Giriş yapmadınız.

1

12.02.2009, 08:26

Cumhuriyet ve demokrat mânâsındaki meşrutiyet

Cumhuriyet ve demokrat mânâsındaki meşrutiyet


[Kırk beş sene evvel* dinî ceridelerde neşredilen Eski Said’in o dindar meb’uslara hitaben bir makalesidir]


26 şubat 1324 (Mart 1909)

Dinî Ceride, No: 73


Yaşasın Kur’ân-ı Kerîmin Kanûn-u esâsîleri


Ey Meb’usan! Uzunluğu ile beraber gayet mûciz birtek cümle söyleyeceğim. Dikkat ediniz, zirâ itnâbında îcaz var. şöyle ki:

Cumhuriyet ve demokrat mânâsındaki meşrutiyet ve kanun-u esasî denilen adalet ve meşveret ve kanunda cem-i kuvvet, bu ünvan ile beraber, asıl mâlik-i hakikî ve sahib-i ünvan-ı muhteşem olan, ve müessir ve adâlet-i mahzâyı mutazammın bulunan ve nokta-i istinadımızı temin eden, ve meşrutiyeti ve cumhuriyeti bir esas-ı metine istinad ettiren, ve evham ve şükûk sahibini varta-i hayretten kurtaran, ve istikbal ve âhiretimizi tekeffül eden, ve menafi-i umumiye olan hukukullahı izinsiz tasarruftan sizi tahlis eden, ve hayat-ı milliyemizi muhafaza eden, ve umum ezhanı manyetizmalandıran, ve ecanibe karşı metanetimizi ve kemalimizi ve mevcudiyetimizi gösteren, ve sizi muahaze-i dünyeviye ve uhreviyeden kurtaran, ve maksat ve neticede ittihad-ı umumîyi tesis eden, ve o ittihadın ruhu olan efkâr-ı âmmeyi tevlid eden, ve çürük mesâvi-i medeniyeti hudud-u hürriyet ve medeniyetimize girmekten yasak eden, ve bizi Avrupa dilenciliğinden kurtaran, ve geri kaldığımız uzun mesafe-i terakkiyi sırr-ı i’câza binaen, bir zaman-ı kasırda tayyettiren, ve Arap ve Turan ve ıran ve Sâmileri, yani beraber olanları tevhid ederek az zaman içinde bize bir büyük kıymet verdiren, ve şahs-ı mânevi-i hükûmeti Müslüman gösteren, ve kanun-u esasînin ruhunu ve on birinci maddeyi muhafaza ile sizi hıns-ı yeminden (yemin bozmaktan) kurtaran, ve Avrupa’nın eski zann-ı fasidlerini tekzip eden, Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâmın hâtemü’l-Enbiya ve şeriatının ebedî olduğunu tasdik ettiren, ve muharrib-i medeniyet olan ve anarşiliğe yol açan dinsizliğe karşı set çeken, ve zulmet-i tebâyün-ü efkârı ve teşettüt-ü ârâyı safha-i nuranîsi ile ortadan kaldıran, ve umum ulema ve vâizleri ittihad ve saadet-i millete ve icraat-ı hükûmeti, meşruta-i meşruaya hâdim eden, ve adalet-i mahzâsı merhametli olduğundan anâsır-ı gayr-ı müslimeyi daha ziyade telif ve rapt eden, ve en cebîn ve âmi adamı en cesur ve en has adam gibi hiss-i hakikî-i terakki ile ve fedakârlık ve hubb-u vatanla mütehassis eden, ve hadim-i (yıkıcı) medeniyet olan sefahet ve israfattan ve havayic-i gayr-ı zaruriyeden bizi halâs eden, ve muhafaza-i âhiretle beraber imâr-ı dünya etmekle sa’ye neşat veren, ve hayat-ı medeniye olan ahlâk-ı hasene ve hissiyat-ı ulviyenin düsturlarını öğreten, ve herbirinizi, ey meb’uslar, elli bin kişinin takazasını, yani haklarını sizden dâvâ etmelerini hakkınızda tebrie eden, ve sizi icma-ı ümmete küçük bir misal-i meşru gösteren, ve hüsn-ü niyete binaen âmâlinizi ibadet gibi ettiren, ve üç yüz milyon Müslümanın hayat-ı mâneviyesine suikast ve cinayetten sizi tahlis eden, ol Kur’ân-ı mukaddesin düsturları ünvanıyla gösterseniz ve hükümlerinize me’haz edinseniz ve düsturlarını tatbik etseniz, acaba bu kadar fevaid ile beraber ne gibi birşey kaybedeceksiniz? Vesselâm.

Yaşasın Kur’ân’ın Kanun-u Esasîleri!

*Bu tarih 1954 senesine aittir.

Divân-ı Harb-i Örfî, s. 69-72


itnâb: Sözün uzatılması.

cem-i kuvvet: Kuvvetin bir yerde toplanması.

şükûk: şekler, şüpheler.

varta-i hayret: Hayret uçurumu, tehlikesi.

tekeffül: Kefil olma.

menafi-i umumiye: Umumi menfaatler.

tahlis: Kurtarmak.

ezhan: Zihinler.

ecanib: Ecnebiler, yabancılar.

muahaze-i dünyeviye ve uhreviye: Ahirette ve dünyada azarlanma, kınanma.

efkâr-ı âmme: Umumun fikirleri, kamuoyu.

mesâvi-i medeniyet: Medeniyeti yıkan fenalıklar.

zaman-ı kasır: Kısa zaman.

zann-ı fasid: ıfsad edici, bozucu fikir.

muharrib-i medeniyet: Medeniyetin tahrib edicisi.

zulmet-i tebâyün-ü efkâr: Fikirlerin zıtlığının karanlığı.

teşettüt-ü ârâ: Görüşlerin dağınıklığı, reylerin parçalanması.

anâsır-ı gayr-ı müslim: Müslüman olmayan unsurlar, milletler.

cebîn: Korkak.

Bediuzzaman Said Nursi

12.02.2009

Yer Imleri:

Bu konuyu değerlendir