Giriş yapmadınız.

Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.

41

15.06.2008, 20:23

Bismillahirrahmanirrahim

Risale i nurlarda iman ve küfür muvazeneleri isimli eserin diger adida hidayet ve dalalet mukayeseleridir.

bu eserde ilk 8 sözle birlikte diger derslerden alintilar vardir. kisaca hulasasi sudurki ;

Insan cihazat olarak cok zengin ve mükemmel olarak yaradilmis ve kendisine verilen göz,kulak, dil, gibi dista gördügü azalari ve o et parcalarina asil fonksiyonlarini gösteren calistiran latife dedigimiz hissiyatlardir kalbinde bulunan muhabbet aklinda bulunan muhakeme tefekkür ile ahir sayilan ve sayilmayan risale i nurlarda ciklanan bir cok latifede bu konu asil alinarak anlasilanlarin icinde bunlarda bulunur.

söyle ; insana verilen her cihazat tohum halinden baslayip inkisafa terakkiye ve tedenniye musaiddir yani her bir cihazat latife sünneti seniyyeye (adetullah sünnetullah esma i ilahiyenin sinirlari had hudud edep) gibi ifade edilen o cihazatlarin en kisa ve en saglam ve en mükemmel sekli ile kullanmanin yoluudur. vasattir ifrat ve tefritten beridir.

Bu vasat olan ehl-i sünnet vel cemaat yolu ;( ki peygamberimiz a.s.m in anlayip yasayip anlatip yasattirdigi ve sahabeler r.a hum ecmainlerin yasadigi ve aynen aktardigi ve aktarilarak elimize ulasan yasam inanc sekli kuralllari dir) iste buna uygun kullanilan cihazatlar lezzet alir uygun kullanilmadigi veya hic kullanilmayip vazifesini terkinde bir azab bir zulum vardir.

Risale i nurlarda ve bahsettigimiz eserde bunlar ihtiyac duydugumuzdan daha fazla ve acik sekli ile ifade edilmis ders verilmistir insallah sözler isimli eserin ilk 8 sözüne ve diger esere bakabilirseniz isin aslini anlarsiniz ve anlatabilirsiniz.

hasbunallahiveniamelvekil

42

24.08.2008, 23:13

Alıntı

talhagenc kardeşim;
sualler doğrultusunda müzakereye devam edersek

Sual 1: Emaneti tek yüklenenin insan olduğu ayetlerde geçmektedir. Bildiğim kadarıyla bu emanet "ene" ve cüz'i iradedir. şeytan da insan gibi ene ve cüz'i irade sahibi midir?
emanet sadece ene ve cüzi ihtiyari değil. 30. Sözdeki "Gök, zemin, dağ, tahammülünden çekindiği ve korktuğu emânetin müteaddit vücûhundan bir ferdi, bir vechi, ene’dir "ifadesi bunun açık delili. Ene emanetin bir vechesi, kalb, akıl, sır, vicdan, sevgi, ve diğer insani duygu ve düşünceler ve vazifeler de emanetin diğer şubeleri. Yani emanet bütün çevresiyle birlikte insan olmak demektir.
şeytan da ene sahibi ve irade sahibi olduğu gözüküyor. çünkü şeytan aynı melekler gibi imtihana tabi tutulmuştur. iradesi olmayan bir şahsın imtihana tabi olması muhal bir durum olur. şeytan da enaniyetin kötü yönüne tabi olarak iradesini kötü yönde kullanmış ve hayatı boyunca hayatın isyan ve kötü yönünün temsilcisi olmuştur. Nasıl ki Melekler Allah'ın emrine itaat ederek iradelerini hep iyi yönde kullanmışlar ve kötülüğe kabiliyetleri yok ise, şeytan da iradesini kötü yönde kullanarak ömrünü tümüyle kötü yönde sarf ederek iyiliğe kabiliyeti kalmamıştır.
ışte insan ise iradesini hem kötü yönde kullanarak şeytan tarafına geçebilen, hem de iyi yönde kullanarak Melekler ile birlikte saf tutan bir mahluktur. şeytan pür kötüye, Melekler pür iyiye, insan ise her ikisine yönelebilecek bir kabiliyettedir. netice-i hayat bunu gösteriyor.
Sual 2- şeytanın tam mahiyeti nedir? Allah'a kafa tutacak gücü (haşa) nereden almaktadır?
şeytan ateşten yaratılmış, Allah'ın bir mahlukudur. şeytan'ın Allah'a kafa tutacak bir gücü yoktur. Sadece Allah'a itaat etmeyip, isyan edenlerden olmuştur. Allah da onu Cennetten kovmuştur. haşa şeytanın bir gücü olsa Cennetten çıkmazdı veya lanete uğramasına sebep olan insan neslini yok ederdi. şeytanın gücü sadece vesvesedir. evham vermektir. ötesi yoktur.

