Giriş yapmadınız.

Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.

Bîçare S.V.

Profesyonel

  • "Bîçare S.V." bir erkek
  • Konuyu başlatan "Bîçare S.V."

Mesajlar: 712

Konum: İstanbul/ Çamlıca

Meslek: Gazeteci/ Arşiv-Kütüphane

Hobiler: Kitap okuma (Sesli)

  • Özel mesaj gönder

1

23.04.2010, 08:08

Gençliğin nabzı Ankara’da atacak

Gençliğin
nabzı Ankara’da atacak





24-25 Nisan 2010 tarihleri arasında yapılacak, I. Risale-i Nur
Gençlik Kongresi’ni gerçekleştirmek için bütün hazırlıklar tamamlandı.

10 adet masa çalışmasının yer alacağı kongreden çıkacak olan
deklarasyonlar, 16 Mayıs’ta Ankara’da düzenlenecek Gençlik Şöleni’nde
kamuoyu ile paylaşılacak. Risale-i Nur Enstitüsü Genel Sekreteri Şener
Boztaş Gençlik Kongresi hakkında gazetemize bilgi verdi. Enstitü’nün
amacının Said Nursî’nin ve Risâle-i Nur’un doğru bir şekilde anlaşılması
ve anlatılması olduğunu söyleyen Boztaş, Risâle-i Nuru ve verdiği
mesajları bilimsel veriler ışığında incelemeyi hedeflediklerini, bunun
için de akademik organizasyonlar ve yayın faaliyetleri düzenlediklerini
bildirdi.

Boztaş, gençlere has bir kongre organize etmelerinin sebebini
şöyle ifade etti: “Hem bireysel olarak, hem de Risâle-i Nur formasyonu
içerisinde kendini geliştirebilmiş, alanındaki verilere hâkim, aynı
zamanda Risâle-i Nurun mesajını sindiren bir akademik personel ihtiyacı
had safhada. Okuyan, araştıran, yazan, konuşan araştırmacılara
ihtiyacımız var. Doğrudan, Üstadın da metodu olduğu üzere, insana
yatırım yapmamız gerekiyor. Daha donanımlı daha hür düşünceli, bilgili,
gayretli insanların yetişmesine gayret etmemiz lâzım. Bizim gençlik
kongresi yapmaktaki maksadımız, bu konulara meyilli, meraklı genç
kardeşlerimize bir motivasyon sağlamak, onlar için bir zemin oluşturmak.
Bu kardeşlerimiz şimdi bu heyecanı yaşadıktan sonra ilerde kendilerini
geliştirmiş olacaklar ve bizim insan kaynağımızı, ilerleyen dönemlerde
karşılamış olacaklar. Yapacakları akademik kariyer, ortaya koyacakları
makaleler vs.. Risâle-i Nur hizmetine ilerde büyük katkılar sağlayacak.”


Hem Risâle-i Nur okuyan, hem de herhangi bir fakültede öğrenimini
sürdüren her bir gencin Medresetüzzehra talebesi olduğunu aktaran Şener
Boztaş, “Malûm Medresetüzzehra projesi Üstadın hayatının projesidir.
Baktığınız zaman gerçekleşmemiş proje gibi gözükmekte. Ama biz böyle
değerlendirmiyoruz. Çünkü Medresetüzzehra’nın hedefi olan çift kanatlı
eğitimi almış oluyorlar. Bir yanda müsbet ilimleri fakültelerinde
öğreniyorlar, diğer yandan Risâle-i Nur aracılığıyla dinî ilimlerin
eğitimini alıyorlar. Bu tür faaliyetler, genç kardeşlerimizin
yetişmesine, yeşerip meyve vermesine vesile olacak diye düşünüyoruz”
dedi. Katılımcılara; Lisans, Master ve Doktora dönemini de içine alacak
şekilde, 30 yaş sınırı koyduklarını hatırlatan Boztaş, “Hanımlarla
birlikte Türkiye’nin her tarafından 120 genç kongreye katılacak. İşin
bir başka güzel tarafı bu katılımcıların 100’e yakını tebliğ sunacaklar.
Biz burada tebliğlerin muhtevasına, akademik değerine çok bakmıyoruz.
Bizim için önemli olan böyle bir gayretin içine bu kardeşlerimizin
girmesi. İlk kez yapıyor olmak önemlidir. İleriki dönemlerde elbette
kalitesini geliştirmiş olacağız” diyerek katılımcı yoğunluğuna dikkati
çekti.

