizler yazmaya başlardık... Bediüzzaman hz. bütün içtihadından anladığımız bu 2 hizmet biribirisiz olmaz olamaz !!!



Serdengeçti...

el emine emanet olun


9

28.01.2010, 12:35

değerli abimiz. yazınızı teenni ile okudum. benim konu ile ilgili yazımı sakın yanlış anlamayınız. yazım ve düşüncemin taasubun eseri değildir. form sayfasında yarım kalmış bir konuya ilavedir. bunu başta belirtmeliyim.



hatt_ı kuranı muhafaza etmek farz-ı kifaye değildir. bir grup yazar biz okuruz bu devran böyle gider demek hiç değildir.

arabi hurufun ne suretle kaldırıldığı ve bu noktada üstadımız efendimiz gibi bir çok nur kahramanının da ne uğraşlar verdiği hepimizcede malumdur.

üstadımız efendimizin konu hakkındaki mütalaasına gelince

"1338'de Ankara'ya gittim. İslâm Ordusunun Yunan'a galebesinden neş'e alan ehl-i imanın kuvvetli efkârı içinde, gayet müthiş bir zındıka fikri, içine girmek ve bozmak ve zehirlendirmek için dessâsâne çalıştığını gördüm. "Eyvah," dedim. "Bu ejderha imanın erkânına ilişecek!" O vakit, şu âyet-i kerime bedâhet derecesinde vücud ve vahdâniyeti ifham ettiği cihetle, o zındıkanın başını dağıtacak derecede Kur'ân-ı Hakîmden alınan kuvvetli bir bürhanı, Nur'un Arabî risalesinde yazdım. Ankara'da, Yeni Gün Matbaasında tab ettirmiştim. Fakat maatteessüf Arabî bilen az ve ehemmiyetle bakanlar da nadir olmakla beraber, gayet muhtasar ve mücmel bir surette o kuvvetli bürhan tesirini göstermedi. Maatteessüf, o dinsizlik fikri hem inkişaf etti, hem kuvvet buldu. Bilmecburiye, o bürhanı Türkçe olarak bir derece beyan edeceğim."

mecbur kalındığı için tab edildiği anlaşılmaktadır. o döneme baktığınız zaman yetişmiş nesil fazla olmamakla birlikte zamanımındaki gibi kolay hizmet edilebilir bir dönem de değildir. kerhen bu duruma belirli bir dönem latin hurufu noktasında serbestiyet verildiği kanaatindeyim. şu an Allaha sonsuz şükürler olsun ki dünyanın bir ucundan yazdığım bir metne başka bir yerden kendisini yetiştirmiş bir ağabeyimizden yanıt gecikmemektedir.

hasıl-ı kelam....

en azından risale-i nuru , manasını, hizmetkarlarını hizmet-i imaniye ve kuraniye noktasında elinden gelen çaba ve gayreti esirgemeyen bir çok kardeşimizin neden hatt_ı kurana arkalarını döndüklerini anlayamamaktayım.

ve hattı kuranı muhafaza için yazı meselesinin üzerine tahşidatla üstüne basa basa elinden gelen bütün gayreti esrgemeyen kardeşlerimizin bu çabalarını da bektaşiliğe benzetmenizin de şaşkınlığı içindeyim.

bu hamur çok su götürür...

vesselam.




10

28.01.2010, 18:48

Allah razı olsun

ESTF MÜBAREK KARDEŞİM , YAZICI CAİMASINDA Kİ KARDEŞLERE BEKTAŞİSİNİZ DEME LİYAKATİNİ KENDİMDE GÖREMEM , BENİM ARZETMEM GEREKEN HUSUS, BEDİÜZZAMAN O ZAMANLARDAN BU ZAMANLARI GÖREBİLME BASİRETİNE VE FERASETİNE SAHİP BİR ŞAHSİYET Kİ, RİSALE-İ NURUN BİR YERİNDE YAZMAYA DİĞER YERİNDE LATİNLE TABA İŞARET EDİYOR , BU BEDİÜZZAMANIN ÇAPRAZ FİKİRLİ OLDUĞU DEĞİL BÜTÜN HİZMETLERİN OLMASI GEREKTİĞİNİ DÜŞÜNEREK, O ZAMANLARDAN BU ZAMANLARI GÖREREK DİLE GETİRDİĞİ İFADELERDİR, FELİLLAHİLHAMD...





