Giriş yapmadınız.

Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.

Bîçare S.V.

Profesyonel

  • "Bîçare S.V." bir erkek
  • Konuyu başlatan "Bîçare S.V."

Mesajlar: 712

Konum: İstanbul/ Çamlıca

Meslek: Gazeteci/ Arşiv-Kütüphane

Hobiler: Kitap okuma (Sesli)

  • Özel mesaj gönder

1

30.06.2010, 09:26

Yaz mevsiminde dünya gafleti ziyade hükmer


Âyet-i Kerime Meâli

Şeytan sizi fakir düşmekle korkutur da cimriliğe ve kötülüğe
teşvik eder. Allah ise Kendi hazinesinden size mağfiret ve bolluk vaad
ediyor. Allah’ın ihsanı geniştir ve O herşeyi hakkıyla bilir.

Bakara Sûresi: 268





30.06.2010










Yaz mevsiminde dünya gafleti ziyade hükmer


Yaz mevsiminde dünya gafleti ziyade hükmeder. Ders arkadaşlarımızın çoğu
fütûra düşüp tâtil-i eşgâle mecbur oluyor. Ciddî hakaikle tam meşgûl
olamıyor.

Biliniz ki, şu zamanda şu vazife-i imaniye çok mühimdir. Benim
gibi zayıf, fikri çok cihetlerle inkisam etmiş bir bîçareye
yükletmemeli, elden geldiği kadar yardım etmeli. Evet, mücmel ve mutlak
hakaik, biz zahirî vesile olup çıkıyor. Tanzim ve tasfiye, tasvir ise,
kıymettar, muktedir ders arkadaşlarıma aittir. Bazan onlara vekâleten
tafsilâta, tanzimata girişiyorum, noksan kalıyor.

Bilirsiniz ki, yaz mevsiminde dünya gafleti ziyade hükmeder. Ders
arkadaşlarımızın çoğu fütûra düşüp tâtil-i eşgâle mecbur oluyor. Ciddî
hakaikle tam meşgûl olamıyor. Cenâb-ı Hak, kemal-i rahmetinden, iki
senedir ciddî hakaike nisbeten yemişler, fâkiheler nev’înden tevafukat-ı
latîfeyle ezhânımızı taltif etti, zihnimizi neş’elendirdi. Kemal-i
merhametinden o tevafukat-ı lâtîfe meyveleriyle, ciddî bir hakikat-i
Kur’âniyeye zihnimizi sevk etti ve ruhumuza, o meyveleri gıda ve kut
yaptı. Hurma gibi, hem fâkihe, hem kut oldu. Hem hakikat, hem ziynet ve
meziyet birleşti.

Kardeşlerim, bu zamanda dalâlet ve gaflete karşı pek çok mânevî
kuvvete muhtacız. Maatteessüf, ben şahsım itibarıyla çok zayıf ve
müflisim. Harika kerâmâtım yok ki, bu hakâiki onunla ispat edeyim. Ve
kudsî bir himmetim yok ki, onunla kulûbu celb edeyim. Ulvî bir deham yok
ki, onunla ukulü teshir edeyim. Belki, Kur’ân-ı Hakîm’in dergâhında,
bir dilenci hâdim hükmündeyim. Bu muannid ehl-i dalâletin inadını kırmak
ve insafa getirmek için, Kur’ân-ı Hakîmin esrarından bazan istimdad
ederim. Kerâmât-ı Kur’âniye olarak, tevafukatta bir ikram-ı İlâhî
hissettim, iki elimle sarıldım.

Evet, Kur’ân’dan tereşşuh eden İşârâtü’l-İ’câz ve Risâle-i
Haşirde kat’î bir işaret hissettim. Emsalleri bulunsun bulunmasın, bence
bir kerâmet-i Kur’âniyedir. İşârâtü’l-İ’câz’ın bir sayfasına dikkat
ettik; satırların başında bütün hurûfât ikişer ikişer olup, harika bir
intizamla hurufatın vaz edildiğini gördük. Onuncu Sözde medâr-ı tevafuk
3, 4, 5, 6 rakamları, herbirisi 13’te ittifakları; o 13’ün de, Altıncı
ve Sekizinci, mahrem Dördüncü Remizlerde mühim bir esrar anahtarı
olduğunu gördük. Bunda şüphemiz kalmadı ki, kâğıt üzerinde daima kalacak
bir keramet-i Kur’âniyedir, bir ikram-ı İlâhîdir ve doğrudan doğruya,
risâlenin ve iman-ı haşrin tasdikine bir imza telâkki ettik.

Havada uçmak, su üzerinde yürümeye benzemiyor; onlar muvakkat...
Hem şahsın kemaline ve ihtiyarına, belki istidrâca verilebilir. Doğrudan
doğruya hakikate—hususan bu zamanda—hizmet edemiyor.

Her neyse, bir küçük mesele münasebetiyle çok konuştum ve çok da
israf ettim. Ahbapla fazla konuşmak mergub olduğundan, İnşaallah bu
israf affolur.

Barla Lâhikası, s. 97
"İyyake nâ'büdü ve İyyake nesteîn."
'Ancak Sana kulluk eder, ancak Senden yardım dileriz.'
"İnsanlara teşekkür etmeyen, ALLAH'a da şükretmez.!"
'Bırak bîçare feryâdı, Bîçare S.V.

Bu konuyu değerlendir