AHLÂK VE DİN MASASINA YOĞUN KATILIM VAR

Masa çalışmaları için 8 ayrı konu belirlediklerini belirten
Risale-i Nur Enstitüsü Genel Sekreteri Şener Boztaş, bazı masalara talep
çok olduğu için ikiye böldüklerini ve toplam 10 masa çalışması
olacağını anlattı. Boztaş, masalara olan katılımcı yoğunluğunu şöyle
değerlendirdi; “En fazla Ahlâk ve Din masalarına talep var. Siyaset
masasına daha yoğun katılım olur gibi tahmin ediliyordu, ama öyle
olmadı. Aslında buradan gençlerin gündemini görebiliyoruz. Yani kendi
dünyalarında meşgul oldukları alanları, içerisinde bulundukları arkadaş
çevresinde belki konuşup gözlemledikleri sorunları buradan
çıkarabiliyoruz. Üniversite gençliği arasında bir din sorunu olduğunu,
arkasından o sorunu aşmış bile olsa, ahlâk konusunda bir takım sorunlar
yaşandığını, çıkarabiliriz. Bizim çalışma alanlarımızın dışardan ilk
bakıldığı şekilde siyaset değil, din, ahlâk ve ibadet olduğunu gençlerin
de bunun farkında olduğunu görmek güzel.” Buna göre Ankara‘daki program
şöyle: 23 Nisan Cuma günü Ayaş’ta katılımcılar toplanmaya
başlayacaklar. Kongre, 24 Nisan Cumartesi günü saat 14’te başlayıp 25
Nisan Cumartesi günü saat 16’ya kadar devam edecek. İlk gün herkes kendi
masasıyla ilgili çalışmalarını sürdürecek, tebliği olan onu sunacak,
olmayan müzakerelere katılacak. Akşam katılımcılara yönelik sohbet ve
eğlence içeren bir program olacak. Pazar günü her masa kendi sonuç
bildirilerini hazırlayacak. Deklarasyonlar 16 Mayıs’ta Ankara’da
yapılacak olan I. Risale-i Nur Gençlik Şöleninde hem dâvetlilere, hem de
kamuoyuna açıklanacak.

8 MASA ÇALIŞMASI YER ALIYOR

Masa çalışmaları için Ankara’yı coğrafî olarak ortada olması
gerekçesiyle seçtiklerini belirten Boztaş, hanımlara ait Aile ve Gençlik
masasının, İstanbul’da gerçekleştirileceğini söyledi. Kongrede, Ahlâk
ve Gençlik; Eğitim ve Gençlik; Kültür, Sanat ve Gençlik; Aile ve Gençlik
[Hanımlar masası]; Din ve Gençlik; Siyaset ve Gençlik; Bilim ve
Gençlik; Hürriyet ve Gençlik masaları yer alıyor.

Hanımlar İstanbul'da

Hanımlar masası olan Aile ve Gençlik ise, İstanbul’da bir araya
geliyor. Risale-i Nur Enstitüsü’nün Vefa’daki merkezinde masa çalışması
yapacak hanımlar grubunda, 10 kişi yer alıyor. Çevre illerden gelen
katılımcılar, hazırladıkları tebliğler üzerinde Cumartesi 14’ten, Pazar
16’ya kadar müzakere yapacaklar. Katılımcıların kalacakları yer ve yemek
ihtiyaçları Risale-i Nur Enstitüsü tarafından karşılanacak.




ELİF NUR KURTOĞLU
/ İSTANBUL


23.04.2010

"İyyake nâ'büdü ve İyyake nesteîn."
'Ancak Sana kulluk eder, ancak Senden yardım dileriz.'
"İnsanlara teşekkür etmeyen, ALLAH'a da şükretmez.!"
'Bırak bîçare feryâdı, Bîçare S.V.

Bîçare S.V.

Profesyonel

  • "Bîçare S.V." bir erkek
  • Konuyu başlatan "Bîçare S.V."

Mesajlar: 712

Konum: İstanbul/ Çamlıca

Meslek: Gazeteci/ Arşiv-Kütüphane

Hobiler: Kitap okuma (Sesli)

  • Özel mesaj gönder

2

23.04.2010, 08:17


Millet Meclisine hitabe - 1 Şarkı ayağa kaldıracak
din ve kalbdir



Şarkı ayağa kaldıracak din ve kalbdir, akıl ve felsefe değil. Şarkı
intibaha getirdiniz; fıtratına muvafık bir cereyan veriniz. Yoksa,
sa’yiniz ya hebâen gider, veya muvakkat, sathî kalır.