EĞER LATİF HURUFUYLA ECNEBİYE DİNSİZE HİZMET EDEN CAMİAMIZ OLMASAYDI EVVELA BİZ ALIR O İŞİ YAPARDIK... YOK EĞER ASIRLAR ÖTESİNDEN HZ ALİ'NİN ÖVGÜSÜNE MAZHAR OLABİLME YOLUNDA İSLAM HARFLERİYLE NEŞİR OLMASAYDI EVVELA ONU BİZ ELE ALIR YAPARDIK... BU BÜTÜN NUR TALEBELERİNİN EN ESAS GÖREVİ VE VAZİFESİ OLURDU MUHAKKAK...



NE MUTLU İŞTİRAKİ A'MALİ UHREVİDEN NASİBİ OLANLARA... UHİBBUKE KESİRA

ALLAH RAZI OLSUN

11

28.01.2010, 22:24

yazmak ve yazdırmak ve ihtişarına yardımcı olmak

yazmak, yazdırmaktan maksadın intişar olduğunu anlıyorum. yani resale_i Nur hakikatlarının yayılması daha çok insana ulaşması, bu intişar hizmetini kim ne şekilde yaparsa yapsın Üsdadın kastettiği ölçelere ters değildir. Tercih kişilere kalmıştır. Kim ne kadar çok neşir ve ve bu gerçekleri

muhtaç olan ne kadar çok insana ne şikilde uluştırmak istiyorsa o yolu tercih edebilir. Tek doğru benim terçih ettiğim yoldur demek yanlıştır. Bediüzzaman Hazretleri tam bir muhabbet fedaisi olduğu için herkesi kucaklayıcı ifadeler kullanıyor . Ama benim tercihim, daha fazla muhtaç gönüllere ulaşacağını unandığım ve büyük bir çoğunluğu şimdiki harflerle okuyup yazdığı gerçeğini

göz önünde tutarak latif harfleri ile neşrine kuvvet vermektir. Hem neşir bilindiğini gibi yaymak demektir. Sadece yazı ilede neşir olmuyor bu zamanda, konuşarak, görüntülü olarak da risale-i Nur

hakikatleri neşredilebilmektedir. Bu konudu kim ne şekilde bu neşir hizmetinde bulunursa bulunsun

herkesten razı olsun....

12

28.01.2010, 22:34


kerhen bu duruma belirli bir dönem latin hurufu noktasında serbestiyet verildiği kanaatindeyim.


Şahsen yazanlara "niye yazıyorsunuz ne gerek var bu devirde" hiç dememiş biri olarak size şunu suâl edeyim:

Peki keçeli mâdem kerhendi -elbetteki- de..siz neden bu yazdıklarınızı "böyle herşeyin serbest olduğu bir dönemde" latin harfleriyle yazdınız..?

Hemen her Risâle-i Nur okuyucusu hatt-ı Kur'an-ı okuyabilir, onunla neden yazmadınız..?

Okuyamayanlar da -kendi bilir- okumasınlar, bize ne..?


Siz bizim gibi okuyabilenler için hatt-ı Kur'an'la yazmak zorundasınız..(?)



Hasan_Sinan

Moderatör

  • "Hasan_Sinan" bir erkek

Mesajlar: 2,136

Konum: Almanya

Meslek: Uzman Pazarlamaci

Hobiler: Okumak Okumak Okumak

  • Özel mesaj gönder

13

29.01.2010, 01:34

Evet maksat en kisa zamanda bu imani hakikatleri EN TESIRLI bir sekilde muhtac olanlara yetistirmektir. Allah azze ve celle bütün lisanlara hakimdir. Elbette üstadimiz kürtce, türkce ve arabca dua etmistir. Simdi peygamberimiz hicbir zaman türkce dua etmedi diye bunu bidat addetmek ne kadar yalnissa ve hic tartisilmaya gerek bile olmayan bir konuysa bu yazicilar ve okuyucular tartismasi da bir o kadar gereksizdir kanaatindeyim.

