Giriş yapmadınız.

Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.

Bîçare S.V.

Profesyonel

  • "Bîçare S.V." bir erkek
  • Konuyu başlatan "Bîçare S.V."

Mesajlar: 712

Konum: İstanbul/ Çamlıca

Meslek: Gazeteci/ Arşiv-Kütüphane

Hobiler: Kitap okuma (Sesli)

  • Özel mesaj gönder

1

02.12.2010, 13:05

Bu zamanın en büyük farz vazifesi ittihad-ı İslâmdır


Âyet-i Kerime Meâli

De ki: “Ey kitap ehli olan Hıristiyanlar ve Yahudiler! Sizinle
bizim aramızda müşterek olan bir söze gelin: Allah'tan başkasına ibadet
etmeyelim, O'na hiçbir şeyi ortak koşmayalım, Allah'ı bırakıp da
birbirimizi rab edinmeyelim.” Eğer onlar yüz çevirirlerse, siz deyin ki:
“Şahit olun, biz Müslümanlarız.”

Âl-i İmran Sûresi: 64





02.12.2010










Bu zamanın en büyük farz vazifesi ittihad-ı İslâmdır


“Cihanın bütün aslanlarının bağlandıkları bir zinciri, hilekâr bir tilkinin koparmasına imkân var mıdır?”

[27 Mart 1909, Dinî ceride, no: 86]

Sadâ-i Hakikat Tarîk-i Muhammedî (asm), şüphe ve hîleden münezzeh
olduğundan, şüphe ve hileyi îmâ eden gizlemekten de müstağnîdir. Hem o
derece azîm ve geniş ve muhit bir hakikat, bahusus bu zaman ehline karşı
hiçbir cihetle saklanmaz. Bahr-i umman nasıl bir destide saklanacak?

Tekraren söylüyorum ki: İttihad-ı İslâm hakikatinde olan
İttihad-ı Muhammedînin (asm) cihet-i vahdeti tevhid-i İlâhîdir. Peymân
ve yemini de imândır. Encümen ve cemiyetleri, mesâcid ve medâris ve
zevâyâdır. Müntesibîni, umum mü’minlerdir. Nizamnamesi, Sünen-i
Ahmediyedir (asm), kanunu, evâmir ve nevâhî-i şer’iyedir.

Bu ittihad, âdetten değil, ibadettir. İhfâ, havf-ı riyâdandır.
Farzda riyâ yoktur. Bu zamanın en büyük farz vazifesi ittihad-ı
İslâmdır.

İttihadın hedef ve maksadı, o kadar uzun, münşaib, muhit ve
merakiz ve maabid-i İslâmiyeyi birbirine rapt ettiren bir silsile-i
nuranîyi ihtizaza getirmekle, onunla merbut olanları ikaz ve tarîk-i
terakkiye bir hâhiş ve emr-i vicdanî ile sevk etmektir.

Bu ittihadın meşrebi muhabbettir. Husûmeti ise, cehalet ve
zaruret ve nifak’adır. Gayr-ı müslimler emin olsunlar ki, bu
ittihadımız, bu üç sıfata hücumdur. Gayr-ı müslime karşı hareketimiz
iknâdır; zira, onları medenî biliriz. Ve İslâmiyeti mahbup ve ulvî
göstermektir; zira onları munsıf zannediyoruz.

Lâübaliler iyi bilsinler ki, dinsizlikle kendilerini hiçbir
ecnebîye sevdiremezler. Zira mesleksizliklerini göstermiş olurlar.
Mesleksizlik, anarşilik sevilmez. Ve bu ittihada tahkik ile dahil
olanlar, onları taklit edip çıkmazlar.

İttihad-ı Muhammedînin (asm) ittihad-ı İslâm meslek ve
hakikatini, enzâr-ı umumiyeye arz ederiz. Kimin bir itirazı varsa,
etsin; cevaba hazırız.

“Cihanın bütün aslanlarının bağlandıkları bir zinciri, hilekâr
bir tilkinin koparmasına imkân var mıdır?” (Farsça ibarenin meâli)

Divân-ı Harb-i Örfî, s. 67
"İyyake nâ'büdü ve İyyake nesteîn."
'Ancak Sana kulluk eder, ancak Senden yardım dileriz.'
"İnsanlara teşekkür etmeyen, ALLAH'a da şükretmez.!"
'Bırak bîçare feryâdı, Bîçare S.V.

Bu konuyu değerlendir