Giriş yapmadınız.

Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.

Bîçare S.V.

Profesyonel

  • "Bîçare S.V." bir erkek
  • Konuyu başlatan "Bîçare S.V."

Mesajlar: 712

Konum: İstanbul/ Çamlıca

Meslek: Gazeteci/ Arşiv-Kütüphane

Hobiler: Kitap okuma (Sesli)

  • Özel mesaj gönder

1

08.10.2010, 07:45

İnşâallah bir zaman Risâleler hapishanelerde dağıtılacak


Âyet-i Kerime Meâli
Bütün kâinatı adaletle tedbir ve idare etmekte olan Allah,
Kendisinden başka ibadete lâyık hiçbir ilâh bulunmadığını ap açık
delillerle bildirdi. Buna melekler ve ilim sahipleri de şahitlik
ettiler.

Âl-i İmran Sûresi: 18





08.10.2010










İnşâallah bir zaman Risâleler hapishanelerde dağıtılacak

İnşaallah, bir zaman hapishaneleri tam bir ıslâhhane yapmak için
bahtiyar müdürler ve memurlar, o Nurları mahpuslara, ekmek ve ilâç gibi
tevzî edecekler.

Yusuf (as) daha yıllarca zindanda kaldı” (Yûsuf Sûresi: 12:42.)
âyetinin ihbarı ve sırrıyla, Yusuf Aleyhisselâm mahpusların pîridir; ve
hapishane bir nevî medrese-i Yusufiye olur. Madem Risâle-i Nur
şakirtleri iki defadır çoklukla bu medreseye giriyorlar; elbette
Risâle-i Nur’un hapse temas ve ispat ettiği bir kısım meselelerinin
kısacık hülâsalarını, bu terbiye için açılan dershanede okumak ve
okutmakla tam terbiye almak lâzım geliyor.

Şuâlar, s. 176

***

Hapishane müdürleri ve sergardiyanları ve belki memleketin idare
müdebbirleri ve asayiş muhafızları, Risâle-i Nur’un bu dersinden memnun
olmaları gerektir. Çünkü bin mütedeyyin ve Cehennem hapsini her vakit
tahattur eden adamların idare ve inzibatı, on namazsız ve itikatsız,
yalnız dünyevî hapsi düşünen ve haram-helâl bilmeyen ve kısmen
serseriliğe alışan adamlardan daha kolay olduğu çok tecrübelerle
görülmüş.

Şuâlar, s. 177

***

İnşaallah, bir zaman hapishaneleri tam bir ıslâhhane yapmak için
bahtiyar müdürler ve memurlar, o Nurları mahpuslara, ekmek ve ilâç gibi
tevzi edecekler.

Şuâlar, s. 185

***

Risâle-i Nur’daki hakikî teselliye mahpuslar çok muhtaçtırlar.
Hususan, gençlik darbesini yiyip taze ve şirin ömrünü hapiste
geçirenlerin, Nurlara ekmek kadar ihtiyaçları var.

Sözler, s. 135

***

Denizli hapsinde birbirine düşman bütün mahpuslar, Nurlar
dersiyle birbirlerine kardeş oldular. Ve bizim berâatimize bir sebep
olup, hattâ dinsizlere, serserilere de o mahpuslar hakkında “Mâşaallah,
bârekâllah” dedirttiler ve o mahpuslar tam teneffüs ettiler.

Sözler, s. 139

***

Denizli’de, sıkıntınızdan bin derece ziyade hem ferah, hem mânevî
kâr, hem oradaki mahpusların Nurlardan istifadeleri, hem büyük
dairelerde Nurların fütuhatı gibi neticeler, size şekvâ yerinde binler
şükrettirdi.

Lem’alar, s. 258

***

Üç vilâyetin insaflı bir kısım zabıtaları demişler: “Nur
Talebeleri mânevî bir zabıtadır. Âsâyişi muhafazada bize yardım
ediyorlar. İman-ı tahkikî ile, Nuru okuyan her adamın kafasında bir
yasakçıyı bırakıyorlar, emniyeti temine çalışıyorlar.”

Bunun bir numunesi Denizli Hapishanesidir. Oraya Nurlar ve
mahpuslar için yazılan Meyve Risâlesi girmesiyle, üç dört ay zarfında
iki yüzden ziyade o mahpuslar öyle fevkalâde itaatli, dindarâne bir
salâh-ı hâl aldılar ki, üç dört adamı öldüren bir adam, tahta bitlerini
öldürmekten çekiniyordu. Tam merhametli, zararsız, vatana nâfi bir uzuv
olmaya başladı. Hattâ resmî memurlar bu hale hayretle ve takdirle
bakıyordular. Hem daha hüküm almadan bir kısım gençler dediler:
“Nurcular hapiste kalsalar, biz kendimizi mahkûm ettireceğiz ve ceza
almaya çalışacağız, tâ onlardan ders alıp onlar gibi olacağız, onların
dersiyle kendimizi ıslâh edeceğiz.”

Lem’alar, s. 261

***

O mektepli gençlere dediğim gibi, musîbetzede mahpuslara da tekrar ile derim:

Onu tanıyan ve itaat eden, zindanda dahi olsa bahtiyardır. Onu
unutan, saraylarda da olsa zindandadır, bedbahttır. Hattâ bir bahtiyar
mazlûm, idam olunurken bedbaht zâlimlere demiş: “Ben idam olmuyorum,
belki terhis ile saadete gidiyorum. Fakat, ben de sizi idam-ı ebedî ile
mahkûm gördüğümden sizden tam intikamımı alıyorum.” Lâ ilâhe illâllah
diyerek sürur ile teslim-i ruh eder.

Şuâlar, s. 190



"İyyake nâ'büdü ve İyyake nesteîn."
'Ancak Sana kulluk eder, ancak Senden yardım dileriz.'
"İnsanlara teşekkür etmeyen, ALLAH'a da şükretmez.!"
'Bırak bîçare feryâdı, Bîçare S.V.

Bu konuyu değerlendir