Giriş yapmadınız.

Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.

Bîçare S.V.

Profesyonel

  • "Bîçare S.V." bir erkek
  • Konuyu başlatan "Bîçare S.V."

Mesajlar: 712

Konum: İstanbul/ Çamlıca

Meslek: Gazeteci/ Arşiv-Kütüphane

Hobiler: Kitap okuma (Sesli)

  • Özel mesaj gönder

1

01.10.2010, 14:06

Benim için Van çok kıymettardır


Hadis-i Şerif Meâli

Yalnızlık kötü arkadaştan iyidir. İyi arkadaş yalnızlıktan
hayırlıdır. Hayır konuşmak susmaktan hayırlıdır. Susmak kötü konuşmaktan
hayırlıdır.

Câmiü's-Sağîr, No: 3842





01.10.2010










Benim için Van çok kıymettardır


Yirmi sene Van’da geçirdiğim hayat-ı ilmiye... Benim için Van çok
kıymettardır. Lillâhilhamd, sizler o kıymettarlığı gösterdiniz. Ve Van’a
karşı şedid hissiyâtıma tam mukabele ediyorsunuz.

Aziz, sıddık, vefâdar âhiret kardeşlerim Hacı Nuh Bey, Molla Hamid,

Sizler benim için çok ehemmiyetlisiniz. “Sıddık-ı vefiy bu
zamanda yoktur” diyenlere karşı sizleri gösteriyorum. Yirmi sene Van’da
geçirdiğim hayat-ı ilmiye... Benim için Van çok kıymettardır.
Lillâhilhamd, sizler o kıymettarlığı gösterdiniz. Ve Van’a karşı şedid
hissiyâtıma tam mukabele ediyorsunuz.

Barla Lâhikası, s. 204

***

55 seneden beri, Medresetü’z-Zehra namında Şark Üniversitesinin
tesisine çalışmak ve o üniversiteyi biri Van’da, biri Diyarbakır’da,
biri de Bitlis’te olmak üzere üç tane veya hiç olmazsa bir tane Van’da
tesis etmek için, Hürriyetten evvel İstanbul’a geldim. Hürriyet çıktı, o
mesele de geri kaldı.

Sonra İttihatçılar zamanında Sultan Reşad’ın Rumeli’ye seyahati
münasebetiyle Kosova’ya gittim. O vakit Kosova’da büyük bir İslâmî
darülfünun tesisine teşebbüs edilmişti. Ben orada hem İttihatçılara, hem
Sultan Reşad’a dedim ki: “Şark böyle bir darülfünuna daha ziyade muhtaç
ve âlem-i İslâmın merkezi hükmündedir.”

O vakit bana vaad ettiler. Sonra Balkan harbi çıktı. O medrese
yeri istilâ edildi. Ben de dedim ki: “Öyleyse o 20 bin altın lirayı Şark
Darülfünununa veriniz.” Kabul ettiler.

Ben de Van’a gittim. Ve bin lira ile Van gölü kenarında
Artemit’te temelini attıktan sonra Harb-i Umumî çıktı. Tekrar geri
kaldı.

Esaretten kurtulduktan sonra İstanbul’a geldim. Hareket-i
Milliyeye hizmetimden dolayı Ankara’ya çağırdılar. Ben de gittim. Sonra
dedim: “Bütün hayatımda bu darülfünunu takip ediyorum. Sultan Reşad ve
İttihatçılar 20 bin altın lirayı verdiler. Siz de o kadar ilâve ediniz.”
Onlar 150 bin banknot vermeye karar verdiler. Ben dedim: “Bunu mebuslar
imza etmelidirler.”

Bazı mebuslar dediler: “Yalnız sen medrese usulüyle sırf
İslâmiyet noktasında gidiyorsun. Halbuki şimdi garplılara benzemek
lâzım.”

Dedim: “O vilâyat-ı şarkiye âlem-i İslâmın bir nevi merkezi
hükmünde, fünun-u cedide yanında ulûm-u diniye de lâzım ve elzemdir.
Çünkü, ekser enbiya şarkta ve ekser hükema garpta gelmesi gösteriyor ki,
Şarkın terakkiyâtı din ile kaimdir. Başka vilâyetlerde sırf fünun-u
cedide okutturursanız da, Şarkta herhalde millet, vatan maslahatı
namına, ulûm-u diniye esas olmalıdır. Yoksa Türk olmayan Müslümanlar,
Türke hakikî kardeşliği hissedemeyecek. Şimdi bu kadar düşmanlara karşı
teavün ve tesanüde mecburuz.”

Emirdağ Lâhikası, s. 403

***

Ey üç yüz seneden sonraki yüksek asrın arkasında gizlenmiş ve
sakitane Nurun sözünü dinleyen ve bir nazar-ı hafî-i gaybî ile bizi
temaşa eden Said’ler, Hamza’lar, Ömer’ler, Osman’lar, Tahir’ler,
Yûsuf’lar, Ahmed’ler, vesaireler!.. Sizlere hitap ediyorum. Başlarınızı
kaldırınız, “Sadakte” deyiniz. Ve böyle demek sizlere borç olsun. Şu
muasırlarım, varsın beni dinlemesinler. Tarih denilen mazi derelerinden
sizin yüksek istikbalinize uzanan telsiz telgrafla sizin ile
konuşuyorum. Ne yapayım, acele ettim, kışta geldim; sizler cennetâsâ bir
baharda geleceksiniz. Şimdi ekilen nur tohumları, zemininizde çiçek
açacaktır. Biz, hizmetimizin ücreti olarak sizden şunu bekliyoruz ki:
Mazi kıt’asına geçmek için geldiğiniz vakit, mezarımıza uğrayınız; o
bahar hediyelerinden birkaç tanesini medresemin (Haşiye) mezar taşı
denilen ve kemiklerimizi misafir eden ve Horhor toprağının kapıcısı olan
kalenin başına takınız. Kapıcıya tenbih edeceğiz; bizi çağırınız.
Mezarımızdan “Henien leküm” (Sizi tebrik ederiz) sadasını
işiteceksiniz...

Haşiye: Medresetü’z-Zehra’nın Van’daki nümûnesi olan ve vefat
eden Horhor Medresesinin mezartaşı hükmünde bulunan Van Kalesi demektir.


Tarihçe-i Hayat, s. 75

:risaleokumak: :tamam2: :yeniasya: :tamam3: :alkış: :tamam:
"İyyake nâ'büdü ve İyyake nesteîn."
'Ancak Sana kulluk eder, ancak Senden yardım dileriz.'
"İnsanlara teşekkür etmeyen, ALLAH'a da şükretmez.!"
'Bırak bîçare feryâdı, Bîçare S.V.

Bu konuyu değerlendir