Giriş yapmadınız.

Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.

Bîçare S.V.

Profesyonel

  • "Bîçare S.V." bir erkek
  • Konuyu başlatan "Bîçare S.V."

Mesajlar: 712

Konum: İstanbul/ Çamlıca

Meslek: Gazeteci/ Arşiv-Kütüphane

Hobiler: Kitap okuma (Sesli)

  • Özel mesaj gönder

1

06.03.2010, 19:39

İstikbal yalnız ve yalnız İslâmiyetin olacak


Âyet-i Kerime Meâli

Şimdi size bu kadar deliller gelmişken ayağınız kayar ve haktan
ayrılırsanız, iyi bilin ki Allah'ın kudreti herşeye galiptir ve hikmeti
herşeyi kuşatır.

Bakara Sûresi: 209





07.03.2010










İstikbal yalnız ve yalnız İslâmiyetin olacak

Ben dünyaya işittirecek derecede kanaat-i kat’iyemle derim:
İstikbal, yalnız ve yalnız İslâmiyetin olacak. Ve hâkim, hakaik-i
Kur’âniye ve imaniye olacak.

Ye’sin burnunun rağmına olarak ben dünyaya işittirecek
derecede kanaat-i kat’iyemle derim: İstikbal, yalnız ve yalnız
İslâmiyetin olacak. Ve hâkim, hakaik-i Kur’âniye ve imaniye olacak.
Öyleyse, şimdiki kader-i İlâhî ve kısmetimize razı olmalıyız ki, bize
parlak bir istikbal, ecnebîlere müşevveş bir mâzi düşmüş.

Bu dâvâma çok bürhanlardan ders almışım. Şimdi o bürhanlardan
mukaddematlı bir buçuk bürhanı zikredeceğim. O bürhanın mukaddematına
başlıyoruz:

İşte, İslâmiyetin hakâiki hem mânen, hem maddeten terakkî etmeye kabil ve mükemmel bir istidadı var.

Birinci cihet olan mânen terakki ise: Biliniz, hakikî vukuâtı
kaydeden tarih, hakikate en doğru şahittir. İşte, tarih bize
gösteriyor. Hattâ, Rus’u mağlûp eden Japon Başkumandanının İslâmiyetin
hakkaniyetine şehadeti de şudur ki:

Hakikat-i İslâmiyetin kuvveti nispetinde, Müslümanlar o kuvvete
göre hareket etmeleri derecesinde ehl-i İslâm temeddün edip terakkî
ettiğini tarih gösteriyor. Ve ehl-i İslâmın hakikat-i İslâmiyede
zaafiyeti derecesinde tevahhuş ettiklerini, vahşete ve tedennîye
düştüklerini ve hercümerc içinde belâlara, mağlûbiyetlere düştüklerini
tarih gösteriyor. Sair dinler ise bilâkistir. Yani, salâbet ve
taassuplarının zaafiyeti nisbetinde temeddün ve terakki ettikleri gibi,
dinlerine salâbet ve taassuplarının kuvveti derecesinde de tedennî ve
ihtilâllere maruz kaldıklarını tarih gösteriyor. Şimdiye kadar zaman
böyle geçmiş.

Hem Asr-ı Saadetten şimdiye kadar hiçbir tarih bize göstermiyor
ki, bir Müslümanın muhakeme-i akliye ile ve delil-i yakinî ile ve
İslâmiyete tercih etmekle, eski ve yeni ayrı bir dine girdiğini tarih
göstermiyor. Avâmın delilsiz, taklidî bir sûrette başka dine girmesinin
bu meselede ehemmiyeti yok. Dinsiz olmak da başka meseledir. Halbuki,
bütün dinlerin etbâları ise—hatta en ziyade dinine taassup gösteren
İngilizlerin ve eski Rusların—muhakeme-i akliye ile İslâmiyete dahil
olduklarını ve günden güne, bazı zaman takım takım, kat’î bürhan ile
İslâmiyete girdiklerini tarihler bize bildiriyorlar.HÂŞİYE

Eğer biz ahlâk-ı İslâmiyenin ve hakaik-i imaniyenin kemâlâtını
ef’âlimizle izhar etsek, sair dinlerin tâbileri, elbette cemaatlerle
İslâmiyete girecekler; belki küre-i arzın bazı kıt’aları ve devletleri
de İslâmiyete dehâlet edecekler.

HAŞİYE: İşte, bu mezkûr dâvâya bir delil şudur ki: İki dehşetli
harb-i umumînin ve şiddetli bir istibdad-ı mutlakın zuhuruyla beraber,
bu dâvâya kırk beş sene sonra şimalin İsveç, Norveç, Finlandiya gibi
küçük devletleri Kur’ân’ı mekteplerinde ders vermek ve kabul etmek ve
komünistliğe, dinsizliğe karşı set olmak için kabul etmeleri; ve
İngilizin mühim hatiplerinin bir kısmı Kur’ân’ı İngilize kabul
ettirmeye taraftar çıkmaları; ve küre-i arzın şimdiki en büyük devleti
Amerika’nın bütün kuvvetiyle din hakikatlerine taraftar çıkması ve
İslâmiyetle Asya ve Afrika’nın saadet ve sükûnet ve musalâha bulacağına
karar vermesi ve yeni doğan İslâm devletlerini okşaması ve teşvik
etmesi ve onlarla ittifaka çalışması, kırk beş sene evvel olan bu
müddeayı ispat ediyor, kuvvetli bir şahit olur.

Hutbe-i Şamiye, s. 28-30
"İyyake nâ'büdü ve İyyake nesteîn."
'Ancak Sana kulluk eder, ancak Senden yardım dileriz.'
"İnsanlara teşekkür etmeyen, ALLAH'a da şükretmez.!"
'Bırak bîçare feryâdı, Bîçare S.V.

Bu konuyu değerlendir