Giriş yapmadınız.

Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.

Bîçare S.V.

Profesyonel

  • "Bîçare S.V." bir erkek
  • Konuyu başlatan "Bîçare S.V."

Mesajlar: 712

Konum: İstanbul/ Çamlıca

Meslek: Gazeteci/ Arşiv-Kütüphane

Hobiler: Kitap okuma (Sesli)

  • Özel mesaj gönder

1

22.07.2010, 13:13

Nurlarla meşguliyet


Âyet-i Kerime Meâli

İnsanları doğru yola erdirmek senin vazifen değildir; sen
Allah’ın emir ve yasaklarını bildirmekle vazifelisin. Ancak Allah
dilediğini doğru yola iletir.

Bakara Sûresi: 272





22.07.2010










Nurlarla meşguliyet


Nurlarla ya okumak veya okutmak veya yazmak suretindeki meşguliyet,
tecrübelerle kalbe ferah, ruha rahat, rızka bereket, vücuda sıhhat
veriyor.

Aziz, sıddık kardeşlerim,

Risâle-i Nur benim bedelime sizlerle görüşür, derse müştak yeni
kardeşlerimize güzelce ders verir. Nurlarla ya okumak veya okutmak veya
yazmak suretindeki meşguliyet, tecrübelerle kalbe ferah, ruha rahat,
rızka bereket, vücuda sıhhat veriyor. Şimdi Hüsrev gibi Nur kahramanı
size ihsan edildi. İnşaallah bu medrese-i Yusufiye dahi,
Medresetü’z-Zehrâ’nın bir mübarek dershanesi olacak. Ben şimdiye kadar
Hüsrev’i ehl-i dünyaya göstermiyordum, gizlerdim. Fakat neşredilen
mecmualar, onu ehl-i siyasete tamamıyla gösterdi, gizli birşey kalmadı.
Onun için ben onun iki üç hizmetini has kardeşlerime izhar ettim. Hem
ben, hem o, daha gizlemek değil, lüzum ise aynı hakikat beyan edilecek.
Fakat şimdilik karşımızda hakikati dinleyecekler içinde dehşetli ve
tezahür etmiş iki muannid, hem zındık, hem komünist hesabına—biri
Emirdağı’nda mâlûm olmuş, biri de burada—gayet dessasâne, aleyhimizde
iftiralarla memurları ürkütmeye çalışıyorlar. Onun için biz şimdilik çok
ihtiyat edip telâş etmemek ve inâyet-i İlâhiyenin imdadımıza gelmesini
tevekkülle beklemek lâzımdır.

***

Ey hapis arkadaşlarım ve din kardeşlerim,

Size, hem dünya azabından, hem âhiret azabından kurtaracak bir
hakikati beyan etmek kalbime ihtar edildi. O da şudur:

Meselâ, birisi birisinin kardeşini veya akrabasını öldürmüş. Bir
dakika o hiddet yüzünden milyonlar dakika hem kalbî sıkıntı, hem hapis
azabını çeker. Ve maktulün akrabası dahi intikam endişesiyle ve
karşısında düşmanını düşünmesiyle hayatının lezzetini ve ömrünün zevkini
kaçırır. Hem korku, hem hiddet azabını çekiyor. Bunun tek bir çaresi
var: O da, Kur’ân’ın emrettiği ve hak ve hakikat ve maslahat ve
insaniyet ve İslâmiyet iktiza ve teşvik ettikleri olan barışmak ve
musalâha etmektir.

Evet, hakikat ve maslahat sulhtur. Çünkü ecel birdir, değişmez. O
maktul, her halde ecel geldiğinden, daha dünyada kalmayacaktı. O katil
ise, o kaza-yı İlâhiyeye vasıta olmuş. Eğer barışmak olmazsa, iki taraf
da daima korku ve intikam azabını çekerler. Onun içindir ki; “Üç günden
fazla bir mü’min diğer bir mü’mine küsmemek” İslâmiyet emrediyor. Eğer o
katil bir adâvetten ve bir kinli garazdan gelmemişse ve bir münafık o
fitneye vesile olmuşsa, çabuk barışmak elzemdir. Yoksa o cüz’î musîbet
büyük olur, devam eder. Eğer barışsalar ve öldüren tevbe etse ve maktule
her vakit duâ etse, o halde her iki taraf çok kazanırlar ve kardeş gibi
olurlar. Bir gitmiş kardeşe bedel, birkaç dindar kardeşleri kazanır.
Kaza ve kader-i İlâhiyeye teslim olup düşmanını affeder. Ve bilhassa
madem Risâle-i Nur dersini dinlemişler, elbette mâbeynlerinde bulunan
bütün küsmekleri bırakmaya, hem maslahat ve istirahat-i şahsiye ve
umumiye iktiza ediyorlar. Nasıl ki Denizli hapsinde birbirine düşman
bütün mahpuslar Nurlar dersiyle birbirine kardeş oldular ve bizim
beraatimize bir sebep olup hattâ dinsizlere, serserilere de o mahpuslar
hakkında “Mâşaallah, bârekâllah” dedirttiler, o mahpuslar tam teneffüs
ettiler.

Ben burada gördüm ki, birtek adamın yüzünden yüz adam sıkıntı
çekip beraber teneffüse çıkmıyorlar. Onlara zulüm olur. Merd, vicdanlı
bir mü’min, küçük ve cüz’î bir hata veya menfaatle yüzer zararı ehl-i
imana vermez. Eğer hata etse, verse çabuk tevbe etmek lâzımdır.

Şuâlar, s. 757


Nurun iki namzet talebesine Rehberden Leyle-i Kadir’de ihtar
edilen meseleyi okudum. âhirinde, “Beş on senede medrese hocalarının
tahsil derecelerini, Nur şakirtleri on haftada kazanır” dediğim aynı
dakikada kalbe geldi ki:

Eski Said’in, on beş yaşında iken medrese usûlünce on beş senede
okunan ilmi, on beş haftada okumaya inâyet-i İlâhiye ile muvaffak olması
gibi, rahmet-i Rabbâniye ile, Risâle-i Nur dahi, ilm-i hakikatte ve
imaniyede on beş seneye mukabil, bu medresesiz zamanda on beş hafta kâfi
geldiğini, bu on beş senede belki on beş bin adam kendi tecrübeleriyle
tasdik ediyorlar.

Şuâlar, s. 837





22.07.2010


"İyyake nâ'büdü ve İyyake nesteîn."
'Ancak Sana kulluk eder, ancak Senden yardım dileriz.'
"İnsanlara teşekkür etmeyen, ALLAH'a da şükretmez.!"
'Bırak bîçare feryâdı, Bîçare S.V.

2

22.07.2010, 18:44

Nurlarla ya okumak veya okutmak veya yazmak suretindeki meşguliyet,
tecrübelerle kalbe ferah, ruha rahat, rızka bereket, vücuda sıhhat
veriyor.

Allah razı olsun Biçare s.v. kardeşim.


“Der tarîk-ı acz-mendi lâzım amed çâr çiz.Fakr-ı mutlak acz-i mutlak, şükr-ü mutlak, şevk-i mutlak ey aziz.”

Bu konuyu değerlendir