[1339* tarihinde Meclis-i Mebusana hitaben

yazdığım bir hutbenin sûretidir]

Şüphesiz namaz, mü’minler üzerine belli vakitler için farz olarak
yazılmıştır.” (Nisâ Sûresi, 4:103)

Ey mücâhidîn-i İslâm! Ey ehl-i hâl ü akd! Bu fakirin bir meselede
on sözünü, birkaç nasihatini dinlemenizi ricâ ediyorum.

Evvelâ: Şu muzafferiyetteki hârikulâde nimet-i İlâhiye bir şükran
ister ki devam etsin, ziyade olsun. Yoksa, nimet şükrü görmezse gider.
Madem ki Kur’ân’ı, Allah’ın tevfikiyle düşmanın hücumundan kurtardınız.
Kur’ân’ın en sarih ve en kat’î emri olan “salât” gibi ferâizi imtisal
etmeniz lâzımdır. Tâ onun feyzi, böyle harika sûretinde üstünüzde tevâli
ve devam etsin.

Sâniyen: Âlem-i İslâmı mesrûr ettiniz, muhabbet ve teveccühünü
kazandınız. Lâkin o teveccüh ve muhabbetin idamesi, şeâir-i İslâmiyeyi
iltizamla olur. Zira, Müslümanlar İslâmiyet hesabına sizi severler.

Sâlisen: Bu âlemde evliyâullah hükmünde olan gazi ve şühedalara
kumandanlık ettiniz. Kur’ân’ın evâmir-i kat’iyesine imtisal etmekle,
öteki âlemde de o nurânî güruha refik olmaya çalışmak, sizin gibi
himmetlilerin şe’nidir. Yoksa, burada kumandan iken orada bir neferden
istimdad-ı nur etmeye muztar kalacaksınız. Bu dünya-yı deniyye, şan ve
şerefiyle öyle bir metâ değil ki, sizin gibi insanları işbâ etsin,
tatmin etsin ve maksud-u bizzat olsun.

Râbian: Bu millet-i İslâmın cemaatleri, çendan bir cemaat
namazsız kalsa, fâsık da olsa, yine başlarındakini mütedeyyin görmek
ister. Hattâ, umum şarkta, umum memurlara dair en evvel sordukları suâl
bu imiş: “Acaba namaz kılıyor mu?” derler. Namaz kılarsa mutlak emniyet
ederler; kılmazsa, ne kadar muktedir olsa nazarlarında müttehemdir.

Bir zaman, Beytüşşebab aşâirinde isyan vardı. Ben gittim, sordum:


“Sebep nedir?”

Dediler ki:

“Kaymakamımız namaz kılmıyordu, rakı içiyordu. Öyle dinsizlere
nasıl itaat edeceğiz?”

Bu sözü söyleyenler de namazsız, hem de eşkıyâ idiler.

Hâmisen: Enbiyanın ekseri Şarkta ve hükemanın ağlebi Garpta
gelmesi kader-i ezelînin bir remzidir ki, Şarkı ayağa kaldıracak din ve
kalbdir, akıl ve felsefe değil. Şarkı intibaha getirdiniz; fıtratına
muvafık bir cereyan veriniz. Yoksa, sa’yiniz ya hebâen gider, veya
muvakkat, sathî kalır.

* Milâdî 1923’tür.

Mesnevî-i Nûriye, s. 85; Tarihçe-i Hayat, s. 125 (yeni tanzim, s.
220)

-DEVAM EDECEK-
"İyyake nâ'büdü ve İyyake nesteîn."
'Ancak Sana kulluk eder, ancak Senden yardım dileriz.'
"İnsanlara teşekkür etmeyen, ALLAH'a da şükretmez.!"
'Bırak bîçare feryâdı, Bîçare S.V.

Bîçare S.V.

Profesyonel

  • "Bîçare S.V." bir erkek
  • Konuyu başlatan "Bîçare S.V."

