Giriş yapmadınız.

Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.

Bîçare S.V.

Profesyonel

  • "Bîçare S.V." bir erkek
  • Konuyu başlatan "Bîçare S.V."

Mesajlar: 712

Konum: İstanbul/ Çamlıca

Meslek: Gazeteci/ Arşiv-Kütüphane

Hobiler: Kitap okuma (Sesli)

  • Özel mesaj gönder

1

07.10.2010, 07:31

Nurları himaye etmek, Diyanet’in hakikî bir vazifesidir


Hadis-i Şerif Meâli

Şüphesiz iman için kalbini hâlis kılan, onu gösteriş ve kin gibi
kötü duygulardan arındıran, dilini doğru tutan, ruhunu mânevî gıdalarla
tatmin eden, yolunu dosdoğru tutan, kulağına hak sözü dinleten ve gözünü
Allah'ın kudret eserlerine ve sadece meşrû olan şeylere çeviren kişi
kurtuluşa ermiştir.

Câmiü's-Sağîr, No: 2916





07.10.2010










Nurları himaye etmek, Diyanet’in hakikî bir vazifesidir


Âlem-i İslâmın her tarafında, belki Avrupa’da takdire mazhar olmuş
Risâle-i Nur, o Diyanet dairesini, hem şerefini muhafaza ediyor. Elbette
Diyanet dairesi Nurları himaye etmek hakikî bir vazifesidir.

Kur’ân-ı Hakîm’in bir kanun-u esasîsi olan “Velâ tezirû vâziratün
vizra uhrâ” sırrıyla, “Birisinin hatasıyla başkası, hattâ kardeşi de
olsa mes’ul olamaz.” Şimdi yüz otuz risâlede birtek risâlenin yüz
sayfasında bir sayfa muannid insafsızların nazarında hatâ bile olsa, o
yüz bin sayfa olan yüz otuz kitabı mes’ul edecek dünyada bir kanun var
mı? Halbuki bu otuz sene zarfında beş mahkeme aynı kitaplara beraat
vermişler. Hem Malatya meselesi münasebetiyle yirmi mahkeme de alâkadar
olmuştular. O yirmi mahkeme “Bir suç bulamıyoruz” dedikleri halde ve 600
bin nüshası dahilde ve hariçte intişar ettiği halde hiç kimseye zarar
vermemesi ve Avrupa’da en yüksek mektep içinde Nur’un dershânesi diye
ayırdıkları yerde Hıristiyanlar dahi onları okuması ve âlem-i İslâmda
gayet takdirle intişar etmesi, hattâ Pakistan’da çıkan es-Sıddık
mecmuasının Risâle-i Nur’un bir risalesini neşredip Diyanet Riyasetine
göndermesi ve bu kadar intişarıyla beraber hiçbir âlim ona itiraz
etmemesi gibi hakikatler gösteriyor ki, elbette Diyanet dairesi Nurları
himaye etmek hakikî bir vazifesidir.

Diyanet dairesi, Meşihat-ı İslâmiye gibi, yalnız Türkiye’nin din
muallimi değil, belki umum âlem-i İslâma Meşihat-ı İslâmiye yerine
alâkası, nezareti, münasebeti var. Âlem-i İslâm o Diyanet dairesine
karşı tam hüsn-ü zan etmek, su-i tevehhüm etmemek, hususan bu zamanda
ziyade lüzumu var. Hem de Türkiye ile ittifak etmeyen İslâmî
hükûmetlerde o mübarek daireye karşı su-i tevehhüm gelmemesine büyük bir
vesilesi olan ve âlem-i İslâmın her tarafında, belki Avrupa’da takdire
mazhar olmuş Risâle-i Nur, o Diyanet dairesini, hem şerefini muhafaza
ediyor. Hem âlem-i İslâma karşı o dairenin bir eseri olarak intişarı
gayet lâzım ve zarurî olduğunu bu noktayı ehl-i vukuf tam nazara
alsınlar. Onun için biçare Said Nursî ve Nur Talebelerinden yüz derece
ziyade Diyanet Riyaseti âzaları, hocaları alâkadar olmak lâzım. Tâ ki,
Risâle-i Nur dinsizlerin taarruzlarına karşı muhafaza ve himaye edilsin.
Mükerrer beraatler verildiği halde intişarına mâni olan desisecileri
susturmak lâzım...

Emirdağ Lâhikası, s. 401

(yeni tanzim, s. 773)



http://www.yeniasya.com.tr/2010/10/07/lahika/default.htm
http://www.haberler.com/yeniasya-gazetesi//
"İyyake nâ'büdü ve İyyake nesteîn."
'Ancak Sana kulluk eder, ancak Senden yardım dileriz.'
"İnsanlara teşekkür etmeyen, ALLAH'a da şükretmez.!"
'Bırak bîçare feryâdı, Bîçare S.V.

Bu konuyu değerlendir