Sual 3- Azrail'e can almak vazife olarak verildiği gibi, şeytan da vazifeli değil midir?
Hayır. şeytan vazifeli değildir. Ancak şeytan durumdan vazife çıkarmıştır. Zaten günümüzde "durumdan vazife çıkaranlar" şeytanın şakirtlerdir. Yani şeytan insana düşman olmuştur. ınsanları isyan ve kötülüğe sürüklemek için mücadele etmek istemiştir. Allah da şaytanın bu isteğine müsaade etmiştir, o kadar.
Sual 4- Yaratılan, Yaradan'dan ötürü sevmek kapsamında şeytan da sevilmeli midir?
Yaratılan yaratandan dolayı sevilir, doğru. Ama bizzat Yaratan tarafından lanetlenmiş bir zatı sevmek doğru değil. Evet Cenab-ı Hak hikmeti gereği cüzi şer ve kötülükleri yaratmış. Ama kötülük işlenmesinden razı değildir. Küfrü yaratmış, fakat küfürden ve kafirden razı değildir. Dalaleti yaratmış ama dalalet yönüne gidenden razı değildir. şerri yaratmış lakin pür şer olan şeytandan razı değildir. ışte Allah'ın sevmediği bir mahluku sevmek de uygun olmaz.

Müzakereye devam için katkınıza devam ediniz talhagenç kardeş.

Not: ınşallah bu konuları düzenleme safhasında kaynak ve dipnot çalışması da yapacağız. şimdilik müzakere edelim.


1. cevap bana eksik geldi Allah kuranı ve peygamberi hem cine ins e indirdiğini beyan ediyor Rahman suresindede gayet açık anlaşılır ikisini muhatap kılıyor.şeytandanda aslı ve soyu gereği yaratılışı mahiyesi Rahman suresinde tam olarak izah edilmiş olan ateşin alevsiz kısmından yaratılan cin taifesinden olduğuna göre şeytanı nasıl tek bir fertmiş gibi taifesiden pur kötülük kabul edip,insanıda tek imtihana tabii yaratık nasıl olurda kabul edebilirsiniz Kuranla ve en başta Rahman suresine o zaman ters düşersiniz.Ben bunu kuranın ışığında böyle anladığımda bana daha doğru geliyor emanetin aslı Hilafettir.Diğer cinler için terakki ve imtihan kapısı kapanmamıştır.
2.Evet Allahın herşeye gücü yeter ondan daha kudretli hiç bir yaratık yoktur kudreti olan yaratıklarda O nun yaratması ve Allahın kendilerine verdiği ölçüde güç ve kudret sahibidirler.O yüzden şeytanın insanoğluna güç yetirememesi onun aciz olduğunu gücü olmadığını değil Allahın kudretini buna müsadesi olmadığını bu kapıların kapatılıp insanın korunduğunu anlıyoruz hatta Tekvin suretindeki Recimlerde buna bir misal teşkil eder.

Allahın Selamı ve Bereketi müminlerin üzerine olsun.

Bu mesaj 1 defa düzenlendi, son düzenlemeyi yapan "kjviespe" (01.08.2009, 19:01)


43

24.08.2008, 23:46

Alıntı

Alıntı

1- Yapılan teklif ve bela denilmesi neden unutturulmuş, bu insana yapılan bir kötülük değil midir?

