Giriş yapmadınız.

Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.

Bîçare S.V.

Profesyonel

  • "Bîçare S.V." bir erkek
  • Konuyu başlatan "Bîçare S.V."

Mesajlar: 712

Konum: İstanbul/ Çamlıca

Meslek: Gazeteci/ Arşiv-Kütüphane

Hobiler: Kitap okuma (Sesli)

  • Özel mesaj gönder

1

20.10.2010, 07:20

Mâdem Risâle-i Nur dersini dinlemişsiniz...


Hadis-i Şerif Meâli

Allah'ın nimetlerine gereken saygıyı gösterin ve günah işleyerek
onu elinizden kaçırmayın. Çünkü bir topluluğun elinden kaçan nimet
nadiren geri gelir.

Câmiü's-Sağîr, No: 151





20.10.2010










Mâdem Risâle-i Nur dersini dinlemişsiniz...


Mâdem Risâle-i Nur dersini dinlemişler, elbette mâbeynlerinde bulunan
bütün küsmekleri bırakmaya, hem maslahat ve istirahat-ı şahsiye ve
umumiye, hem Nur dairesindeki uhuvvet iktizâ ediyor.

Bize, hem dünya azabından, hem âhiret azabından kurtaracak bir hakikati beyân etmek kalbime ihtar edildi. O da şudur:

Meselâ birisi, birinin kardeşini veya bir akrabâsını öldürmüş.
Bir dakika intikam lezzetiyle bir katl, milyonlar dakika hem kalbî
sıkıntı, hem hapis azabını çektirir. Ve maktülün akrabâsı dahi, intikam
endişesiyle ve karşısında düşmanını düşünmesiyle, hayatının lezzetini ve
ömrünün zevkini kaçırır; hem korku, hem hiddet azabını çekiyor. Bunun
tek bir çaresi var: O da Kur’ân’ın emrettiği ve hak ve hakikat ve
maslahat ve insaniyet ve İslâmiyet iktizâ ve teşvik ettikleri olan,
barışmak ve musâlâha etmektir.

Evet, hakikat ve maslahat sulhtur. Çünkü, ecel birdir, değişmez. O
maktûl, her halde, ecel geldiğinden daha ziyâde kalmayacaktı; o kâtil
ise, o kazâ-i İlâhiyeye vâsıta olmuş. Eğer barışmak olmazsa, iki taraf
da dâimâ korku ve intikam azabını çekerler. Onun içindir ki, “Üç günden
fazla, bir mü’min diğer bir mü’mine küsmemek” İslâmiyet emrediyor. Eğer o
katl, bir adâvetten ve bir kinli garazdan gelmemişse ve bir münâfık o
fitneye vesîle olmuş ise, çabuk barışmak elzemdir. Yoksa, o cüz’î
musîbet büyük olur, devam eder. Eğer barışsalar ve öldüren tevbe etse ve
maktüle her vakit duâ etse, o halde, her iki taraf çok kazanırlar ve
kardeş gibi olurlar. Bir gitmiş kardeşe bedel, birkaç dindar kardeşleri
kazanır; kazâ ve kader-i İlâhîye teslim olup düşmanını affeder. Ve
bilhassa, mâdem Risâle-i Nur dersini dinlemişler, elbette mâbeynlerinde
bulunan bütün küsmekleri bırakmaya, hem maslahat ve istirahat-ı şahsiye
ve umumiye, hem Nur dairesindeki uhuvvet iktizâ ediyor.

Sözler, 13. Söz, s. 139

***

Aziz, sıddık kardeşlerim,

Bu dünyada, hususan bu zamanda, hususan musîbete düşenlere ve
bilhassa Nur şakirtlerindeki dehşetli sıkıntılara ve meyusiyetlere karşı
en tesirli çare, birbirine tesellî ve ferah vermek ve kuvve-i
mâneviyesini takviye etmek ve fedakâr hakikî kardeş gibi birbirinin gam
ve hüzün ve sıkıntılarına merhem sürmek ve tam şefkatle kederli kalbini
okşamaktır. Mâbeynimizdeki hakikî ve uhrevî uhuvvet, gücenmek ve
tarafgirlik kaldırmaz. Madem ben size bütün kuvvetimle itimad edip bel
bağlamışım ve sizin için, değil yalnız istirahatimi ve haysiyetimi ve
şerefimi, belki sevinçle ruhumu da feda etmeye karar verdiğimi
bilirsiniz, belki de görüyorsunuz. Hattâ kasemle temin ederim ki, sekiz
gündür Nurun iki rüknü zâhirî birbirine nazlanmak ve teselli yerine
hüzün vermek olan ehemmiyetsiz hadisenin, bu sırada benim kalbime
verdiği azap cihetiyle, “Eyvah, eyvah! El’aman, el’aman! Yâ
Erhamerrâhimîn, medet! Bizi muhafaza eyle. Bizi cin ve insî şeytanların
şerrinden kurtar. Kardeşlerimin kalblerini birbirine tam sadakat ve
muhabbet ve uhuvvet ve şefkatle doldur” diye hem ruhum, hem kalbim, hem
aklım feryat edip ağladılar.

Ey demir gibi sarsılmaz kardeşlerim, bana yardım ediniz.
Meselemiz çok naziktir. Ben sizlere çok güveniyordum ki, bütün
vazifelerimi şahs-ı mânevînize bırakmıştım. Siz de, bütün kuvvetinizle
benim imdadıma koşmanız lâzım geliyor. Gerçi hadise pek cüz’î ve geçici
ve küçük idi. Fakat saatimizin zembereğine ve gözümüzün hadekasına gelen
bir saç, bir zerrecik dahi incitir. Ve bu noktada ehemmiyetlidir ki,
maddî üç patlak ve mânevî üç müşahedeler tam tamına haber verdiler.

Şuâlar, s. 428
"İyyake nâ'büdü ve İyyake nesteîn."
'Ancak Sana kulluk eder, ancak Senden yardım dileriz.'
"İnsanlara teşekkür etmeyen, ALLAH'a da şükretmez.!"
'Bırak bîçare feryâdı, Bîçare S.V.

Bu konuyu değerlendir