Giriş yapmadınız.

Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.

Bîçare S.V.

Profesyonel

  • "Bîçare S.V." bir erkek
  • Konuyu başlatan "Bîçare S.V."

Mesajlar: 712

Konum: İstanbul/ Çamlıca

Meslek: Gazeteci/ Arşiv-Kütüphane

Hobiler: Kitap okuma (Sesli)

  • Özel mesaj gönder

1

10.03.2010, 09:11

Deprem, emir ve hikmet-i İlâhî iledir


Hadis-i Şerif Meâli

Kendilerine musibet verildiğinde sabreden, nîmet verildiğinde
şükreden, zulme uğradığında bağışlayan, haksızlık yaptığında af dileyen
kimseler emniyete kavuşanlar ve hidâyete erdirilenlerdir.

Câmiü's-Sağîr, No: 3508





10.03.2010










Deprem, emir ve hikmet-i İlâhî iledir


Zelzeleyi irâde ettiği vakit, bâzan da bir mâdeni harekete emredip,
ateşlendiriyor. Haydi mâdenî inkılâbât dahi olsa, yine emir ve hikmet-i
İlâhî ile olur; başka olamaz.

(Dünden devam)

Beşinci Suâl: Âdil ve Rahîm, Kadîr ve Hakîm, neden hususî
hatâlara hususî ceza vermeyip, koca bir unsuru musallat eder. Bu hâl
cemâl-i rahmetine ve şümûl-ü kudretine nasıl muvâfık düşer?

Elcevap: Kadîr-i Zülcelâl, herbir unsura çok vazifeler vermiş
ve herbir vazifede çok neticeler verdiriyor. Bir unsurun birtek
vazifesinde, birtek neticesi çirkin ve şer ve musîbet olsa da, sâir
güzel neticeler, bu neticeyi de güzel hükmüne getirir. Eğer, bu tek
çirkin netice vücuda gelmemek için, insana karşı hiddete gelmiş o
unsur, o vazifeden men edilse; o vakit o güzel neticeler adedince
hayırlar terk edilir ve lüzumlu bir hayrı yapmamak, şer olması
haysiyetiyle, o hayırlar adedince şerler yapılır. Tâ birtek şer
gelmesin gibi; gayet çirkin ve hilâf-ı hikmet ve hilâf-ı hakikat ve
kusurdur. Kudret ve hikmet ve hakikat kusurdan münezzehtirler. Mâdem
bir kısım hatâlar, unsurları ve arzı hiddete getirecek derecede bir
şümûllü isyandır ve çok mahlûkatın hukukuna bir tahkirli tecavüzdür.
Elbette o cinâyetin fevkalâde çirkinliğini göstermek için, koca bir
unsura, küllî vazifesi içinde “Onları terbiye et” diye emir verilmesi
ayn-ı hikmettir ve adâlettir ve mazlûmlara ayn-ı rahmettir.

Altıncı Suâl: Zelzele, küre-i arzın içinde inkılâbât-ı
mâdeniyenin neticesi olduğunu ehl-i gaflet işâa edip, âdetâ tesadüfî ve
tabiî ve maksadsız bir hâdise nazarıyla bakarlar. Bu hâdisenin mânevî
esbâbını ve neticelerini görmüyorlar; tâ ki intibâha gelsinler.
Bunların istinad ettiği maddenin bir hakikati var mıdır?

Elcevap: Dalâletten başka hiçbir hakikati yoktur. Çünkü, her
sene elli milyondan ziyâde münakkaş, muntazam gömlekleri giyen ve
değiştiren küre-i arzın üstünde binler envâın birtek nevi olan, meselâ,
sinek tâifesinden hadsiz efrâdından birtek ferdin yüzer âzâsından
birtek uzvu olan kanadının kasd ve irâde ve meşîet ve hikmet cilvesine
mazhariyeti ve ona lâkayd kalmaması ve başıboş bırakmaması gösteriyor
ki, değil hadsiz zîşuurun beşiği ve anası ve mercîi ve hâmisi olan koca
küre-i arzın ehemmiyetli ef’âl ve ahvâli, belki hiçbir şeyi, cüz’î
olsun küllî olsun, irâde ve ihtiyâr ve kasd-ı İlâhî haricinde olmaz.
Fakat, Kadîr-i Mutlak, hikmetinin muktezâsıyla, zâhir esbâbı
tasarrufâtına perde ediyor. Zelzeleyi irâde ettiği vakit, bâzan da bir
mâdeni harekete emredip, ateşlendiriyor. Haydi mâdenî inkılâbât dahi
olsa, yine emir ve hikmet-i İlâhî ile olur; başka olamaz. Meselâ, bir
adam, bir tüfek ile birisini vurdu. Vuran adama hiç bakılmasa, yalnız
fişekteki barutun ateş alması noktasına hasr-ı nazar edip, bîçare
maktûlün büsbütün hukukunu zâyi etmek, ne derece belâhet ve
divâneliktir; aynen öyle de, Kadîr-i Zülcelâlin musahhar bir memuru,
belki bir gemisi, bir tayyâresi olan küre-i arzın içinde bulunan ve
hikmet ve irâde ile iddihar edilen bir bombayı, ehl-i gaflet ve tuğyânı
uyandırmak için, “Ateşlendir!” diye olan emr-i Rabbânîyi unutmak ve
tabiata sapmak, hamakàtın en eşneidir.

Sözler, s. 159, (yeni tanzim, s. 281)
"İyyake nâ'büdü ve İyyake nesteîn."
'Ancak Sana kulluk eder, ancak Senden yardım dileriz.'
"İnsanlara teşekkür etmeyen, ALLAH'a da şükretmez.!"
'Bırak bîçare feryâdı, Bîçare S.V.

Bîçare S.V.

Profesyonel

  • "Bîçare S.V." bir erkek
  • Konuyu başlatan "Bîçare S.V."

Mesajlar: 712

Konum: İstanbul/ Çamlıca

Meslek: Gazeteci/ Arşiv-Kütüphane

Hobiler: Kitap okuma (Sesli)

  • Özel mesaj gönder

2

10.03.2010, 09:23

YANLIŞ VE KOLAYCI YAKLAŞIMLARLA ÇÖZÜM OLMAZ



Başbakan Erdoğan'ın sözüne dayanarak, ölümlerin sebebini kerpiç
evlere bağlayan yorumun yanlış olduğu, yıkılan evlerin kerpiç değil,
çürük malzemeyle yapılan kolonsuz ve yığma binalar olduğu, bu tür
yanlış ve kolaycı yaklaşımların çözüm getirmeyeceği ifade ediliyor.

SİSTEM VE TEMELİNDEKİ ZİHNİYET DEĞİŞMELİ Kİ...

Asıl sorumlunun ise, hizmet değil, tahakküm ve baskı üzerine
kurulup her türlü keyfîliğe açık şekilde işleyen antidemokratik,
hukuksuz ve çağdışı sistem olduğu belirtilerek, kalıcı ve sağlıklı
çözüm için, bu sistemle ona vücut veren zihniyetin değişmesi gerektiği
vurgulanıyor.



Gündemin nabzını tutmak için tıklayın!
[url]www.sentezhaber.com
[/url]






10.03.2010











"İyyake nâ'büdü ve İyyake nesteîn."
'Ancak Sana kulluk eder, ancak Senden yardım dileriz.'
"İnsanlara teşekkür etmeyen, ALLAH'a da şükretmez.!"
'Bırak bîçare feryâdı, Bîçare S.V.

Bu konuyu değerlendir