Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.
Alıntı sahibi ""ruhefza""
Evet, kırık bir tahta parçası üzerindeki fakir ve kalbi kırık bir mâsumun duası hürmetine, denizin fırtınası, şiddeti, hiddeti inmeye başlar.
Bu cümlede bizzat ihtiyar vardır..
ışte bizim o zorda kalışımız zaten bir çeşit lisandır..
Nasılki Rabbimiz bize şah damarımızdan yakındır..
Bizim her halimizi gören ve bilendir..
Bu ihtiyaç lisanı elbetteki ihtiyarımızladır..
ıhtiyaç olarak gördüğümüzü, ihtiyarımızla yani tercihimizi kullanarak isteriz tabiki..
ıstemediğimiz, ihtiyacımız olmayan şey dua olur mu ki..
Dua zaten istemektir..
Alıntı sahibi ""talhagenc""
"insan bu dünyaya ilim ve dua vasıtasıyla tekemmül etmek için gönderilmiştir" hakikatindeki dua vazifesinin kapsamı içerisinde lisan-ı ızdırari ile yapılan dua var mıdır , yok mudur?
Alıntı sahibi ""ruhefza""
Üçüncü nevi dua: ıhtiyaç dairesinde zîşuurların duasıdır ki, bu da iki kısımdır.
Eğer ıztırar derecesine gelse veya ihtiyac-ı fıtrîye tam münasebettar ise veya lisan-ı istidada yakınlaşmışsa veya sâfi, hâlis kalbin lisanıyla ise, ekseriyet-i mutlaka ile makbuldür. Terakkiyât-ı beşeriyenin kısm-ı âzamı ve keşfiyatları, bir nevi dua neticesidir. Havârık-ı medeniyet dedikleri şeyler ve keşfiyatlarına medar-ı iftihar zannettikleri emirler, mânevî bir dua neticesidir. Hâlis bir lisan-ı istidatla istenilmiş, onlara verilmiştir. Lisan-ı istidatla ve lisan-ı ihtiyac-ı fıtrî ile olan dualar dahi, bir mâni olmazsa ve şerâit dahilinde ise, daima makbuldürler.
Mektubat | Yirmi Dördüncü Mektup | 290
Alıntı sahibi ""talhagenc""
... "insan bu dünyaya ilim ve dua vasıtasıyla tekemmül etmek için gönderilmiştir" hakikatindeki dua vazifesinin kapsamı içerisinde lisan-ı ızdırari ile yapılan dua var mıdır , yok mudur?
Alıntı sahibi ""Ceka""
...
....
Oysa insan kali duaya da mükelleftir. Ama çoğu kez zaruretinin defini yanlış ilaçta görür ve onu ister. Hem dua ile beraber sebeblere müracat ile halinin define çalışır. Ancak, iktidarı şerçe kuşu kadar olmayan insan, bir türlü o sebeplerden ve yaptığı dualardan müspet bir sonuç göremez. Zarureti ziyadeleştiği noktada "umulmadık bir yerden, umulmadık bir vakitte hatta umulmadık bir şekilde" ihtiyacı görülür.
ışte ben anlıyorum ki lisan-ı ızdırari makbul bir duaya vesiledir. Rahmaniyete bakar. Rahman isminin idaresi altında tasarrufunu gösterir. Bir hikmeti budur.
Lisan-ı kal ile yapılan dua ise Rahimiyete bakar. Rahmeti celb eder. Bir hikmeti budur.
Lisan-ı ızdırari mahlukatın aczini gösterirken, insan, lisan-ı kal ile o aczini gördüğünü , iktidarının hiç hükmünde olduğunu ve tasarrufa yetkili olmadığını görmek ile mükelleftir. Herşeyin idaresi ve tasarrufu elinde olan Kadir ve Hakim bir zatın ancak o ihtiyacı giderebileceğini anlar ve ona müracat eder.
...
....
Alıntı sahibi ""talhagenc""
Risale-i Nur'un değişik yerlerinde lisan-ı ızdırari terimi kullanılmaktadır. Bunun tam olarak ne manaya geldiğini fehmedemedim ağabeylerim. Yarımdılarınızı istirham ediyorum. Allah razı olsun...