Hizmetimiz muhabbete muhabbettir husumete vaktimiz yok. Allah zerre kadar Risale-i Nur´a hizmet eden herkesden razi olsun. Elbette bir batman kadar hizmet eden yazici kardeslerimizden daha cok razi olsun..

Kim kendi sahsini nasil islah olunmasi icin metodunu belirlediyse o öyle yapsin. Eger bir yalnis veya eksik varsa bunu ancak kavli leyyin ile düzeltmek düser. Ama kendi sahsi hayatimda okumaya o kadar az vakit bulabiliyorum ki yazmaya nerden olsun? Hem dikkatle okuyabilen ve yazabilene ne mutlu..
Kur’an’a hücum edilecek; î’câzı, onun çelik bir zırhı olacak.Ve şu î’câzın bir nevini şu zamanda

izhârına, haddimin fevkinde olarak, benim gibi bir adam namzet olacak.Ve namzet olduğumu anladım.

14

29.01.2010, 13:48

Esasda biriz..yani hepimiz risalei nurdan istifade ediyoruz.Baş kaynağımız kuran ve hadisden sonra risalei nurdur.
Meşrepde farklılık vardır.Meşreplerin farklılığı insana tecelli eden Allahın isimlerinin farklılığından kaynaklanıyor.

Bu yüzden Peygamber efendimiz s.a.v. ümmetimin ihtilafı rahmettir.Burda kasdedilen müsbet ihtilafdır.

Herkes benim mesleğim güzeldir diyebilir.Ama tek hak benim mesleğimdir. diyemez.

zaten nurcular böyle demiyorlar.

o halde herkes mesleğinin muhabbetiyla hareket etsin.

o halde gelin ortak noktamız olan,risalei nurdan istifade ettiğimiz mevzuları paylaşalım.selam.

Hasan_Sinan

Moderatör

  • "Hasan_Sinan" bir erkek

Mesajlar: 2,136

Konum: Almanya

Meslek: Uzman Pazarlamaci

Hobiler: Okumak Okumak Okumak

  • Özel mesaj gönder

15

31.01.2010, 14:29

Birakin Risale-i Nur dairesindeki müsbet ihtilafi Alem-i Islam´in icinde bulunun ihtilafi sirf "Zahir" diye tanimliyor 20. Lema 2. sebebde:


Meşreplerin ihtilâfıyla, zâhir-i meşrebine muhalif olana karşı muavenet ihtiyacını tam hissetmiyor, ittifaka ihtiyacını göremiyor. Belki hodgâmlık ve enâniyet varsa, kendini haklı ve muhalifini haksız tevehhüm ederek, ittifak ve muhabbet yerine, ihtilâf ve rekabet ortaya girer. İhlâsı kaçırır, vazifesi zîr ü zeber olur.
İşte bu müthiş sebebin verdiği vahîm neticeleri görmemenin yegâne çaresi, Dokuz Emirdir.


Bize ne oluyorki kardeslerimizi tenkid ediyoruz ve tenkidi ismam eden sözler söylüyoruz. Risale-i Nur hizmetinde bulunan daima kendini kusurlu ve hatali bilmeli baskasini kendisinden daha iyi oldugunu hüsnü zan etmeli..

4. sebebin son kismi:

Bu mühim marazın merhemi ve ilâcı, "El-hubbu fillâh" sırrıyla, tarik-i hakta gidenlere refakatle iftihar etmek; ve arkalarından gitmek; ve imamlık şerefini onlara bırakmak; ve o hak yolunda kim olursa olsun kendinden daha iyi olduğunun ihtimaliyle enâniyetinden vazgeçip ihlâsı kazanmak; ve ihlâsla bir dirhem amel, ihlâssız batmanlarla amellere râcih olduğunu bilmekle ve tâbiiyeti dahi, sebeb-i mes’uliyet ve hatarlı olan metbûiyete tercih etmekle o marazdan kurtulur ve ihlâsı kazanır, vazife-i uhreviyesini hakkıyla yapabilir.


