Giriş yapmadınız.

Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.

Bîçare S.V.

Profesyonel

  • "Bîçare S.V." bir erkek
  • Konuyu başlatan "Bîçare S.V."

Mesajlar: 712

Konum: İstanbul/ Çamlıca

Meslek: Gazeteci/ Arşiv-Kütüphane

Hobiler: Kitap okuma (Sesli)

  • Özel mesaj gönder

1

16.10.2010, 10:13

Risâle-i Nur İstanbul âfâkında tezahür edecek


Âyet-i Kerime Meâli

Geleceğinden şüphe olmayan o hesap gününde onları huzurumuza
topladığımız zaman halleri nice olacak? Öyle bir gün ki, o günde herkese
kazandığı şey eksiksiz verilir ve onlar haksızlığa uğratılmaz, ancak
hak ettikleri cezayı bulurlar.

Âl-i İmran Sûresi: 25





16.10.2010










Risâle-i Nur İstanbul âfâkında tezahür edecek


Risâle-i Nur, ulema dairesinde ve İstanbul âfâkında tezahür edecek. İşte veçh-i rahmet ve inayet.

Aziz, sıddık kardeşlerim,

Size Üç Noktayı beyan etmeye kalbde bir ihtiyaç oldu.

Birincisi: “Bir hâdisede hem insan eli, hem kader müdahalesi
olduğundan, insan, zahirî sebebe bakıp, bazan haksız hükmedip zulmeder.
Kader, o musibetin gizli sebebine baktığı için adalet eder” diye,
Risâle-i Nur’da bir kaide-i esasiyedir.

Hem, şimdiye kadar Risâle-i Nur’un başına gelen hâdiselerde bir
dest-i inayet, bir veçh-i rahmet bulunduğu tecrübelerle sabittir.

Bu iki cihette kalbden bir suâl çıktı. “Acaba Nur hakkındaki bu yeni İstanbul hadisesinde veçh-i adalet ve rahmet nedir?”

Hatıra böyle bir cevap geldi ki:

Risâle-i Nur’a, ehl-i ilim ve ehl-i dikkati ciddiyetle bakmaya ve
tetkik etmeye sevk etti. Elbette Risâle-i Nur’u tetkik eden bir âlim,
insafı varsa taraftar olur. Ve Risâle-i Nur, ulema dairesinde ve
İstanbul âfâkında tezahür edecek. İşte veçh-i rahmet ve inayet.

Amma, kader-i İlâhinin veçh-i adaleti şudur ki:

Risâle-i Nur’un hakikatıyla ve şakirtlerinin şahs-ı manevisiyle
tezahür eden fevkalâde imanî hizmetlerin ehemmiyetli bir kısmını biçare
tercümanına vermek ve ehl-i dünya ve ehl-i siyaset ve avâmın nazarında
birinci derece ve hakikat nazarında, imana nispeten ancak onuncu
derecede bulunan siyaset-i İslâmiye ve hayat-ı içtimaiye-i ümmete dair
hizmeti, kâinatta en büyük mesele ve vazife ve hizmet olan hakaik-i
imaniyenin çalışmasına râcih gördüklerinden, o tercümana karşı
arkadaşlarının pek ziyade hüsnüzanları ehl-i siyasete, inkılâpçı bir
siyaset-i İslâmiye fikrini vermek cihetinde, Risâle-i Nur’a karşı
hayat-ı içtimaiye noktasında cephe almak ve fütuhatına mâni olmak pek
kuvvetli ihtimali vardı. Bunda hem hata, hem zarar büyüktür.

Kader-i İlâhî, bu yanlışı tashih etmek ve o ihtimali izale etmek
ve öyle ümit besleyenlerin ümitlerini tadil etmek için, en ziyade öyle
cihetlerde yardım ve iltihaka koşacak olan ulemadan ve sâdâttan ve
meşayihten ve ahbaptan ve hemşehriden birisini muarız çıkardı, o ifratı
tadil edip adalet etti. “Size, kâinatın en büyük meselesi olan İmân
hizmeti yeter” diye, bizi merhametkârâne o hadiseye mahkûm eyledi.
Sonra, lillâhilhamd, o muarızı susturdu, o ateşi söndürdü. Fakat
münafıklar söndürmemek için çalışıyorlar.

Kastamonu Lâhikası, s. 148

***

Aziz kardeşlerim,

Lehü’l-hamdü ve’l-minneh, dün, Nur’un mânevî bir fütuhatı, bütün
azamet ve dehşetiyle İstanbul’da görüldü. (...) Ve üzülen bizlere,
kalbimiz ve ruhumuzla çok alakadar bir şahs-ı manevi, “Ey Nurcular!
Şimdi maddî imkân hasıl olmuyor diye üzülmeyiniz. Nurun fütuhatı geniş
bir sahada devam ediyor. Küllî bir muvaffakıyet hâsıl oluyor. Vesâire,
vesâire” diye bağırdı.

Emirdağ Lâhikası, s. 94

***

Kardeşimiz Re’fet bana yazıyor ki: “İstanbul’da Nurlara çok
ihtiyaç var ve ekmek gibi herkes muhtaçtır. Ve kardeşlerimizden ve
Nurlarla çok alâkadar ve çok okumuş ve Nurcu olan Yeşil Şemseddin,
Nur’un hakikatlerinden ders verdiğinden, vaazında binlerle adam
bulunur.”

Hem Re’fet der: “Bundan anlaşılıyor ki, Risâle-i Nur, bu millete hergün ekmek gibi lâzımdır.”

Emirdağ Lâhikası, s. 148

***

Nurlar kemâl-i ihtişamla, İstanbul ve Ankara münevver gençlerinde
büyük bir iştiyakla kendi kendine intişar edip şakirtlerine ders
veriyor.

Emirdağ Lâhikası, s. 265
"İyyake nâ'büdü ve İyyake nesteîn."
'Ancak Sana kulluk eder, ancak Senden yardım dileriz.'
"İnsanlara teşekkür etmeyen, ALLAH'a da şükretmez.!"
'Bırak bîçare feryâdı, Bîçare S.V.

Bu konuyu değerlendir