Alıntı sahibi ""Kastamonu Lahikası""
şiddet-i şefkat ve rikkatten, bu kışın şiddetli soğuğuyla beraber manevi ve şiddetli bir soğuk ve musibet-i beşeriyeden biçarelere gelen felâketler, helâketler, sefaletler, açlıklar şiddetle rikkatime dokundu. Birden ihtar edildi ki:
Böyle musibetlerde kâfir de olsa hakkında bir nevi merhamet ve mükâfât vardır ki, o musibet ona nispeten çok ucuz düşer. Böyle musibet-i semaviye masumlar hakkında bir nevi şehadet hükmüne geçiyor.
Üç dört aydır ki, dünyanın vaziyetinden ve harbinden hiçbir haberim yokken, Avrupa'da, Rusya'daki çoluk çocuğa acıyarak tahattur ettim. O manevi ihtarın beyan ettiği taksimat bu elîm şefkate bir merhem oldu. şöyle ki:
O musibet-i semaviyeden ve beşerin zalim kısmının cinayetinin neticesi olarak gelen felâketten vefat eden ve perişan olanlar, eğer on beş yaşına kadar olanlar ise, ne dinde olursa olsun şehit hükmündedir. Müslümanlar gibi büyük mükâfât-ı maneviyeleri, o musibeti hiçe indirir.
On beşinden yukarı olanlar, eğer masum ve mazlum ise, mükâfâtı büyüktür, belki onu Cehennemden kurtarır. Çünkü ahirzamanda madem fetret derecesinde din ve din-i Muhammedîye (a.s.m.) bir lâkaytlık perdesi gelmiş. Ve madem ahirzamanda Hazret-i ısâ'nın (a.s.) din-i hakikîsi hükmedecek, ıslamiyetle omuz omuza gelecek. Elbette şimdi, fetret gibi karanlıkta kalan ve Hazret-i ısa'ya (a.s.) mensup Hıristiyanların mazlumları, çektikleri felâketler onlar hakkında bir nevi şehadet denilebilir. Hususan ihtiyarlar ve musibetzedeler, fakir ve zayıflar, müstebit büyük zalimlerin cebir ve şiddetleri altında musibet çekiyorlar. Elbette o musibet onlar hakkında medeniyetin sefahetinden ve küfranından ve felsefenin dalâletinden ve küfründen gelen günahlara keffaret olmakla beraber, yüz derece onlara kârdır diye hakikatten haber aldım, Cenab-ı Erhamürrâhîmine hadsiz şükrettim. Ve o elîm elem ve şefkatten teselli buldum.
Eğer o felâketi gören zalimler ise ve beşerin perişaniyetini ihzar eden gaddarlar ve kendi menfaati için insan âlemine ateş veren hodgâm, alçak insî şeytanlar ise, tam müstehak ve tam adalet-i Rabbaniyedir.
Eğer o felâketi çekenler mazlumların imdadına koşanlar ve istirahat-i beşeriye için ve esasat-ı diniyeyi ve mukaddesat-ı semaviyeyi ve hukuk-u insaniyeyi muhafaza için mücadele edenler ise, elbette o fedakarlığın manevi ve uhrevî neticesi o kadar büyüktür ki, o musibeti onlar hakkında medâr-ı şeref yapar, sevdirir.
Kaynak: http://www.risaleara.com/oku.asp?id=3302
Alıntı sahibi ""talhagenc""
O zaman lisan-ı ızdırari ile dua etmek ihtiyar dahilinde değildir. O kadar aciz ve fakir bir duruma düşmemiz zaten başlı başına duadır, ayrıyeten kavli duaya gerek yoktur mu diyoruz şimdi?
Alıntı sahibi ""osmanoğlu""
...
Tam burayı yazarken sanırım sizin anlatmak istediğinizi şimdi daha iyi anladım gibi. Yani kişi ihtiyarı ile dua etmediği halde onun o çaresizliği Rahmaniyet'in tecellîsini netice verir ve Cenab-ı Hakk o muztar hali bir dua kabul ederek karşılığını ihsan eder manâsında söylüyorsunuz sanırım.
Alıntı sahibi ""Abdulbaki""
Veya lisan-ı ıztırariyle bir duadır ki, muztar kalan herbir zîruh, kat'î bir iltica ile dua eder, bir hâmî-i meçhulüne iltica eder, belki Rabb-i Rahîmine teveccüh eder.(Yirmi Üçüncü Söz )