Allah bizleri KENDI IRADESIYLE IHLASLI olan kullarindan eylesin..
Kur’an’a hücum edilecek; î’câzı, onun çelik bir zırhı olacak.Ve şu î’câzın bir nevini şu zamanda

izhârına, haddimin fevkinde olarak, benim gibi bir adam namzet olacak.Ve namzet olduğumu anladım.

syasin

Acemi

  • "syasin" bir erkek

Mesajlar: 35

Konum: istanbul

Meslek: Risale-i Nur iman Kurtarır

Hobiler: kitab

  • Özel mesaj gönder

16

31.01.2010, 15:03

buraya kadar yazılan birbirinden istifadeli yorum ve paylaşımlarınızı okudum Allah razı olsun çok istifade ettim. Geçen sene medine-i münevverede hizmette bulunduğumuz günlerde bu mesele ile ilgili bir çalışmamız acizane olmuştu. istifadeye medar olması ümidiyle rapıde word dosyasını attım 300 kusur sayfadır.

http://rapidshare.com/files/343835355/elmas_kalem.doc.html linkinden indirebilirsiniz.



hüvel baki enel fani

17

08.03.2010, 15:18

s.a
yazı işi çok basit zannediliyor lakin yazı sadece şeker mektubunda geçtiği için yazılmıyor çünki orda yazının faideleri yai yazı yazıldığında neler elimize geçer . asıl sebebi şudur nasılki i namaz kılınır bundan sevap edle edilir ama neden namaz kılmak lazımdır çünki namaz ALLAHa yapılacak en büyük ve mükemmel ibadettir ve bir çok ibadeti içinde cem etmiştir ve tabi emri ilahidir. işte asıl mesele bu neden yazı yazmak neden lazımdır.
sikke-i tasdiki gaybiyi okuyanlar bilirler üstadıımız orda Hz Ali. r.a. celcelütiye ve sekine isimli eserlerinden bahseder. Hz.Ali r.a orda şu ibareleri kullanıyor" uhrice ucmin süttirat testira bittemiul emiru vel fakira" diye giden bir ibare yazımda hata olabilir kusura bakamyınız. yani rakkam vari harflerin çıktığı zamanda malum zatı belkeyiniz ona onay verenler ulma-i su dur ona karşı çıkanlar benim kardeşelrim dir " der bu eserlerinde şimdi Hz. Ali r.sa kaç sene evvelinden neyi görmüş yazının değişmesini .şimdi sizce uzaktan bakınca çakıl taşlarımı yoksa dağlarmı gözükür. elbette dağlar işte Hz. Ali r.a ta yazının değişmesini görmüş demekki yazı çok büyük bir meseledir ve bunu nazara verek ona taraftan olanları ulam-i su ona karşı çıkanları ise kardeşlerim diye manen alkışlamıştır. ve malum yayın en büyük darbesinin yazı ile olacağını göstermiştir. nitekim bi gecede insanların islam kültürüyle olan bağları kopmuş ve cahil kalmışlardır.
2. rsale-i nurun bir vazifeside sünnetleri haytta tutmaktır ve sünnetler içinde şiar sünnet tabir ettiğimiz sünnetleri ki üstad bir yerde şiar sünnetlerin şahsi farzlardan ehemmiyetli olduğunu söylemektedir.
şiar sünnetler ise bakıldığında görüldüğünde direk islamı akla getiren sünnetlerdir. şimdi alsanız elinize osmanlıca risaleleri kuranı bilmeyen kimse sorsanız %90 ı bu kurnamı der saygı gösterir. demekki yazı yani kuran yazısı şiar sünnettirki risaleyi nurun bir vazifeside belki en mühim vazifelerinden biride hattı kuranı muhafaza ve mudafa etmektir.
şimdi hal böyleyken yazıyı ehemmiyetsiz göstermekki )hz.Ali r.a uzun zaman mesafesinden direk yazının değişmesinden bahsederek ehemmiyetini göstermiştir) Hz. Ali r.a karşı ne deneli bir saygısızlık olur siz düşünün sanki Hz. Ali. r.a. haşa bilgisiz caihlde onca mesafeden bildire bildire ehemmiyetsiz bir şeyi nazara vermiş demek değilmidir.
kadir mısırlı olğunun yazı hakkında bir kitapçığı var okumanızı tavsiye ederim .