2- Alay-ı ılliyyine çıkmak da var esfel-i safiline inmek de var. Melekler gibi tek bir seviyede durmak ve risk almamak daha güzel olmaz mıydı?

3- "Risale-i Nur'da Kötülük ve şer Meselesi" denilmesine rağmen verilen cevapların hiç birisi Risale-i Nur'dan değil. Hepsi de kişisel bilgilendirmeler. Neden Risale-i Nur'un satırlarıyla cevap verilmiyor?


Bir hatırlatma: Değerli kardeşler;Bu konu uzun soluklu bir konu. bu nedenle bir suale hemen cevap yazılmaz ise sabırlı olmak lazım. bazen de de bir sual için araştırmak, düşünmek gerekiyor. inşallah sabırla konuya devam edersek zannederim güzel neticeler alabiliriz. hayırlısı ile.


talhagenç kardeşin sualinden devam edersek:
sual 1: Yapılan teklif ve bela denilmesi neden unutturulmuş, bu insana yapılan bir kötülük değil midir?
cevap: Zannediyorum burada "Elestü BiRabbikum" hitabı ve ruhların da "Galu Bela" demesi konusu, yani Cenab-ı Hakkın "ben sizin Rabbiniz değil miyim?" diye hitabına, ruhların "evet ya Rabbi sen bizim Rabbimizsin" diye cevap vermeleri konusu dile getirilmiş. umarım talhagenc kardeşimiz bunu demek istedi. anladığımız bu şekle göre cevaplarsak:
Elestü Bi Rabbikum hitabının nasıl ve nerede geçtiği konusunda tefsirlerde bilgiler vardır. Allah'ın bütün ruhları Adem babamızın sülbünden çıkarıp ruhlar aleminde bu hitabı yaptığı ifade ediliyor. ama başka tanımlar da var. Bu hitap sonrası bazı bilgilerin unutturulduğuı da ifade ediliyor.
Fakat bu noktada bir takım farklı ifadeler de var. Bu hitap sadece bir zaman dilimi için olmayabilir. Zamanı olmayan Allah için bütün zamanları içine alabilir. her ruh sahibi yaşadığı ömür içerisinde fiili olarak bu soruya muhatap olabilir. ben bu konu ile ilgili zihni bir çalışma içindeyim. bir sonuca ulaşırsam buraya da yazarım. fakat unutturulma hadisesi biraz farklı. bizce olayın biraz tersi gibi. Zira Cenab-ı Hak gönderdiği kitaplar ve peygamberler vasıtası ile devamlı bizi ikaz ediyor ve Kainatın ve Ruhların Rabbi olduğunu bize hatırlatıyor.

sual 2- Alay-ı ılliyyine çıkmak da var esfel-i safiline inmek de var. Melekler gibi tek bir seviyede durmak ve risk almamak daha güzel olmaz mıydı?
sorunun içinde cevabı var. siz değerli kardeşim talhagenc risk almışsınız ki soru soruyorsunuz. eğer risk almasa idiniz, Allah'ın emanetini yüklenmek gibi ağır bir sorumluluk ve risk almasa idiniz hayata gelme gibi bir durumunuz olmayacaktı. çünkü Allah'ın melekleri çoktur. Bu tarzda insana ihtiyaç yok.


sual 3- "Risale-i Nur'da Kötülük ve şer Meselesi" denilmesine rağmen verilen cevapların hiç birisi Risale-i Nur'dan değil. Hepsi de kişisel bilgilendirmeler. Neden Risale-i Nur'un satırlarıyla cevap verilmiyor?
sizin gibi ihlaslı ve müdakkik bir kardeşin gözünden bir şey kaçmıyor. Evet konu Risale-i Nurdan bir mesele. fakat şimdilik mümkün olduğu ölçüde anladıklarımız, kavramaya çalıştıklarımızı yazmaya çalışıyoruz. şayet burada bir yanlışlık olursa o bize aittir. ya meseleyi yanlış anlamışız veya yanılmış ve yanıltmış olabiliriz. bu hususta tenkit ve tavsiyelere açığız. bizi her zaman özelden veya açıktan şiddetli veya yumuşak uyarabilirisiniz. her türlü hakkımızı da peşinen helal ederiz.


hidayette bir kalu bela sırrıdır.
Allahın selamı ve bereketi müminlerin üzerine olsun.