Mesajlar: 712

Konum: İstanbul/ Çamlıca

Meslek: Gazeteci/ Arşiv-Kütüphane

Hobiler: Kitap okuma (Sesli)

  • Özel mesaj gönder

3

23.04.2010, 08:21

Millet Meclisine hitabe - Şarkı ayağa kaldıracak din ve kalbdir


Şarkı ayağa kaldıracak din ve kalbdir, akıl ve
felsefe değil. Şarkı intibaha getirdiniz; fıtratına muvafık bir cereyan
veriniz. Yoksa, sa’yiniz ya hebâen gider, veya muvakkat, sathî kalır.

[1339* tarihinde Meclis-i
Mebusana hitaben yazdığım bir hutbenin sûretidir]

[b]Sadisen:
Hasmınız ve İslâmiyet düşmanı olan frenkler, dindeki lâkaytlığınızdan
pek fazla istifade ettiler ve ediyorlar. Hattâ diyebilirim ki, hasmınız
kadar İslâma zarar veren, dinde ihmalinizden istifade eden insanlardır.
Maslahat-ı İslâmiye ve selâmet-i millet namına, bu ihmali a'mâle tebdil
etmeniz gerektir. Görülmüyor mu ki, İttihatçılar o kadar harika azim ve
sebat ve fedakârlıklarıyla, hattâ İslâmın şu intibâhına da bir sebep
oldukları halde, bir derece dinde lâübâlilik tavrını gösterdikleri için,
dahildeki milletten nefret ve tezyif gördüler. Hariçteki İslâmlar
dindeki ihmallerini görmedikleri için hürmeti verdiler.
[/b]

[b]Sabian:
Âlem-i küfür, bütün vesaitiyle, medeniyetiyle, felsefesiyle, fünunuyla,
misyonerleriyle âlem-i İslâma hücum ve maddeten uzun zamandan beri
galebe ettiği halde, âlem-i İslâma dinen galebe edemedi. Ve dahilî bütün
fırak-ı dâlle-i İslâmiye de, birer kemmiye-i kalile-i muzırra suretinde
mahkûm kaldığı; ve İslâmiyet metanetini ve salâbetini sünnet ve
cemaatle muhafaza eylediği bir zamanda, lâübâliyâne, Avrupa medeniyet-i
habise kısmından süzülen bir cereyan-ı bid'atkârâne, sinesinde yer
tutamaz. Demek, âlem-i İslâm içinde mühim ve inkılâbvâri bir iş görmek,
İslâmiyetin desâtirini inkıyadla olabilir, başka olamaz. Hem olmamış,
olmuşsa da çabuk ölüp sönmüş.
[/b]
[b]Sâminen:
Zaaf-ı dine sebep olan Avrupa medeniyet-i sefihanesi yırtılmaya yüz
tuttuğu bir zamanda ve medeniyet-i Kur'ân'ın zuhura yakın geldiği bir
anda, lâkaydâne ve ihmalkârâne, müsbet bir iş görülmez. Menfîce,
tahripkârâne iş ise, bu kadar rahnelere mâruz kalan İslâm zaten muhtaç
değildir.
[/b]
[b]Tâsian:
Sizin bu İstiklâl Harbindeki muzafferiyetinizi ve âli hizmetinizi takdir
eden ve sizi can ü dilden seven cumhur-u mü'minîndir. Ve bilhassa
tabaka-i avâmdır ki, sağlam Müslümanlardır. Sizi ciddî sever ve sizi
tutar ve size minnettardır ve fedakârlığınızı takdir ederler. Ve
intibaha gelmiş en cesim ve müthiş bir kuvveti size takdim ederler. Siz
dahi, evâmir-i Kur'âniyeyi imtisalle onlara ittisal ve istinad etmeniz,
maslahat-ı İslâm namına zarurîdir. Yoksa, İslâmiyetten tecerrüt eden,
bedbaht, milliyetsiz, Avrupa meftunu frenk mukallitleri avâm-ı Müslimîne
tercih etmek maslahat-ı İslâma münâfi olduğundan, âlem-i İslâm nazarını
başka tarafa çevirecek ve başkasından istimdat edecek.
[/b]