vel hasıl yazıyı yok saymak hem hz. Ali r.z karşı bir saygısızlık hemde risale-i nurun en büyük bir vazifesi olan hattı kuranı mudafa etmeyi inkar etmektir. çinki risale-i nurun bir vazifeside sünnet-i seniyeyi özellikle şiar sünnetleri müdafa etmektir. yazıda bu şiarlar içinde önde gelenlerdendir . hatta ezan meselesini okunuyuz orda ezanın neden türkçe okunamayaağını söylüyor üstad. o zaman yazının neden latince yazılamayacağını anlarsınız. liatnce sadece risaleyi nurdan insalrı haberdar ederek cezb etmek için izin veriliştir. yani bak risale-i nur budur gel aslından osmanlıcadan oku demek için veirlmiştir.


hatta bi lahikada tam kelimesi kelimesine hatırlayamıyorum kusara bakmayın şöyle bir yazışma geçmiştir.

matbaayla tab başlayınca bazı abiler yazıyı bırakır üstada bu hal bir mektupla uyarı veirir.
kardaşlarım duydumki matbaa ile tab başladığı için bazı kardaşlarımız yazıyı bırkamışlar atık luzum yok diye.
halbuki nasılki bir şehre şimendüfer gelmiş faytoncular "eyvah bizim işler bitti diyerek meyus olmuşlar " halbuki o şimendüferin gelmesiyle onların işi azalmamış artmıştır o şehre gelenleri taşıyarak daha çok çalışmak zorunda kalmışlar aynen öylede sizler değil yazıyı bırakmak daha çok yazmalısınız.
bilenler tam metnini yazarlarsa sevinirim.
daha çok yerde bu tarz hakikatler vardır.
hatta hayat tecübemle sabittirki ve risale-i nurun bazı hakikatlerini idrak edenelr anlarlarki insanın el emeğiyle olan birşeyde nuraniyet vardır çünki nuraniyette inikas sırrı vardır yani aks eder. demir yığının yazdığı şeyden ne aks eder ? işte bu yüzden el yazması eserler çok değerlidir çünki yazanın ihlasına binaen o esere nuraniyet aks eder ve eseri okuyana bir haz ve şevk verir.
not: kimseye zorla yazın diyen yok ama yazının risale-i nurun bir vazifesi olduğunu kimse inkar edemez.

Bu mesaj 2 defa düzenlendi, son düzenlemeyi yapan "kızılhancer" (08.03.2010, 15:43)


18

08.03.2010, 15:39


Bu kadar uzun bir mesajı bu bid'at harflerle niye yazdınız..?

19

08.03.2010, 15:42

risale-i nurun en büyük bir vazifesi olan hattı kuranı mudafa etmeyi inkar etmektir.


Maksad hatt-ı Kur'an ise, şimdi yasak yok okuyana da yazana da,

niye bu risale yazanlar artık asıl vazife olan Kur'an yazmaya kendilerini adamıyorlar..??

20

08.03.2010, 15:47


Ve bir suâl daha, nerede bir yazıcı görsem sadece ve sadece bu yazı meselesinden dem vururlar,

ne hikmet ise bu zevât-ı âlişanları hiç Nurlardaki başka mevzûlarda müzâkere ederlerken görmeyiz..!

Yoksa siz Risâle-i Nurdan sadece bu yazı meselesi kısımlarını okuyup, imanî bahisleri okumuyor musunuz..??

Cidden çok merak ediyorum...

Yer Imleri:

Bu konuyu değerlendir