Bu mesaj 1 defa düzenlendi, son düzenlemeyi yapan "kjviespe" (01.08.2009, 19:04)


44

25.08.2008, 12:59

Alıntı

Alıntı

talhagenc kardeşim;
sualler doğrultusunda müzakereye devam edersek

Sual 1: Emaneti tek yüklenenin insan olduğu ayetlerde geçmektedir. Bildiğim kadarıyla bu emanet "ene" ve cüz'i iradedir. şeytan da insan gibi ene ve cüz'i irade sahibi midir?
emanet sadece ene ve cüzi ihtiyari değil. 30. Sözdeki "Gök, zemin, dağ, tahammülünden çekindiği ve korktuğu emânetin müteaddit vücûhundan bir ferdi, bir vechi, ene’dir "ifadesi bunun açık delili. Ene emanetin bir vechesi, kalb, akıl, sır, vicdan, sevgi, ve diğer insani duygu ve düşünceler ve vazifeler de emanetin diğer şubeleri. Yani emanet bütün çevresiyle birlikte insan olmak demektir.
şeytan da ene sahibi ve irade sahibi olduğu gözüküyor. çünkü şeytan aynı melekler gibi imtihana tabi tutulmuştur. iradesi olmayan bir şahsın imtihana tabi olması muhal bir durum olur. şeytan da enaniyetin kötü yönüne tabi olarak iradesini kötü yönde kullanmış ve hayatı boyunca hayatın isyan ve kötü yönünün temsilcisi olmuştur. Nasıl ki Melekler Allah'ın emrine itaat ederek iradelerini hep iyi yönde kullanmışlar ve kötülüğe kabiliyetleri yok ise, şeytan da iradesini kötü yönde kullanarak ömrünü tümüyle kötü yönde sarf ederek iyiliğe kabiliyeti kalmamıştır.
ışte insan ise iradesini hem kötü yönde kullanarak şeytan tarafına geçebilen, hem de iyi yönde kullanarak Melekler ile birlikte saf tutan bir mahluktur. şeytan pür kötüye, Melekler pür iyiye, insan ise her ikisine yönelebilecek bir kabiliyettedir. netice-i hayat bunu gösteriyor.
Sual 2- şeytanın tam mahiyeti nedir? Allah'a kafa tutacak gücü (haşa) nereden almaktadır?
şeytan ateşten yaratılmış, Allah'ın bir mahlukudur. şeytan'ın Allah'a kafa tutacak bir gücü yoktur. Sadece Allah'a itaat etmeyip, isyan edenlerden olmuştur. Allah da onu Cennetten kovmuştur. haşa şeytanın bir gücü olsa Cennetten çıkmazdı veya lanete uğramasına sebep olan insan neslini yok ederdi. şeytanın gücü sadece vesvesedir. evham vermektir. ötesi yoktur.

Sual 3- Azrail'e can almak vazife olarak verildiği gibi, şeytan da vazifeli değil midir?
Hayır. şeytan vazifeli değildir. Ancak şeytan durumdan vazife çıkarmıştır. Zaten günümüzde "durumdan vazife çıkaranlar" şeytanın şakirtlerdir. Yani şeytan insana düşman olmuştur. ınsanları isyan ve kötülüğe sürüklemek için mücadele etmek istemiştir. Allah da şaytanın bu isteğine müsaade etmiştir, o kadar.
Sual 4- Yaratılan, Yaradan'dan ötürü sevmek kapsamında şeytan da sevilmeli midir?
Yaratılan yaratandan dolayı sevilir, doğru. Ama bizzat Yaratan tarafından lanetlenmiş bir zatı sevmek doğru değil. Evet Cenab-ı Hak hikmeti gereği cüzi şer ve kötülükleri yaratmış. Ama kötülük işlenmesinden razı değildir. Küfrü yaratmış, fakat küfürden ve kafirden razı değildir. Dalaleti yaratmış ama dalalet yönüne gidenden razı değildir. şerri yaratmış lakin pür şer olan şeytandan razı değildir. ışte Allah'ın sevmediği bir mahluku sevmek de uygun olmaz.

