Giriş yapmadınız.

Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.

Bîçare S.V.

Profesyonel

  • "Bîçare S.V." bir erkek
  • Konuyu başlatan "Bîçare S.V."

Mesajlar: 712

Konum: İstanbul/ Çamlıca

Meslek: Gazeteci/ Arşiv-Kütüphane

Hobiler: Kitap okuma (Sesli)

  • Özel mesaj gönder

1

02.10.2010, 07:25

Laiklik nedir, ne değildir?


Âyet-i Kerime Meâli
Takva sahipleri için Rableri katında altından ırmaklar akan
Cennetler vardır. Onlar orada ebedî kalacaklar. Ve orada onlar için ter
temiz hanımlar ve bir de Rablerinin büyük bir rızası vardır. Allah
kullarını hakkıyla görür.

Âl-i İmran Sûresi: 15





02.10.2010










Laiklik nedir, ne değildir?

Hükûmetin laik cumhuriyeti dîni dünyadan ayırmak demek olduğunu
biliyoruz. Yoksa, hiçbir hatıra gelmeyen dîni reddetmek ve bütün bütün
dinsiz olmak demek olduğunu, gayet ahmak bir dinsiz kabul eder. Evet,
dünyada hiçbir millet dinsiz olarak yaşamaz.

Eğer laik cumhuriyet soruyorsanız; ben biliyorum ki; laik, mânâsı
bîtaraf kalmak; yani hürriyet-i vicdan düsturuyla dinsizlere ve
sefahetçilere ilişmediği gibi, dindarlara ve takvacılara da ilişmez bir
hükûmet telâkki ederim.

Tarihçe-i Hayat, s. 358, (yeni tanzim, s. 626)

***

Nasıl ki, hükûmet-i cumhuriye “dini dünyadan tefrik edip
bîtarafane kalmak” prensibini kabul etmiş; dinsizlere, dinsizlikleri
için ilişmediği gibi, dindarlara da, dindarlıkları için ilişmemesi o
prensibin icâbâtındandır.

Tarihçe-i Hayat, s. 212, (yeni tanzim, s. 376)

***

Nev-i beşerde, hususan bu asr-ı hürriyette ve bilhassa medeniyet
dairesinde, hemen umumiyetle hükümfermâ hürriyet-i vicdan düsturunu
kırmak ve istihfaf etmek ve dolayısıyla nev-î beşeri istihkar etmek ve
itirazını hiçe saymak kadar cür’etinizle, hangi kuvvete dayanıyorsunuz?
Hangi kuvvetiniz var ki, siz kendinize “lâdinî” ismi vermekle ne dine,
ne dinsizliğe ilişmemeyi ilân ettiğiniz halde, dinsizliği mutaassıbâne
kendine bir din ittihaz etmek tarzında, dine ve ehl-i dine böyle
tecavüz, elbette saklı kalmayacak, sizden sorulacak. Ne cevap
vereceksiniz?

Mektûbat, s. 416, (yeni tanzim, s. 729)

***

Eğer, faraza, laik cumhuriyetin mahiyetini bilmeyen bir dinsiz
dese: “Senin risâlelerin, kuvvetli bir dînî cereyan veriyor, ladînî
cumhuriyetin prensiplerine muaraza ediyor. “

Elcevap: Hükûmetin laik cumhuriyeti dîni dünyadan ayırmak demek
olduğunu biliyoruz. Yoksa, hiçbir hatıra gelmeyen dîni reddetmek ve
bütün bütün dinsiz olmak demek olduğunu, gayet ahmak bir dinsiz kabul
eder. Evet, dünyada hiçbir millet dinsiz olarak yaşamadığı gibi, Türk
milleti misilli bütün asırlarda mümtaz olarak, bütün aktâr-ı cihanda ve
nerede Türk varsa Müslümandır.

Tarihçe-i Hayat, s. 204, (yeni tanzim, s. 360)

***

Hem, bu mübarek vatanda bu fıtraten dindar millete hükmedenler,
elbette dindarlığa taraftar olması ve teşvik etmesi, vazife-i hakimiyet
cihetiyle lâzımdır. Hem madem, laik cumhuriyet, prensibiyle bîtarafane
kalır ve o prensibiyle dinsizlere ilişmez; elbette dindarlara dahi
bahaneler ile ilişmemek gerektir.

Tarihçe-i Hayat, s. 194, (yeni tanzim, s. 341)

***

Evet, evvelâ başta “Dinde zorlama yoktur; doğruluk sapıklıktan,
îman küfürden iyice ayrılmıştır.” (Bakara Sûresi, 2:256.) cümlesi,
makam-ı cifrî ve ebcedî ile bin üç yüz elli (1350) tarihine parmak basar
ve mânâ-yı işârî ile der:

Gerçi o tarihte, dini, dünyadan tefrik ile dinde ikrâha ve icbara
ve mücahede-i diniyeye ve din için silâhla cihada muarız olan
hürriyet-i vicdan, hükümetlerde bir kanun-u esasî, bir düstur-u siyasî
oluyor ve hükümet, lâik cumhuriyete döner. Fakat ona mukabil mânevî bir
cihad-ı dinî, iman-ı tahkikî kılıcıyla olacak. Çünkü, dindeki rüşd-ü
irşad ve hak ve hakikati gözlere gösterecek derecede kuvvetli bürhanları
izhar edip tebyin ve tebeyyün eden bir nur, Kur’ân’dan çıkacak diye
haber verip bir lem’a-i i’caz gösterir.

Şuâlar, s. 243, (yeni tanzim, s. 424)
"İyyake nâ'büdü ve İyyake nesteîn."
'Ancak Sana kulluk eder, ancak Senden yardım dileriz.'
"İnsanlara teşekkür etmeyen, ALLAH'a da şükretmez.!"
'Bırak bîçare feryâdı, Bîçare S.V.

Bu konuyu değerlendir