Giriş yapmadınız.

Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.

Bîçare S.V.

Profesyonel

  • "Bîçare S.V." bir erkek
  • Konuyu başlatan "Bîçare S.V."

Mesajlar: 712

Konum: İstanbul/ Çamlıca

Meslek: Gazeteci/ Arşiv-Kütüphane

Hobiler: Kitap okuma (Sesli)

  • Özel mesaj gönder

1

23.01.2010, 08:23

İslâmiyetin verdiği uhuvvet içinde bin uhuvvet var


Âyet-i Kerime Meâli

And olsun ki Biz sizi birtakım korkular ve açlıklarla ve mal,
can ve mahsul eksikliğiyle imtihan edeceğiz. Sabredenleri müjdele.

Bakara Sûresi: 155





23.01.2010










İslâmiyetin verdiği uhuvvet içinde bin uhuvvet var

En ziyade birbirine muhtaç ve birbirinden mazlûm ve birbirinden
fakir ve ecnebî tahakkümü altında ezilen anâsır ve kabâil-i İslâmiye
içinde, fikr-i milliyetle birbirine yabanî bakmak ve birbirini düşman
telâkki etmek öyle bir felâkettir ki, tarif edilmez. Adeta bir sineğin
ısırmaması için, müthiş yılanlara arka çevirip sineğin ısırmasına karşı
mukabele etmek gibi bir divanelikle, büyük ejderhalar hükmünde olan
Avrupa’nın doymak bilmez hırslarını, pençelerini açtıkları bir zamanda
onlara ehemmiyet vermeyip, belki mânen onlara yardım edip, menfî
unsuriyet fikriyle şark vilâyetlerindeki vatandaşlara veya cenup
tarafındaki dindaşlara adâvet besleyip onlara karşı cephe almak, çok
zararları ve mehâlikiyle beraber, o cenup efradları içinde düşman
olarak yoktur ki, onlara karşı cephe alınsın. Cenuptan gelen Kur’ân
nuru var; İslâmiyet ziyası gelmiş; o içimizde vardır ve her yerde
bulunur. İşte o dindaşlara adâvet ise, dolayısıyla İslâmiyete, Kur’ân’a
dokunur. İslâmiyet ve Kur’ân’a karşı adâvet ise, bütün bu vatandaşların
hayat-ı dünyevîye ve hayat-ı uhrevîyesine bir nevî adâvettir. Hamiyet
namına hayat-ı içtimaîyeye hizmet edeyim diye iki hayatın temel
taşlarını harap etmek, hamiyet değil, hamâkattir!

Dördüncü Mesele: Müsbet milliyet, hayat-ı içtimâiyenin
ihtiyac-ı dahilîsinden ileri geliyor. Teâvüne, tesanüde sebeptir;
menfaatli bir kuvvet temin eder, uhuvvet-i İslâmiyeyi daha ziyade teyid
edecek bir vasıta olur.

Şu müsbet fikr-i milliyet, İslâmiyete hâdim olmalı, kale
olmalı, zırhı olmalı; yerine geçmemeli. Çünkü İslâmiyetin verdiği
uhuvvet içinde bin uhuvvet var; âlem-i bekada ve âlem-i berzahta o
uhuvvet bâki kalıyor. Onun için, uhuvvet-i milliye ne kadar da kavî
olsa, onun bir perdesi hükmüne geçebilir. Yoksa onu onun yerine ikame
etmek, aynı kalenin taşlarını kalenin içindeki elmas hazinesinin yerine
koyup, o elmasları dışarı atmak nevinden ahmakane bir cinayettir.

İşte, ey ehl-i Kur’ân olan şu vatanın evlâtları! Altı yüz sene
değil, belki Abbasîler zamanından beri, bin senedir Kur’ân-ı Hakîmin
bayraktarı olarak bütün cihana karşı meydan okuyup Kur’ân’ı ilân
etmişsiniz. Milliyetinizi Kur’ân’a ve İslâmiyete kal’a yaptınız. Bütün
dünyayı susturdunuz, müthiş tehâcümâtı def ettiniz. Tâ “Allah öyle bir
topluluk getirecektir ki, Allah onları sever, onlar da Allah’ı sever.
Onlar mü’minlere karşı alçak gönüllü, kâfirlere karşı izzet
sahibidirler ve Allah yolunda cihad ederler” (Mâide Sûresi, 5:54.)
âyetine güzel bir mâsadak oldunuz. Şimdi Avrupa’nın ve frenk-meşrep
münafıkların desiselerine uyup şu âyetin evvelindeki hitaba mâsadak
olmaktan çekinmelisiniz ve korkmalısınız.

Mektubat, s. 311, (yeni tanzim, s. 542)
"İyyake nâ'büdü ve İyyake nesteîn."
'Ancak Sana kulluk eder, ancak Senden yardım dileriz.'
"İnsanlara teşekkür etmeyen, ALLAH'a da şükretmez.!"
'Bırak bîçare feryâdı, Bîçare S.V.

Bu konuyu değerlendir