[b]Âşiren:
Bir yolda dokuz ihtimal-i helâket, tek bir ihtimal-i necat varsa,
hayatından vazgeçmiş, mecnun bir cesur lâzım ki o yola sülûk etsin.
Şimdi, yirmi dört saatten bir saati işgal eden farz namaz gibi
zaruriyat-ı diniyede, yüzde doksan dokuz ihtimal-i necat var. Yalnız,
gaflet ve tembellik hâsiyetiyle, bir ihtimal, zarar-ı dünyevî olabilir.
Halbuki ferâizin terkinde, doksan dokuz ihtimal-i zarar var. Yalnız
gaflet ve dalâlete istinad, tek bir ihtimal-i necat olabilir. Acaba dine
ve dünyaya zarar olan ihmal ve ferâizin terkine ne bahane bulunabilir?
Hamiyet nasıl müsaade eder?
[/b]
Bâhusus bu
gürûh-u mücâhidin ve bu yüksek meclisin ef'âli taklid edilir.
Kusurlarını millet ya taklit veya tenkit edecek; ikisi de zarardır.
Demek onlarda hukukullah, hukuk-u ibâdı da tazammun ediyor. Sırr-ı
tevatür ve icmâı tazammun eden hadsiz ihbaratı ve delâili dinlemeyen ve
safsata-i nefis ve vesvese-i şeytandan gelen bir vehmi kabul eden
adamlarla hakikî ve ciddî iş görülmez.

Şu inkılâb-ı
azîmin temel taşları sağlam gerek. Şu meclis-i âlinin şahsiyet-i
mâneviyesi, sahip olduğu kuvvet cihetiyle, mânâ-yı saltanatı deruhte
etmiştir. Eğer şeâir-i İslâmiyeyi bizzat imtisal etmek ve ettirmekle
mânâ-yı hilâfeti dahi vekâleten deruhte etmezse, hayat için dört şeye
muhtaç, fakat an'ane-i müstemirre ile günde lâakal beş defa dine muhtaç
olan şu fıtratı bozulmayan ve lehviyat-ı medeniyeyle ihtiyâcât-ı
ruhiyesini unutmayan bu milletin hâcât-ı diniyesini Meclis tatmin
etmezse, bilmecburiyye mânâ-yı hilâfeti, tamamen kabul ettiğiniz isme ve
lâfza verecek. O mânâyı idame etmek için kuvveti dahi verecek. Halbuki,
Meclis elinde bulunmayan ve Meclis tarikiyle olmayan böyle bir kuvvet,
inşikak-ı âsâya sebebiyet verecektir. İnşikak-ı âsâ ise, "Allah'ın
dinine ve Kur'ân'a hep birlikte sım sıkı sarılın." (Âl-i İmran Sûresi,
3:103) âyetine zıttır. Zaman cemaat zamanıdır. Cemaatın ruhu olan şahs-ı
mânevî daha metindir. Ve, tenfiz-i ahkâm-ı şer'iyeye daha ziyade
muktedirdir. Halife-i şahsî, ancak ona istinadla vezâifi deruhte
edebilir. Cemaatin ruhu olan şahs-ı mânevî eğer müstakim olsa, ziyade
parlak ve kâmil olur. Eğer fena olsa, pek çok fena olur. Ferdin iyiliği
de, fenalığı da mahduttur. Cemaatin ise gayr-ı mahduttur. Harice karşı
kazandığınız iyiliği, dahildeki fenâlıkla bozmayınız. Bilirsiniz ki,
ebedî düşmanlarınız ve zıtlarınız ve hasımlarınız İslâmın şeâirini
tahrip ediyorlar. Öyleyse, zarurî vazifeniz, şeâiri ihyâ ve muhafaza
etmektir. Yoksa, şuursuz olarak şuurlu düşmana yardımdır. Şeâirde
tehâvün, zaaf-ı milliyeti gösterir. Zaaf ise, düşmanı tevkif etmez,
teşci eder.

"Allah bize yeter; O ne
güzel vekildir." [b](Âl-i İmrân Sûresi, 3:173)
[/b]

"O ne
güzel dost ve O ne güzel yardımcıdır." [b](Enfâl Sûresi, 8:40)
[/b]

Tarihçe-i
Hayat, s. 126, [b](yeni tanzim, s. 223), Mesnevî-i Nûriye, s. 86
[/b]

-DEVAM EDECEK-http://www.sentezhaber.com/haber_detay.asp?haberID=10508
"İyyake nâ'büdü ve İyyake nesteîn."
'Ancak Sana kulluk eder, ancak Senden yardım dileriz.'
"İnsanlara teşekkür etmeyen, ALLAH'a da şükretmez.!"
'Bırak bîçare feryâdı, Bîçare S.V.

Bu konuyu değerlendir