Müzakereye devam için katkınıza devam ediniz talhagenç kardeş.

Not: ınşallah bu konuları düzenleme safhasında kaynak ve dipnot çalışması da yapacağız. şimdilik müzakere edelim.


1. cevap bana eksik geldi Allah kuranı ve peygamberi hem cine ins e indirdiğini beyan ediyor Rahman suresindede gayet açık anlaşılır ikisini muhatap kılıyor.şeytandanda aslı ve soyu gereği yaratılışı mahiyesi Rahman suresinde tam olarak izah edilmiş olan ateşin alevsiz kısmından yaratılan cin taifesinden olduğuna göre şeytanı nasıl tek bir fertmiş gibi taifesiden pur kötülük kabul edip,insanıda tek imtihana tabii yaratık nasıl olurda kabul edebilirsiniz Kuranla ve en başta Rahman suresine o zaman ters düşersiniz.Ben bunu kuranın ışığında böyle anladığımda bana daha doğru geliyor emanetin aslı Hilafettir HALıFELıKTıR şeytan ilk bu emanete muhatap olandır.ısyanı neticesinde bu emanet ve makamını kaybederken taifeside bu kayıptan hissedar olmuştur.Fakat terakki ve imtihan kapısı diğer cinler için kapanmamıştır.
2.Evet Allahın herşeye gücü yeter ondan daha kudretli hiç bir yaratık yoktur kudreti olan yaratıklarda O nun yaratması ve Allahın kendilerine verdiği ölçüde güç ve kudret sahibidirler.O yüzden şeytanın insanoğluna güç yetirememesi onun aciz olduğunu gücü olmadığını değil Allahın kudretini buna müsadesi olmadığını bu kapıların kapatılıp insanın korunduğunu anlıyoruz hatta Tekvin suretindeki Recimlerde buna bir misal teşkil eder.

Allahın Selamı ve Bereketi müminlerin üzerine olsun.


Konuyu biraz daha açarsak
Rahman Suresi

30 - Bir zamanlar Rabb'in meleklere: "Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım" demişti. (Melekler): "A!.. Orada bozgunculuk yapacak ve kan dökecek birisini mi yaratacaksın? Oysa biz seni överek tesbih ediyor ve seni takdis ediyoruz" dediler. (Rabb'in): "Ben sizin bilmediklerinizi bilirim." dedi.
31 - Ve Âdem'e isimlerin hepsini öğretti, sonra onları meleklere gösterip: "Haydi davanızda sadıksanız bana şunları isimleriyle haber verin." dedi.
32 - Dediler ki: "Yücesin sen (ya Rab!). Bizim, senin bize öğrettiğinden başka bir bilgimiz yoktur. şüphesiz sen bilensin, hakîmsin".
33 - (Allah): "Ey Âdem, bunlara onları isimleriyle haber ver." dedi. Bu emir üzerine Âdem onlara isimleriyle onları haber verince, (Allah): "Ben size, ben göklerin ve yerin gayblarını bilirim, sizin açıkladığınızı da, içinizde gizlediğinizi de bilirim" dememiş miydim?" dedi.
34 - Ve o zaman meleklere: "Âdem'e secde edin!" dedik, hemen secde ettiler. Yalnız ıblis dayattı, kibrine yediremedi, inkârcılardan oldu.

Tılsım-ı kâinatı keşfeden Kur'ân-ı Hakîmin mühim bir tılsımını halleden
Otuzuncu Söz

Ene ve Zerre'den ibâret bir elif, bir nokta'dır.

şu Söz ıki Maksaddır. Birinci Maksad ene'nin mahiyet ve neticesinden, ıkinci Maksad zerre'nin hareket ve vazifesinden bahseder.

