Giriş yapmadınız.

Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.

Bîçare S.V.

Profesyonel

  • "Bîçare S.V." bir erkek
  • Konuyu başlatan "Bîçare S.V."

Mesajlar: 712

Konum: İstanbul/ Çamlıca

Meslek: Gazeteci/ Arşiv-Kütüphane

Hobiler: Kitap okuma (Sesli)

  • Özel mesaj gönder

1

25.10.2010, 07:37

Zahirî çirkinlikler altında parlak güzellikler vardır


Âyet-i Kerime Meâli

Bir nikâh ümidi beslemeyen, çocuktan kesilmiş yaşlı kadınların,
zinetleri (yabancı erkeklere) teşhir etmeksizin (bazı) elbiselerini
çıkarmalarında kendilerine bir vebal yoktur. İffetli davranmaları
kendileri için daha hayırlıdır. Allah işitendir, bilendir.

Nur : 60





25.10.2010










Zahirî çirkinlikler altında parlak güzellikler vardır


Bir kısım hâdiseler var ki, zâhiri çirkin, müşevveştir. Fakat o zahirî perde altında gayet parlak güzellikler ve intizamlar var.

İkinci Nokta:

“O herşeyi en güzel şekilde yarattı” (Secde Sûresi: 7.) âyetinin bir sırrını izah eder. Şöyle ki:

Herşeyde, hattâ en çirkin görünen şeylerde, hakikî bir hüsün
ciheti vardır. Evet, kâinattaki herşey, her hâdise, ya bizzat güzeldir,
ona hüsn-ü bizzat denilir; veya neticeleri cihetiyle güzeldir ki, ona
hüsn-ü bilgayr denilir. Bir kısım hâdiseler var ki, zâhiri çirkin,
müşevveştir. Fakat o zahirî perde altında gayet parlak güzellikler ve
intizamlar var. Ezcümle:

Bahar mevsiminde fırtınalı yağmur, çamurlu toprak perdesi
altında, nihayetsiz güzel çiçek ve muntazam nebâtâtın tebessümleri
saklanmış. Ve güz mevsiminin haşin tahribâtı, hazin firâk perdeleri
arkasında, tecelliyât-ı Celâliye-i Sübhâniyenin mazharı olan kış
hâdiselerinin tazyikinden ve tâzibinden muhâfaza etmek için, nazdar
çiçeklerin dostları olan nâzenin hayvancıkları vazife-i hayattan terhis
etmekle beraber, o kış perdesi altında nâzenin, taze, güzel bir bahara
yer ihzar etmektir. Fırtına, zelzele, vebâ gibi hâdiselerin perdeleri
altında gizlenen pek çok mânevî çiçeklerin inkişafı vardır. Tohumlar
gibi neşv ü nemâsız kalan birçok istidad çekirdekleri, zâhiri çirkin
görünen hâdiseler yüzünden sünbüllenip güzelleşir. Güyâ umum inkılâblar
ve küllî tahavvüller birer mânevî yağmurdur.

Fakat insan, hem zâhirperest, hem hodgâm olduğundan, zâhire bakıp
çirkinlikle hükmeder. Hodgâmlık cihetiyle, yalnız kendine bakan netice
ile muhâkeme ederek şer olduğuna hükmeder. Halbuki, eşyanın insana âit
gàyesi bir ise, Sâniinin esmâsına âit binlerdir. Meselâ, kudret-i
Fâtıranın büyük mu’cizelerinden olan dikenli otları ve ağaçları muzır,
mânâsız telâkkî eder. Halbuki onlar, otların ve ağaçların mücehhez
kahramanlarıdırlar. Meselâ, atmaca kuşu serçelere tasliti, zâhiren
rahmete uygun gelmez. Halbuki serçe kuşunun istidadı, o taslit ile
inkişaf eder. Meselâ, “kar”ı pek bâridâne ve tatsız telâkkî ederler.
Halbuki, o bârid, tatsız perdesi altında o kadar hararetli gàyeler ve
öyle şeker gibi tatlı neticeler vardır ki, tarif edilmez.

Hem insan, hodgâmlık ve zâhirperestliğiyle beraber, herşeyi
kendine bakan yüzüyle muhâkeme ettiğinden, pek çok mahz-ı edebî olan
şeyleri, hilâf-ı edeb zanneder. Meselâ, âlet-i tenâsül-i insan, insan
nazarında bahsi hacâletâverdir. Fakat şu perde-i hacâlet, insana bakan
yüzdedir. Yoksa, hilkate, san’ata ve gàyât-ı fıtrata bakan yüzler öyle
perdelerdir ki, hikmet nazarıyla bakılsa ayn-ı edebdir, hacâlet ona hiç
temas etmez.

İşte, menba-ı edeb olan Kur’ân-ı Hakîmin bâzı tâbirâtı bu yüzler
ve perdelere göredir. Nasıl ki bize görünen çirkin mahlûkların ve
hâdiselerin zâhirî yüzleri altında gayet güzel ve hikmetli san’at ve
hilkatine bakan güzel yüzler var ki, Sâniine bakar; ve çok güzel
perdeler var ki, hikmetleri saklar; ve pek çok zâhirî intizamsızlıklar
ve karışıklıklar var ki, pek muntazam bir kitâbet-i kudsiyedir.

Sözler, s. 211, (yeni tanzim, s. 365)
"İyyake nâ'büdü ve İyyake nesteîn."
'Ancak Sana kulluk eder, ancak Senden yardım dileriz.'
"İnsanlara teşekkür etmeyen, ALLAH'a da şükretmez.!"
'Bırak bîçare feryâdı, Bîçare S.V.

Bu konuyu değerlendir