Giriş yapmadınız.

Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.

Bîçare S.V.

Profesyonel

  • "Bîçare S.V." bir erkek
  • Konuyu başlatan "Bîçare S.V."

Mesajlar: 712

Konum: İstanbul/ Çamlıca

Meslek: Gazeteci/ Arşiv-Kütüphane

Hobiler: Kitap okuma (Sesli)

  • Özel mesaj gönder

1

09.12.2010, 08:54

İhyâ-i dinle olur bu milletin ihyası


İhyâ-i dinle olur bu milletin ihyası

İhyâ-yı din, ihyâ-yı millettir. Hayat-ı din, nur-u hayattır.

Mektubat, Hakikat Çekirdekleri, No: 60

***

Din ile hayat kâbil-i tefrik olduğunu zannedenler felâkete sebeptirler.

Şu Jön Türkün hatâsı: Bilmedi o, bizdeki din hayatın esası. Millet ve İslâmiyet ayrı ayrı zannetti.

Medeniyet müstemir, müstevlî vehmeyledi. Saadet-i hayatı içinde görüyordu. Şimdi zaman gösterdi,

Medeniyet sistemi (HAŞİYE) bozuktu, hem muzırdı. Tecrübe-i katiye bize bunu gösterdi.

Din hayatın hayatı, hem nuru, hem esası. İhyâ-i dinle olur, şu milletin ihyâsı. İslâm bunu anladı.

Başka dinin aksine, dinimize temessük derecesi nisbeten milletin terakkîsi.

İhmâli nispetinde idi milletin tedennîsi. Tarihî bir hakikat, ondan olmuş tenâsi.

Hâşiye: Tam bir işaret-i gaybiyedir. Sekerâtta olan dinsiz, zalim medeniyete bakıyor.

Sözler, Lemaât, s. 1166

***

Hem nev-î beşer, hususan medeniyet fenlerinin ikazatıyla uyanmış,
intibaha gelmiş, insaniyetin mahiyetini anlamış. Elbette ve elbette
dinsiz, başıboş yaşamazlar. Ve olamazlar. En dinsizi de dine iltica
etmeye mecburdur. Çünkü, acz-i beşerî ile beraber hadsiz musîbetler ve
onu inciten hâricî ve dahilî düşmanlara karşı istinat noktası; ve
fakrıyla beraber hadsiz ihtiyâcâta müptelâ ve ebede kadar uzanmış
arzularına medet ve yardım edecek istimdad noktası, yalnız ve yalnız
Sâni-i Âlemi tanımak ve iman etmek ve âhirete inanmak ve tasdik etmekten
başka, uyanmış beşerin çaresi yok...

Kalbin sadefinde din-i hakkın cevheri bulunmazsa, beşerin başında
maddî, mânevî kıyametler kopacak ve hayvanatın en bedbahtı, en perişanı
olacak.

Hutbe-i Şâmiye, s. 30-32

***

(Birinci Meclis’e hitaben yazılan bildiriden)

Hâmisen: Enbiyanın ekseri Şarkta ve hükemanın ağlebi Garpta
gelmesi kader-i ezelînin bir remzidir ki, Şarkı ayağa kaldıracak din ve
kalbdir, akıl ve felsefe değil. Şarkı intibaha getirdiniz; fıtratına
muvafık bir cereyan veriniz. Yoksa, sa’yiniz ya hebâen gider, veya
muvakkat, sathî kalır.

Sadisen: Hasmınız ve İslâmiyet düşmanı olan frenkler, dindeki
lâkaytlığınızdan pek fazla istifade ettiler ve ediyorlar. Hattâ
diyebilirim ki, hasmınız kadar İslâma zarar veren, dinde ihmalinizden
istifade eden insanlardır. Maslahat-ı İslâmiye ve selâmet-i millet
namına, bu ihmali a’mâle tebdil etmeniz gerektir. Görülmüyor mu ki,
İttihatçılar o kadar harika azim ve sebat ve fedakârlıklarıyla, hattâ
İslâmın şu intibâhına da bir sebep oldukları halde, bir derece dinde
lâübâlilik tavrını gösterdikleri için, dahildeki milletten nefret ve
tezyif gördüler. Hariçteki İslâmlar dindeki ihmallerini görmedikleri
için hürmeti verdiler.

Sabian: Âlem-i küfür, bütün vesaitiyle, medeniyetiyle,
felsefesiyle, fünunuyla, misyonerleriyle âlem-i İslâma hücum ve maddeten
uzun zamandan beri galebe ettiği halde, âlem-i İslâma dinen galebe
edemedi. Ve dahilî bütün fırak-ı dâlle-i İslâmiye de, birer kemmiye-i
kalile-i muzırra suretinde mahkûm kaldığı; ve İslâmiyet metanetini ve
salâbetini sünnet ve cemaatle muhafaza eylediği bir zamanda,
lâübâliyâne, Avrupa medeniyet-i habise kısmından süzülen bir cereyan-ı
bid’atkârâne, sinesinde yer tutamaz. Demek, âlem-i İslâm içinde mühim ve
inkılâbvâri bir iş görmek, İslâmiyetin desâtirini inkıyadla olabilir,
başka olamaz. Hem olmamış, olmuşsa da çabuk ölüp sönmüş.

Sâminen: Zaaf-ı dine sebep olan Avrupa medeniyet-i sefihanesi
yırtılmaya yüz tuttuğu bir zamanda ve medeniyet-i Kur’ân’ın zuhura yakın
geldiği bir anda, lâkaydâne ve ihmalkârâne, müsbet bir iş görülmez.
Menfîce, tahripkârâne iş ise, bu kadar rahnelere mâruz kalan İslâm zaten
muhtaç değildir.

Tâsian: Sizin bu İstiklâl Harbindeki muzafferiyetinizi ve âli
hizmetinizi takdir eden ve sizi can ü dilden seven cumhur-u mü’minîndir.
Ve bilhassa tabaka-i avâmdır ki, sağlam Müslümanlardır. Sizi ciddî
sever ve sizi tutar ve size minnettardır ve fedakârlığınızı takdir
ederler. Ve intibaha gelmiş en cesim ve müthiş bir kuvveti size takdim
ederler. Siz dahi, evâmir-i Kur’âniyeyi imtisalle onlara ittisal ve
istinad etmeniz, maslahat-ı İslâm namına zarurîdir. Yoksa, İslâmiyetten
tecerrüt eden, bedbaht, milliyetsiz, Avrupa meftunu frenk mukallitleri
avâm-ı Müslimîne tercih etmek maslahat-ı İslâma münâfi olduğundan,
âlem-i İslâm nazarını başka tarafa çevirecek ve başkasından istimdat
edecek.

Mesnevî-i Nûriye, s. 85; Tarihçe-i Hayat, s. 220


"İyyake nâ'büdü ve İyyake nesteîn."
'Ancak Sana kulluk eder, ancak Senden yardım dileriz.'
"İnsanlara teşekkür etmeyen, ALLAH'a da şükretmez.!"
'Bırak bîçare feryâdı, Bîçare S.V.

Bu konuyu değerlendir