Birinci Maksad

şu âyetin büyük hazînesinden tek bir cevherine işaret edeceğiz. şöyle ki:

Gök, zemin, dağ, tahammülünden çekindiği ve korktuğu emânetin müteaddit vücûhundan bir ferdi, bir vechi, ene'dir. Evet, ene zaman-ı Âdem'den şimdiye kadar âlem-i insaniyetin etrafına dal budak salan nurânî bir şecere-i Tûbâ ile, müthiş bir şecere-i zakkumun çekirdeğidir. şu azîm hakikate girişmeden evvel, o hakikatin fehmini teshîl edecek bir mukaddime beyân ederiz. şöyle ki:

Ene, künûz-u mahfiye olan esmâ-i ılâhiyenin anahtarı olduğu gibi, kâinatın tılsım-ı muğlâkının dahi anahtarı olarak bir muammâ-i müşkülküşâdır, bir tılsım-ı hayretfezâdır. O ene, mahiyetinin bilinmesiyle, o garip muammâ, o acîb tılsım olan ene açılır ve kâinat tılsımını ve âlem-i vücûbun künûzunu dahi açar. şu meseleye dâir şemme isminde bir risâle-i Arabiyemde şöyle bahsetmişiz ki:
--------------------------------------------------------------------------- --- --
Rahmân ve Rahîm olan Allah'ın adıyla.

Biz emâneti göklere, yere ve dağlara teklif ettik; hepsi de onu yüklenmekten kaçındılar ve ondan korktular. ınsan ise onu yüklendi. Gerçekten insan çok zâlim, çok câhildir. (Ahzâb Sûresi: 72.)



خَلَقَ الْإِنسَانَ مِن صَلْصَالٍ كَالْفَخَّارِ
iki yaratılmışında ateşle ile olan münasebetide gözüküyor.

Âlemin miftâhı insanın elindedir ve nefsine takılmıştır. Kâinat kapıları zâhiren açık görünürken, hakikaten kapalıdır. Cenâb-ı Hak, emânet cihetiyle insana ene nâmında öyle bir miftah vermiş ki, âlemin bütün kapılarını açar; ve öyle tılsımlı bir enâniyet vermiş ki, Hallâk-ı Kâinatın künûz-u mahfiyesini onun ile keşfeder. Fakat ene kendisi de gayet muğlâk bir muammâ ve açılması müşkül bir tılsımdır. Eğer onun hakiki mahiyeti ve sırr-ı hilkati bilinse, kendisi açıldığı gibi, kâinat dahi açılır. şöyle ki:

Sâni-i Hakîm, insanın eline, emânet olarak, rubûbiyetinin sıfât ve şuûnâtının hakikatlerini gösterecek, tanıttıracak, işârât ve numûneleri câmi' bir ene vermiştir; tâ ki, o ene bir vâhid-i kıyasî olup, evsâf-ı rubûbiyet ve şuûnât-ı ulûhiyet bilinsin. Fakat vâhid-i kıyasî, bir mevcud-u hakiki olmak lâzım değil. Belki, hendesedeki farazî hatlar gibi, farz ve tevehhümle bir vâhid-i kıyasî teşkil edilebilir. ılim ve tahakkukla hakiki vücudu lâzım değildir.

31 - Ve Âdem'e isimlerin hepsini öğretti, sonra onları meleklere gösterip:"Haydi davanızda sadıksanız bana şunları isimleriyle haber verin." dedi.


33 - (Allah): "Ey Âdem, bunlara onları isimleriyle haber ver." dedi. Bu emir üzerine Âdem onlara isimleriyle onları haber verince, (Allah): "Ben size, ben göklerin ve yerin gayblarını bilirim, sizin açıkladığınızı da, içinizde gizlediğinizi de bilirim" dememiş miydim?" dedi.

işte ayetin bahsettiği işte üstadın bahsettikleri...

Allahın Selamı ve Bereketi müminlerin üzerine olsun.

Bu mesaj 1 defa düzenlendi, son düzenlemeyi yapan "kjviespe" (01.08.2009, 19:07)


45

19.04.2009, 19:06

güzel bir düşünce
Gül ve lâle mevsimi deyip beklemedeyiz,
Ey Gül, hepimiz Sana birer sâdık bendeyiz;
Onca gâileye rağmen her dem izindeyiz,
Yer yer düşüp kalksak da halkanın içindeyiz...

Yer Imleri:

Bu konuyu değerlendir