Giriş yapmadınız.

Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.

Bîçare S.V.

Profesyonel

  • "Bîçare S.V." bir erkek
  • Konuyu başlatan "Bîçare S.V."

Mesajlar: 712

Konum: İstanbul/ Çamlıca

Meslek: Gazeteci/ Arşiv-Kütüphane

Hobiler: Kitap okuma (Sesli)

  • Özel mesaj gönder

1

15.06.2010, 09:23

Bu yaz mevsimi, şuhûr-u selâsenin çok sevaplı ibâdet vakti


Âyet-i Kerime Meâli

De ki: Kaçtığınız ölüm mutlaka gelip sizi bulacaktır. Sonra da
görünür ve görünmez âlemleri hakkıyla bilen Allah’a döndürüleceksiniz; O
size yaptıklarınızı haber verecektir.

Cum'a Sûresi: 8





15.06.2010










Bu yaz mevsimi, şuhûr-u selâsenin çok sevaplı
ibâdet vakti



Bu yaz mevsimi, gaflet zamanı ve derd-i maîşet meşgalesi hengâmı ve
şuhûr-u selâsenin çok sevaplı ibâdet vakti ve zemin yüzündeki
fırtınaların silâhla değil, diplomatlıkla çarpışmaları zamanı olduğu
cihetle, gayet kuvvetli bir metânet ve vazife-i nûriye-i kudsiyede bir
sebat olmazsa, Risâle-i Nûr’un hizmeti zararına bir atâlet, bir fütur ve
tevakkuf başlar.

Aziz sıddık kardeşlerim,

Bu yaz mevsimi, gaflet zamanı ve derd-i maîşet meşgalesi hengâmı
ve şuhûr-u selâsenin çok sevaplı ibâdet vakti ve zemin yüzündeki
fırtınaların silâhla değil, diplomatlıkla çarpışmaları zamanı olduğu
cihetle, gayet kuvvetli bir metânet ve vazife-i nûriye-i kudsiyede bir
sebat olmazsa, Risâle-i Nûr’un hizmeti zararına bir atâlet, bir fütur ve
tevakkuf başlar.

Aziz kardeşlerim, siz kat’î biliniz ki, Risâle-i Nur ve
şâkirtlerinin meşgul oldukları vazife, rû-yi zemindeki bütün muazzam
mesâilden daha büyüktür. Onun için, dünyevî merakâver meselelere bakıp,
vazife-i bâkiyenizde fütur getirmeyiniz. Meyvenin Dördüncü Meselesini
çok defa okuyunuz; kuvve-i mâneviyeniz kırılmasın.

Evet, ehl-i dünyanın bütün muazzam meseleleri, fânî hayatta
zâlimâne olan düstûr-u cidal dâiresinde, gaddarane, merhametsiz ve
mukaddesât-ı diniyeyi dünyaya fedâ etmek cihetiyle, kader-i İlâhi,
onların o cinayetleri içinde, onlara bir mânevî cehennem veriyor.
Risâle-i Nur ve şâkirtlerinin çalıştıkları ve vazifedâr oldukları fânî
hayâta bedel, bâkî hayata perde olan ölümü ve hayat-ı dünyeviyenin
perestişkârlarına gayet dehşetli ecel celladının, hayat-ı ebediyeye
birer perde ve ehl-i imânın saâdet-i ebediyelerine birer vesile
olduğunu, iki kere iki dört eder derecesinde katî ispat etmektedir.
Şimdiye kadar o hakikati göstermişiz.

Elhasıl: Ehl-i dalâlet, muvakkat hayata karşı mücâdele ediyorlar.
Bizler, ölüme karşı nûr-u Kur’ân ile cidaldeyiz. Onların en büyük
meselesi—muvakkat olduğu için—bizim meselemizin en küçüğüne—bekaya
baktığı için—mukabil gelmiyor. Madem onlar divânelikleriyle bizim
muazzam meselelerimize tenezzül edip karışmıyorlar; biz, neden kudsî
vazifemizin zararına onların küçük meselelerini merakla takip ediyoruz?

Bu âyet “Siz doğru yolda oldukça, sapıtmış olanlar size zarar
veremez. (Mâide Sûresi: 105.)” ve usûl-ü İslâmiyetin ehemmiyetli bir
düsturu olan “Er-râzî bi’z-zarari lâ yunzeru lehû” yani, “Başkasının
dalâleti sizin hidâyetinize zarar etmez; sizler, lüzumsuz onların
dalâletleriyle meşgul olmayasınız”; düstûrun manası: “Zarara kendi râzı
olanın lehinde bakılmaz, ona şefkat edip acınmaz.”

Madem bu âyet ve bu düstur, bizi, zarara bilerek râzı olanlara
acımaktan men ediyor; biz de bütün kuvvetimiz ve merakımızla, vaktimizi
kudsî vazifeye hasretmeliyiz. Onun hâricindekileri mâlâyânî bilip,
vaktimizi zâyi etmemeliyiz. Çünkü elimizde nur var, topuz yoktur. Biz
tecâvüz edemeyiz. Bize tecâvüz edilse, nur gösteririz. Vaziyetimiz bir
nevî nûrânî müdafaadır.

Bu tetimmenin yazılmasının sebeplerinden birisi:

Risâle-i Nur’un bir talebesini tecrübe ettim. “Acaba bu heyecan,
şimdiki siyasete karşı ne fikirdedir?” diye, Boğazlar hakkında
“boşboğazlığı” münâsebetiyle bir iki şey sordum. Baktım, alâkadarâne ve
bilerek cevap verdi. Kalben, “Yazık!” dedim. “Bu vazife-i nûriyede
zararı olacak.” Sonra şiddetle ikaz ettim.

“Eûzübillâhi mineşşeytâni ve’s-siyâseti (Şeytandan ve siyasetten
Allah’a sığınırım.) bir düsturumuz vardır. Eğer insanlara acıyorsan,
geçmiş düstur onlara merhamete liyakatini selb ediyor. Cennet adamlar
istediği gibi, Cehennem de adam ister.

(Beşinci Şuânın yine kısmen verdiği haberler tezahür ediyor.)

Emirdağ Lâhikası, s. 89
"İyyake nâ'büdü ve İyyake nesteîn."
'Ancak Sana kulluk eder, ancak Senden yardım dileriz.'
"İnsanlara teşekkür etmeyen, ALLAH'a da şükretmez.!"
'Bırak bîçare feryâdı, Bîçare S.V.

Bu konuyu değerlendir