Giriş yapmadınız.

Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.

1

08.01.2008, 14:13

nur hizmetindeki müsbet hareket düsturu

Bediüzzaman, bütün ömrü boyunca tatbik ettiği tebliğ ve irşat prensiplerinin bir hülâsası mahiyetinde olan son mektubuna şu cümlelerle başlar:

“Bizim vazifemiz müsbet hareket etmektir. Menfî hareket değildir. Rıza-yı ılâhîye göre sırf hizmet-i imaniyeyi yapmaktır: Vazife-i ılâhiyeye karışmamaktır. Bizler asayişi muhafa zayı netice veren, müsbet iman hizmeti içinde her bir sıkıntıya karşı sabırla, şükürle mükellefiz.” (Emirdağ Lâhikası)
Bu cümlelerde müsbet ve menfî hareke tlerin en önemlileri nazarımıza sunulmuştur: Rıza-yı ılâhî için çalışmak müsbet; riya, gösteriş ve menfaa t için çabalamak menfîdir. Hizmet-i imaniy ye müsbet; küfür ve dalâlete, isyan ve sefahate çalışmak menfîdir.

Allah’a tevekkül müsbet; vazife-i ılâhiyyeye karışmak menfîdir.
Asayişi muhafa za müsbet; kavga ve ihtilâl çıkarmak, huzur ve emniye ti ihlâl etmek menfîdir. Sabır ve şükür müsbet; sabırsızlık ve isyan menfîdir.

Müsbet, “ispat edilmiş” demektir. ıspat edilen, ortaya konulan istifa deye sunulana müsbet denir. Müsbet imardır, menfî ise tahrip tir.

Dünün boş arsasına bugün bir bina kurmuş, istifa deye sunmuşsanız bu bir müsbet harekettir. Ama mevcut bir binayı ortada n kaldırmış, faydasız hâle getirm işseniz buna da menfî denir.

Menfî, nefyedilmiş demektir. Nefiy ise sürgün etmek, ortadan kaldırmak, yokluğunu iddia etmek mânâlarına geliyo r. Küfre giren insana imansız denilm esi de bundandır. Bu adam, kendi iman sarayını yıkmıştır. Kezâ, iffet ve ahlâkını harap eden adama da ahlâksız deriz. Burada da bir menfî hareket söz konusu dur.
Müspetler de, menfîler de sayısız denece k kadar çok. Bunlar içerisinde müspetin en ileri derece sini şu ifadel erde buluyoruz:

“Rıza-yı ılâhîye göre sırf hizmet-i imaniyeyi yapmak .”

Hizmet-i imaniyye, insanoğluna yapılabilecek en büyük yardımın ifadesi, en büyük müsbetin simges idir. Kalpte n küfür sökülüp atılacak, yerine iman bina edilecektir. Bu hizmet sonunda, bir insan iman nimetine kavuşursa, daha önce, sadece gördüğü eşya ile alâkadar olan bu adam, artık bütün âlemlerin Rabbin e vâsıl olmuş, madded e boğulan aklı âlemlerin yaratıcısını bulmuştur. Bir nur talebe sinin, Risale-i Nur’un müsbet hareke tle ilgili bütün esasla rına riayet ederek hâlis bir iman hizmet i yaptığı halde, insanl arı ıslah vâdisinde umduğu netice ye ulaşamaması hâlinde, yeise düşmemesi için mezkûr düstur şöylece noktalanır:

“Vazife-i ılâhiyyeye karışmamak.”

Nurlardan aldığımız derse göre, ılâhî vazife netice leri yaratmaktır. Rezzak (rızık verici) O olduğu gibi, Hâdî de (hidaye te erdiri ci) O’dur. Biz rızık konusunda nasıl sadece tohum ekip, gerekli bakımı yaptıkdan sonra, bir habbenin on, yüz, yahut bin olmasına karışmıyor, bunu ancak Allah’ın kudret ve rahmet inden bekliyorsak, kalplere ektiğimiz hakikat tohuml arının da sümbül vermes ine karışmayacağız. Kalpler Allah’ın yed-i kudret indedir ve Hâdî ancak O’dur. Okuduk larımız ve anlattıklarımız muhata bımızın kalbin de ancak onun lütfuyla sünbül verir, bizim iradem izle değil...

Bir diğer temel cümle:

“Bizler asayişi muhafa zayı netice veren müsbet iman hizmet i için, herbir sıkıntıya karşı sabırla, şükürle mükellefiz.” cümlenin giriş kısmındaki mesaj, daha çok devlet yöneticilerine bakıyor. Asayişin ancak müsbet bir iman hizmet iyle temin edileb ileceği ders verili yor. Nur hizmet inin ulaştığı kimseler, proble m olmak şöyle dursun, “asayişin birer mânevî bekçisi” oluyor ar.
Bu cümlede Nur Talebe lerine de şu mesaj verilm iştir:
“şayet sizi yanlış anlaya rak yahut büsbütün anlama yarak, ihlâs ile yaptığınız bu imân hizmet ine mukabil sizler e sıkıntı verirl erse, sakın menfî hareke tlere tevessül etmeyi n; sıkıntıları sabırla ve şükürle karşılayın.”
Bir Nur talebe si, Üstadın bu şükür tavsiy esini şöyle değerlendirir: “Nice insanl ar dünyevî, hatta gayr-ı meşru istekl er uğrunda her bir sıkıntıya katlanırlarken, ben iman dâvâsını, tevhid dâvâsını, ahlâk dâvâsını ilân ve i’lâ etme uğrunda bir takım eza ve cefala ra mâruz kalıyorsam, bunu bir lütf-u ılâhî bilip şükretmeliyim.”

Üstadımız, kendis ini menfî bir hareke te sevk etmek için yapılan bütün işkencelere, zulümlere, oynana n bütün şeytanî oyunla ra sadece acı bir tebessümle karşılık vermiş, ona zulmed enler de dahil olmak üzere, bütün bir beşeriyetin imanını kurtar mak için çıktığı o mukadd es yolcul uğunu, itidâl-i dem ile, sarsılmadan ve düşmanlığa girmed en tamamlamıştır.
" Takdir-i Hüdâ kuvve-i bâzû ile dönmez , Bir şem'a ki Mevlâ yaka, üflemekle sönmez !!! "

" RıSALE-ı NUR BÜTÜN ıLıMLERı MÜSLÜMANLAşTIRMA HAREKATIDIR !!! ( M.K ) "

Yer Imleri:

Bu konuyu değerlendir