Giriş yapmadınız.

Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.

1

24.01.2010, 13:08

İşte âb-ı hayat!

İşte bu ışıklı yolunuzda, Sâhib-i Kevserin delâletiyle Kevseri buldunuz.

Şefîu'l-Mahşerin izniyle Kevser ırmağının menbaında durarak, âyet-i celîlesini okuyor ve

"Ey nâs! Kim ki ebedî hayat ister, işte âb-ı hayat!

Kim ki yolunu şaşırmış; işte vesile-i necat!

Kim ki küfür ve inadından dönmez, onu bekliyor şedit azap ve ikab! ilââhir" gibi nurlu beyanatınızla her taifeyi ihyâ, ikaz ediyorsunuz.

Sizi kudsî hizmetinizde, alâ kaderi't-tâka tâkibe çalışan dost, kardeş ve talebelerinize birer maşrapa vererek,

muhtaçlara gıda, zayıf ve marizlere ilâç, zâlim ve kâfirlere semm-i katil olan mâ-i kevserden ulaştırmayı emrediyorsunuz.

Sizin kudsî hizmetinizle, irşadınızla açılan hakikat ufkuna bakınca,

Kur'ân'ın hudutları tayin ve tahdid edilmeyecek kadar vâsi bir havz-ı ekber olduğunu;

Fatiha besmelesinin menbaından gelen,

herbirisi ayrı lezzette, ayrı şiddette, ayrı kuvvette "sûre"ler namında,

yüz on dört âb-ı hayat şubelerinin kevser musluğundan bu havuza akmakta olduğunu görür gibi oluyoruz.


Barla Lâhikası

Bu konuyu değerlendir