Giriş yapmadınız.

Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.

Bîçare S.V.

Profesyonel

  • "Bîçare S.V." bir erkek
  • Konuyu başlatan "Bîçare S.V."

Mesajlar: 712

Konum: İstanbul/ Çamlıca

Meslek: Gazeteci/ Arşiv-Kütüphane

Hobiler: Kitap okuma (Sesli)

  • Özel mesaj gönder

1

02.03.2010, 13:46

Vazifen fahr değil, şükürdür


Hadis-i Şerif Meâli

Şüphesiz şeytan namaz kılanların kendisine kulluk etmelerinden
ümidini kesmiştir. Fakat onları birbirine karşı kışkırtma konusunda
hâlâ ümitlidir.

Câmiü's-Sağîr, No: 1170





02.03.2010










Vazifen fahr değil, şükürdür

Senin vazifen fahr değil, şükürdür. Sana lâyık olan şöhret
değil, tevâzudur, hacâlettir. Senin hakkın medih değil istiğfardır,
nedâmettir. Senin kemâlin hodbînlik değil, hudâbînliktedir.

“Yaptıkları kötülüklerle sevinen ve yapmadıkları hayırla
övülmekten hoşlanan kimseleri, sakın azabdan kurtulurlar zannetme.
Onlar için pek acı bir azab vardır.” (Al-i İmrân Sûresi: 188.)


Nefs-i emmâreme bir sille-i te’dib

Ey fahre meftun, şöhrete mübtelâ, methe düşkün, hodbînlikte
bîhemtâ sersem nefsim! Eğer binler meyve veren incirin menşei olan
küçücük bir çekirdeği ve yüz salkım ona takılan üzümün siyah kurucuk
çubuğu bütün o meyveleri, o salkımları kendi hünerleri olduğu; ve
onlardan istifade edenler o çubuğa, o çekirdeğe medih ve hürmet etmek
lâzım olduğu, hak bir dâvâ ise, senin dahi sana yüklenen ni’metler için
fahre, gurura, belki bir hakkın var. Halbuki, sen dâim zemme
müstehaksın. Zîrâ o çekirdek ve o çubuk gibi değilsin. Senin bir cüz-i
ihtiyârın bulunmakla, o ni’metlerin kıymetlerini fahrin ile tenkîs
ediyorsun. Gururunla tahrip ediyorsun ve küfrânınla iptal ediyorsun ve
temellükle gasb ediyorsun. Senin vazifen fahr değil, şükürdür. Sana
lâyık olan şöhret değil, tevâzudur, hacâlettir. Senin hakkın medih
değil istiğfardır, nedâmettir. Senin kemâlin hodbînlik değil,
hudâbînliktedir. Evet, sen benim cismimde âlemdeki tabiata benzersin.
İkiniz, hayrı kabul etmek, şerre mercî olmak için yaratılmışsınız.
Yani, fâil ve masdar değilsiniz, belki münfail ve mahalsiniz.

Yalnız bir tesiriniz var; o da hayr-ı mutlaktan gelen hayrı
güzel bir sûrette kabul etmemenizden, şerre sebep olmanızdır. Hem, siz
birer perde yaratılmışsınız; tâ güzelliği görülmeyen zâhirî
çirkinlikler size isnad edilip, Zât-ı Mukaddese-i İlâhiyenin tenzihine
vesîle olasınız. Halbuki, bütün bütün vazife-i fıtratınıza zıd bir
sûret giymişsiniz. Kabiliyetsizliğinizden hayrı şerre kalbettiğiniz
halde, Hàlıkınızla güyâ iştirâk edersiniz. Demek, nefisperest,
tabiatperest, gayet ahmak, gayet zâlimdir.

Hem deme ki, “Ben mazharım. Güzele mazhar ise güzelleşir.” Zîrâ, temessül etmediğinden, mazhar değil, memerr olursun.

Hem deme ki, “Halk içinde ben intihab edildim. Bu meyveler benim
ile gösteriliyor. Demek bir meziyetim var.” Hayır, hâşâ! Belki
herkesten evvel sana verildi; çünkü herkesten ziyâde sen müflis ve
muhtaç ve müteellim olduğundan en evvel senin eline verildi.Hâşiye

Hâşiye: Hakîkaten, ben de bu münâzarada Yeni Said nefsini bu
derece ilzam ve iskât etmesini çok beğendim ve “Bin bârekâllah” dedim.

Sözler, s. 209, (yeni tanzim, s. 363)
"İyyake nâ'büdü ve İyyake nesteîn."
'Ancak Sana kulluk eder, ancak Senden yardım dileriz.'
"İnsanlara teşekkür etmeyen, ALLAH'a da şükretmez.!"
'Bırak bîçare feryâdı, Bîçare S.V.

Bu konuyu değerlendir