Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.
Alıntı
Aziz, sıddık kardeşlerim ve varislerim,
Ecel gizli olmasından, vasiyetname yazmak sünnettir. Benim metrukatım ve Risale-i Nur dan olan benim hususi kitaplarım ve güzel ciltlenmiş mecmualarım ve sair şeylerimin bütününü, Gül ve Nur fabrikaların heyetine, başta Hüsrev ve Tahiri olarak o heyetten on iki kahraman kardeşlerime vasiyet ediyorum. Onlara bırakıyorum ki, emr-i Hak olan ecelim geldiği zaman, benim arkamda o metrukatım, benim bedelime o sadık ve mübarek ellerde hizmet-i Nuriye ve imaniyede çalışsın ve istimal edilsin.
Kardeşlerim, bu vasiyetten telaş etmeyiniz. Ben, teessürattan ve dokuz defa zehirlenmekten, pek çok zayıf olmakla beraber gizli münafıkların desiselerle müteaddit suikastları için bu vasiyeti yazdım. Merak etmeyiniz, inayet-i Rabbaniye ve hıfz-ı ılahi devam ediyor.
Kardeşiniz
Said Nursi
• • •
haşiye:Kardeşim Abdülmecid, Zübeyir, Mustafa Sungur, Ceylan, Mehmed Kaya, Hüsnü, Bayram, Rüştü, Abdullah, Ahmed Aytimur, Atıf, Tillolu Said, Mustafa, Mustafa, Seyyid Salih.
Alıntı
Benim metrukatım ve Risale-i Nur dan olan benim hususi kitaplarım ve güzel ciltlenmiş mecmualarım ve sair şeylerimin bütününü, Gül ve Nur fabrikaların heyetine, başta Hüsrev ve Tahiri olarak o heyetten on iki kahraman kardeşlerime vasiyet ediyorum. Onlara bırakıyorum ki, emr-i Hak olan ecelim geldiği zaman, benim arkamda o metrukatım, benim bedelime o sadık ve mübarek ellerde hizmet-i Nuriye ve imaniyede çalışsın ve istimal edilsin.
Alıntı
ikinci cihet, sırf Kur’ân-ı Hakîmin dellâlı olduğum cihetledir. Bu kapıdan girenleri ale’r-re’si ve’l-ayn kabul ediyorum. Onlar da üç tarzda olur: Ya dost olur, ya kardeş olur, ya talebe olur.
Dostun hassası ve şartı budur ki: Katiyen Sözlere ve envâr-ı Kur’âniyeye dair olan hizmetimize ciddî taraftar olsun; ve haksızlığa ve bid’alara ve dalâlete kalben taraftar olmasın; kendine de istifadeye çalışsın.
Kardeşin hassası ve şartı şudur ki: Hakikî olarak Sözlerin neşrine ciddî çalışmakla beraber, beş farz namazını edâ etmek, yedi kebâiri işlememektir.
Talebeliğin hassası ve şartı şudur ki: Sözleri kendi malı ve telifi gibi hissedip sahip çıksın ve en mühim vazife-i hayatiyesini onun neşir ve hizmeti bilsin.
Alıntı sahibi ""Abdulkadir Said""
Bazul_eşheb bu konularda daha belki çook yazardım ama fuzuli olacağını düşünüyorum,
Üstad ilk zamanlarda 40 cild tefsir yazmaya karar vermiş,
ışarat'ül ıcaz da bunun ilk cildi, ardından iman konularına yönelmiş,
iman,meyve,gıda,tarikat,tasavvuf,hizmet daha çooook anlatırız ama daha çooook uğraşımız gider yooook yere,
sen seçmişsin meşrebini Allah mübarek etsin, ama gidip de olmadık şeylerin peşine düşme,
Alıntı sahibi ""Abdulkadir Said""
Üstad hem büyük bir veli idi hem çok zeki idi,Risale-i Nur'lara başlayana kadar günde bir cild kitabı mütaala ederek okurdu,80 küsur kitab ezberindeydi,
şimdi bana söyle, Üstad ahmak mıydı ki iman konularına yöneldi tarikat vermedi de?
eğer Üstad nurları belli bir zaman için yazmış olsaydı bu kadar uğraşır mıydı,sence insanların imanı tehlikeden kurtulmuş durumda mı da bunlarla uğraşıyoruz,
daha dün adamın biri geldi bana namaz farz değil,kılmazsan günah da yok,vs.vs.,işte bu konu bana göre böyle falan filan dedi,duysan şok olursun,yine anlatmaya çalıştık bir şeyler,
imanı kuvvetli olsa bu şahsın gidip böyle şeyler söyler mi Allah aşkına, ya da bu adam tasavvufçu olur mu?
Alıntı sahibi ""ahmetsaid""
Versatile kardeşim;
anladığım kadarıyla veraset konusunda çok az bir farklı görüşümüz var.
Hizmet cihetiyle bütün nur talebelerinin varis olduğuna, ya da vazifeli olduğuna siz de katılıyorsunuz.
son yazınızın son cümlesinde ise farklılığınızı ortaya komuşsunuz.
fakat bu noktada da dikkat lazım.
çünkü Risale-i Nurda geçen ve yukarıya aldığımız bölümde böyle bir hüküm açık veya imalı olarak gözükmüyor.
orada Üstadımız sadece özel eşya ve kitaplarını vasiyet ediyor.
Risale-i Nurun baskısı, düzenlenmesi vs konularını değil.
zaten bu günkü şartlarda bu mümkün de değil.
zira hukuki bir belge lazım.
eğer Üstadımızın bu konuda açık bir isteği olsa idi,
Bekir Berk ağabeye vekalet verdiği gibi,
Yine Bekir Ağabeye emreder hukuki bir yetki belgesi hazırlatırdı.
böylece ilgili ağabeyler bu belge ile risale-i nurun basım ve yayın işlerinden sorumlu olurlardı.
bize göre ne maddi ve ne de manevi böyle bir yetki var.
Risale-i Nurun davası cihanşümul dur.
zaten bu gün Amerikada, avrupada, asyada, Ortadoğuda, Türkiyede bu eserler yayınlanmakta. Binlerce Nur talebesi sırf Lillah için bu hizmeti yapmakta ve yapmaya da devam etmekte.
evet aklımız nurculaştı ama,
kalbimiz tarikat mesleğinden tam kurtulamadı.
halbuki risale-i Nur tam bir hakikat mesleğidir.
saygılar.