Giriş yapmadınız.

Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.

Bîçare S.V.

Profesyonel

  • "Bîçare S.V." bir erkek
  • Konuyu başlatan "Bîçare S.V."

Mesajlar: 712

Konum: İstanbul/ Çamlıca

Meslek: Gazeteci/ Arşiv-Kütüphane

Hobiler: Kitap okuma (Sesli)

  • Özel mesaj gönder

1

08.06.2010, 08:38

Zulmedenler, padişah da olsalar haydutturlar


Hadis-i Şerif Meâli

Müslüman bir kimse, hoşuna gitsin, gitmesin, bütün işlerde günah
olmadıkça, idarecinin emirlerini dinlemek ve itaat etmek
mecburiyetindedir. Eğer idareci günah olan bir hususu emrederse, o zaman
onu dinlemek ve itaat etmek gerekmez.

Buharî, Ahkâm: 4; Müslim, İmare: 38;





08.06.2010










Zulmedenler, padişah da olsalar haydutturlar


Şeriatla, Kur’ân ile, hadis ile, hikmet ile, tecrübe ile sabittir ki;
sağlam, dindar, hakperest ulü’l-emre itaat farzdır.... Yoksa, Peygambere
tâbi olmayıp zulüm edenler, padişah da olsalar haydutturlar.

Siz Şeriat dersiniz, halbuki Şeriata muhalefet ediyorsunuz. Ve
lekedar ediyorsunuz. Şeriatla, Kur’ân ile, hadis ile, hikmet ile,
tecrübe ile sabittir ki; sağlam, dindar, hakperest ulü’l-emre itaat
farzdır.

Divan-ı Harb-i Örfî, s. 34

***

İkinci Cinayet: Ayasofya’da, Bayezid’de, Fatih’te, Süleymaniye’de
umum ulema ve talebeye hitaben müteaddit nutuklarla şeriatın ve
müsemmâ-yı meşrutiyetin münasebet-i hakikiyesini izah ve teşrih ettim.
Ve mütehakkimane istibdadın şeriatla bir münasebeti olmadığını beyan
ettim. Şöyle ki: “Milletin efendisi, onlara hizmet edendir” hadîsinin
sırrıyla, Şeriat âleme gelmiş; tâ istibdadı ve zâlimâne tahakkümü
mahvetsin.

Herhangi bir nutuk irad ettim ise; her bir kelimesine kimsenin
bir itirazı varsa, bürhân-ı katî ile ispata hazırım. Ve dedim ki: Asıl,
Şeriatın meslek-i hakîkisi, hakikat-ı Meşrûtiyet-i meşrûadır. Demek
Meşrutiyeti, delâil-i şer’iye ile kabul ettim. Başka medeniyetçiler gibi
taklîdî ve hilâf-ı Şeriat telâkki etmedim. Ve Şeriatı rüşvet vermedim.
Ve ulemâ ve Şeriatı, Avrupa’nın zünun-u fâsidesinden iktidarıma göre
kurtarmaya çalıştığımdan cinâyet ettim ki; bu tarz muâmelenizi gördüm.

Üçüncü Cinâyet: İstanbul’da yirmi bine yakın hemşehrilerimi—hamal
ve gafil ve safdil olduklarından—bazı particiler onları iğfal ile
vilâyat-ı şarkiyeyi lekedâr etmelerinden korktum. Ve hamallann umum
yerlerini ve kahvelerini gezdim. Geçen sene anlayacakları sûretle
Meşrutiyeti onlara telkin ettim. Şu meâlde:

İstibdat, zulüm ve tahakkümdür. Meşrûtiyet, adâlet ve Şeriattır.
Padişah, Peygamberimizin emrine itaat etse ve yoluna gitse halîfedir.
Biz de ona itaat edeceğiz. Yoksa, Peygambere tâbi olmayıp zulüm edenler,
padişah da olsalar haydutturlar. Bizim düşmanımız cehâlet, zaruret,
ihtilâftır. Bu üç düşmana karşı; san’at, marifet, ittifak silâhiyle
cihâd edeceğiz. Ve bizi bir cihette teyakkuza ve terakkiye sevk eden
hakikî kardeşlerimiz Türklerle ve komşularamızla dost olup el ele
vereceğiz. Zirâ husûmette fenalık var, husûmete vaktimiz yoktur.
Hükûmetin işine karışmayacağız. Zirâ, hikmet-i hükûmeti bilmiyoruz.

İşte o hamalların, Avusturya’ya karşı—benim gibi bütün Avrupa’ya
karşı*-boykotajları ve en müşevveş ve heyecanlı zamanlarda âkılâne
hareketlerinde bu nasihatın tesiri olmuştur. Padişaha karşı
irtibatlarını ta’dil etmeye ve boykotajlarla Avrupa’ya karşı harb-i
iktisâdî açmaya sebebiyet verdiğimden, demek cinayet ettim ki, bu belâya
düştüm.

* Bediüzzaman’a zurefâdan biri, bir gün, irfaniyle mütenâsib bir
esvab giymesi lüzumundan bahseder. Müşarünileyh de: “Siz, Avusturya’ya
güya boykot yapıyorsunuz, hem onun gönderdiği kalpakları giyiyorsunuz.
Ben ise, bütün Avrupa’ya boykot yapıyorum, onun için yalnız memleketimin
maddî ve mânevî mamulâtını giyiyorum” buyurmuştur.

Divân-ı Harb-i Örfî, s. 22-24
"İyyake nâ'büdü ve İyyake nesteîn."
'Ancak Sana kulluk eder, ancak Senden yardım dileriz.'
"İnsanlara teşekkür etmeyen, ALLAH'a da şükretmez.!"
'Bırak bîçare feryâdı, Bîçare S.V.

Bu konuyu değerlendir