Giriş yapmadınız.

Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.

Bîçare S.V.

Profesyonel

  • "Bîçare S.V." bir erkek
  • Konuyu başlatan "Bîçare S.V."

Mesajlar: 712

Konum: İstanbul/ Çamlıca

Meslek: Gazeteci/ Arşiv-Kütüphane

Hobiler: Kitap okuma (Sesli)

  • Özel mesaj gönder

1

18.02.2010, 09:23

Dünyevî merakâver meselelere bakmak


Âyet-i Kerime Meâli

Kullarım senden Beni sordukları vakit de ki, muhakkak ben çok
yakınım. Bana dua ettiği zaman, dua edenin duasına cevap veririm.
Öyleyse onlar da Benim davetime uysunlar, Bana iman etsinler ki, doğru
yolu bulmuş olsunlar.

Bakara Sûresi: 186





18.02.2010










Dünyevî merakâver meselelere bakmak

Dünyevî merakâver meselelere bakıp, vazife-i bâkiyenizde fütur
getirmeyiniz. Meyvenin Dördüncü Meselesini çok defa okuyunuz; kuvve-i
mâneviyeniz kırılmasın.

Aziz kardeşlerim, siz katî biliniz ki, Risâle-i Nur ve
şâkirtlerinin meşgul oldukları vazife, rû-yi zemindeki bütün muazzam
mesâilden daha büyüktür. Onun için, dünyevî merakâver meselelere bakıp,
vazife-i bâkiyenizde fütur getirmeyiniz. Meyvenin Dördüncü Meselesini
çok defa okuyunuz; kuvve-i mâneviyeniz kırılmasın.

Evet, ehl-i dünyanın bütün muazzam meseleleri, fânî hayatta
zâlimâne olan düstûr-u cidal dâiresinde, gaddarane, merhametsiz ve
mukaddesât-ı diniyeyi dünyaya fedâ etmek cihetiyle, kader-i İlâhî,
onların o cinayetleri içinde, onlara bir mânevî cehennem veriyor.
Risâle-i Nur ve şâkirtlerinin çalıştıkları ve vazifedâr oldukları fânî
hayâta bedel, bâkî hayata perde olan ölümü ve hayat-ı dünyeviyenin
perestişkârlarına gayet dehşetli ecel celladının, hayat-ı ebediyeye
birer perde ve ehl-i imânın saâdet-i ebediyelerine birer vesile
olduğunu, iki kere iki dört eder derecesinde katî ispat etmektedir.
Şimdiye kadar o hakikati göstermişiz.

Elhâsıl: Ehl-i dalâlet, muvakkat hayata karşı mücâdele
ediyorlar. Bizler, ölüme karşı nûr-u Kur’ân ile cidaldeyiz. Onların en
büyük meselesi—muvakkat olduğu için—bizim meselemizin en
küçüğüne—bekaya baktığı için—mukabil gelmiyor. Madem onlar
divânelikleriyle bizim muazzam meselelerimize tenezzül edip
karışmıyorlar; biz, neden kudsî vazifemizin zararına onların küçük
meselelerini merakla takip ediyoruz?

Bu âyet “Siz doğru yolda oldukça, sapıtmış olanlar size zarar
veremez. (Mâide Sûresi: 105.)” ve usûl-ü İslâmiyetin ehemmiyetli bir
düsturu olan “Er-râzî bi’z-zarari lâ yunzeru lehû” yani, “Başkasının
dalâleti sizin hidâyetinize zarar etmez; sizler, lüzumsuz onların
dalâletleriyle meşgul olmayasınız”; düstûrun manası: “Zarara kendi râzı
olanın lehinde bakılmaz, ona şefkat edip acınmaz.”

Madem bu âyet ve bu düstur, bizi, zarara bilerek râzı olanlara
acımaktan men ediyor; biz de bütün kuvvetimiz ve merakımızla, vaktimizi
kudsî vazifeye hasretmeliyiz. Onun hâricindekileri mâlâyânî bilip,
vaktimizi zâyi etmemeliyiz. Çünkü elimizde nur var, topuz yoktur. Biz
tecâvüz edemeyiz. Bize tecâvüz edilse, nur gösteririz. Vaziyetimiz bir
nevî nûrânî müdafaadır.

Bu tetimmenin yazılmasının sebeplerinden birisi:

Risâle-i Nur’un bir talebesini tecrübe ettim. “Acaba bu heyecan,
şimdiki siyasete karşı ne fikirdedir?” diye, Boğazlar hakkında
“boşboğazlığı” münâsebetiyle bir iki şey sordum. Baktım, alâkadarâne ve
bilerek cevap verdi. Kalben, “Yazık!” dedim. “Bu vazife-i nûriyede
zararı olacak.” Sonra şiddetle ikaz ettim.

Emirdağ Lâhikası, s. 41, (yeni tanzim, s. 90)
"İyyake nâ'büdü ve İyyake nesteîn."
'Ancak Sana kulluk eder, ancak Senden yardım dileriz.'
"İnsanlara teşekkür etmeyen, ALLAH'a da şükretmez.!"
'Bırak bîçare feryâdı, Bîçare S.V.

Bu konuyu değerlendir