Giriş yapmadınız.

Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.

Bîçare S.V.

Profesyonel

  • "Bîçare S.V." bir erkek
  • Konuyu başlatan "Bîçare S.V."

Mesajlar: 712

Konum: İstanbul/ Çamlıca

Meslek: Gazeteci/ Arşiv-Kütüphane

Hobiler: Kitap okuma (Sesli)

  • Özel mesaj gönder

1

18.05.2010, 09:35

İslâmiyet nüzul etti; tâ ki, istibdat kalksın


Hadis-i Şerif Meâli

Öfkelendiğinde öfkesine hâkim olan halîm kişi, dünyada da
efendidir, âhirette de efendidir.

Câmiü's-Sağîr, No: 2016





18.05.2010










İslâmiyet nüzul etti; tâ ki, istibdat kalksın


Şeriat-ı Garrâ zemine nüzûl etti; tâ ki; zeminin yüzünü temiz ve insanın
yüzünü ak etsin, şu insâniyetten siyah lekesini i zâle etsin; hem de,
izâle etti.

Suâl: “Şu pis istibdat ne vakitten beri başlamış, geliyor?”

Cevap: İnsanlar hayvanlıktan çıkıp geldiği vakit, nasılsa bunu da
beraber getirmiştir.

Suâl: “Demek istibdat hayvâniyetten gelmedir?”

Cevap: Evet... Müstebit bir kurt, bîçare bir koyunu parça parça
etmek, dâimâ kavî, zayıfı ezmek, hayvanların birinci düstur ve kavânîn-i
esâsiyesindendir.

Suâl: “Sonra?”

Cevap: Şeriat-ı Garrâ zemine nüzûl etti; tâ ki; zeminin yüzünü
temiz ve insanın yüzünü ak etsin, şu insâniyetten siyah lekesini izâle
etsin; hem de, izâle etti. Fakat, vâesefâ ki, muhît-i zamânî ve
mekânînin tesiriyle, hilâfet saltanâta inkılâp edip, istibdat bir parça
hayatlandı. Tâ Yezid zamanında, bir derece kuvvet bularak, başını
kaldırdığından, İmam Hüseyin Hazretleri hürriyet-i şer’iye kılıncını
çekti, başına havâle eyledi. Fakat, ne çare ki, istibdâdın kuvveti olan
cehil ve vahşet, cevânib-i âlemde zeynâb gibi Yezid’in istibdâdına
kuvvet verdi.

Suâl: “Şimdiki meşrûtiyet, istibdat nerede? Onların harekâtı
nerede? Hilâfet, saltanat nerede? Nasıl tatbik ediyorsun? Yekdiğerine
musâfaha ve temas ettiriyorsun, aralarında karnlar ve asırlar var?”

Cevap: Meşrûtiyetin sırrı, kuvvet kanundadır, şahıs hiçtir.
İstibdâdın esâsı, kuvvet şahısta olur, kânunu kendi keyfine tâbî
edebilir, hak kuvvetin mağlûbu. Fakat, bu iki ruh her zamanda birer
şekle girer, birer libas giyer. Bu zamanın modası böyle giydiriyor.
Zannolunmasın, istibdat galebe ettiği zaman tamamen hükmünü icrâ etmiş,
meşrûtiyet mağlûp olduğu vakit mahvolmuş. Kellâ! Kâinatta gâlib-i mutlak
hayır olduğundan, pekçok envâ ve şuubât-ı heyet-i ictimâiyede
meşrûtiyet hükümfermâ olmuştur. Cidâl berdevam, harb ise seccâldir.

Suâl: “Bâzı adam, ‘Şeriata muhâliftir’ diyor?”

Cevap: Rûh-u meşrûtiyet, şeriattandır; hayatı da ondandır. Fakat
ilcâ-i zarûretle teferruât olabilir, muvakkaten muhâlif düşsün. Hem de,
her ne hâl ki, meşrûtiyet zamanında vücuda gelir; Meşrûtiyetten neş’et
etmesi lâzım gelmez. Hemde, hangi şey vardır ki, her cihetle şeriata
muvâfık olsun; hangi adam var ki, bütün ahvâli şeriata mutâbık olsun?
Öyle ise şahs-ı mânevî olan hükûmet dahi mâsum olamaz; ancak Eflâtûn-i
İlâhînin medîne-i fâzıla-i hayaliyesinde mâsum olabilir. Lâkin,
meşrûtiyet ile sû-i istimâlâtın ekser yolları münsed olur; istibdatta
ise açıktır.

Münâzarât, s. 37, (yeni tanzim, 88-94)
"İyyake nâ'büdü ve İyyake nesteîn."
'Ancak Sana kulluk eder, ancak Senden yardım dileriz.'
"İnsanlara teşekkür etmeyen, ALLAH'a da şükretmez.!"
'Bırak bîçare feryâdı, Bîçare S.V.

Bu konuyu değerlendir