Giriş yapmadınız.

Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.

Bîçare S.V.

Profesyonel

  • "Bîçare S.V." bir erkek
  • Konuyu başlatan "Bîçare S.V."

Mesajlar: 712

Konum: İstanbul/ Çamlıca

Meslek: Gazeteci/ Arşiv-Kütüphane

Hobiler: Kitap okuma (Sesli)

  • Özel mesaj gönder

1

09.02.2010, 09:15

Nifakın cinayeti, İslâm üzerine pek büyüktür


Hadis-i Şerif Meâli

İbâdetin tehlikesi tembellik ve usanç duymaktır. Konuşmanın
tehlikesi yalan söylemektir. İlmin tehlikesi unutmaktır. Yumuşak
huyluluğun tehlikesi kendinden beklenen metanet ve salâbeti
göstermemektir. Asaletin tehlikesi soyu ile övünmektir. Cömertliğin
tehlikesi israftır.

Câmiü's-Sağîr, No: 5





09.02.2010










Nifakın cinayeti, İslâm üzerine pek büyüktür

Nifakın cinayeti, İslâm üzerine pek büyüktür. Âlem-i İslâmı
zelzeleye maruz bırakan nifaktır. Bunun içindir ki, Kur’ân-ı Azîmüşşan,
ehl-i nifaka fazlaca teşniat ve takbihatta bulunmuştur.

İnsanların bir kısmı da, mü’min olmadıkları halde, ‘Allaha ve âhiret gününe inandık’ derler.” (Bakara Sûresi: 8.)

Bu âyetin makabliye veçh-i nazmı:

Nasıl ki, bir hükümde iki müfredin iştiraki veya bir maksada iki
cümlenin ittihadı atfı icap ettirir. Kezâlik, bir hedefi, bir garazı
takip eden iki kıssanın da atıfları belâgatin iktizasındandır.
Binaenaleyh, on iki âyetin hülâsasını tazammun eden münafıkların
kıssası, kâfirler hakkında geçen iki âyetin meâline atfedilmiştir.

Evet vakta ki, en evvel Kur’ân’ın senasıyla başlandı. Sonra
mü’minlerin medhine intikal etti. Sonra kâfirlerin zemmine incirar
etti. Sonra, insanların kısımlarını ikmal etmek için, münafıkların
kıssası zikredildi.

Suâl: Kâfirlerin zemmi hakkında yalnız iki âyetle iktifa
edilmiştir. On iki âyetin hülâsasıyla münafıklar hakkında yapılan itnab
neye binâendir?

Cevap: Münafıklar hakkında itnabı, yani tatvili icap ettiren birkaç nükte vardır:

Birincisi: Düşman meçhul olduğu zaman daha zararlı olur.
Kandırıcı olursa daha habis olur. Aldatıcı olursa, fesadı daha şedit
olur. Dahilî olursa, zararı daha azim olur. Çünkü; dahili düşman
kuvveti dağıtır, cesareti azaltır. Haricî düşman ise, bilâkis,
asabiyeti şiddetlendirir, salabeti arttırır. Nifakın cinayeti, İslâm
üzerine pek büyüktür. Âlem-i İslâmı zelzeleye maruz bırakan nifaktır.
Bunun içindir ki, Kur’ân-ı Azîmüşşan, ehl-i nifaka fazlaca teşniat ve
takbihatta bulunmuştur.

İkincisi: Münafık olan, mü’minlerle ihtilât ede ede, yavaş
yavaş ünsiyet kesb eder, imanla ülfet peyda eder. Gerek Kur’ân’dan,
gerek mü’minlerden nifakın kötülüğü hakkındaki sözleri işite işite pis
hâletten nefret eder. En nihayet, lisanından kelime-i tevhidin kalbine
damlamasına zemin hazırlamak için itnab yapılmıştır.

Üçüncüsü: İstihza, hud’a, ikiyüzlülük, hile, kizb, riya gibi
kötü ahlâklar münafıkta var. Kâfirde o derecede yoktur. Bu cihetten
münafıklar hakkında itnab yapılmıştır.

Dördüncüsü: Alelekser münafıklar, ehl-i kitaptan oldukları
için, şeytanî bir zekâ sahipleri olup, daha hilekâr, daha desiseci
olurlar. İşte bu durumdaki münafıklar hakkında itnab, yani tatvil-i
kelâm, ayn-ı belagattır.

Bu âyetin kelimeleri arasındaki münasebetlere gelelim:

“Mine’n-nâsi” (İnsanlardan bir kısmı) câr ve mecruru, “Men”
(Öyleleri vardır ki) kelimesine haber olduğu takdirde, şöyle bir suâl
varid olur ki: Münafıkların nâstan oldukları bedihidir. Bu hüküm,
malumu ilâm etmekten ibaret kalır.

Elcevap: Malûmdur ki, bir hüküm bedihî olduğu zaman, o hükmün
lâzımı kastedilir. Burada kastedilen, o hükmün lâzımı olan taaccüptür.
Sanki Kur’ân-ı Azimüşşan, zımnen “Münafıkların nâstan oldukları acip
birşeydir” diyerek, halkı taaccüp etmeye davet etmiştir. Zira insan
mükerremdir. Mükerrem olan insan, nifaka tenezzül etmez.

İşârâtü’l-İ’câz, s. 83, (yeni tanzim, s. 136)
"İyyake nâ'büdü ve İyyake nesteîn."
'Ancak Sana kulluk eder, ancak Senden yardım dileriz.'
"İnsanlara teşekkür etmeyen, ALLAH'a da şükretmez.!"
'Bırak bîçare feryâdı, Bîçare S.V.

Bu konuyu değerlendir