Giriş yapmadınız.

Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.

Bîçare S.V.

Profesyonel

  • "Bîçare S.V." bir erkek
  • Konuyu başlatan "Bîçare S.V."

Mesajlar: 712

Konum: İstanbul/ Çamlıca

Meslek: Gazeteci/ Arşiv-Kütüphane

Hobiler: Kitap okuma (Sesli)

  • Özel mesaj gönder

1

19.12.2009, 09:33

Risâle-i Nur nasıl bir tefsirdir?


Hadis-i Şerif Meâli

Farz namazlardan sonra en faziletli namaz, gecenin ortasında
kılınan teheccüd namazıdır. Ramazan'dan sonra en faziletli oruç,
Allah'ın ayı olan Muharrem ayında tutulan oruçtur.

Câmiü's-Sağîr, No: 746





19.12.2009










Risâle-i Nur nasıl bir tefsirdir?

Risâle-i Nur doğrudan doğruya Kur’ân’ın bâhir bir bürhanı ve
kuvvetli bir tefsiri ve parlak bir lem’a-i i’câz-ı mânevîsi ve o bahrin
bir reşhası ve o güneşin bir şuâsı ve o mâden-i ilm-i hakikatten mülhem
ve feyzinden gelen bir tercüme-i mâneviyesidir.

Tefsir iki kısımdır:

Birisi, malum tefsirlerdir ki, Kur’ân’ın ibaresini ve kelime ve cümlelerinin mânâlarını beyan ve izah ve ispat ederler.

İkinci kısım tefsir ise, Kur’ân’ın imanî olan hakikatlerini
kuvvetli hüccetlerle beyan ve ispat ve izah etmektir. Bu kısmın pekçok
ehemmiyeti var. Zâhir malûm tefsirler, bu kısmı bazen mücmel bir tarzda
derc ediyorlar. Fakat Risâle-i Nur, doğrudan doğruya bu ikinci kısmı
esas tutmuş, emsâlsiz bir tarzda muannid filozofları susturan bir
mânevî tefsirdir.

Şuâlar, s. 442

***

Risâle-i Nur doğrudan doğruya Kur’ân’ın bâhir bir bürhanı ve
kuvvetli bir tefsiri ve parlak bir lem’a-i i’câz-ı mânevîsi ve o bahrin
bir reşhası ve o güneşin bir şuâsı ve o mâden-i ilm-i hakikatten mülhem
ve feyzinden gelen bir tercüme-i mâneviyesidir.

Şualar, s. 590

***

Lillâhilhamd, Risâle-i Nur, bu asrı, belki gelen istikbâli
tenvir edebilir bir mu’cize-i Kur’âniye olduğunu çok tecrübeler ve
vâkıalar ile körlere de göstermiş.

Kastamonu Lâhikası, s. 6

***

Risâle-i Nur, tarîkat değil, hakîkattir; âyât-ı Kur’âniyeden
tereşşuh eden bir nurdur. Ne Şarkın ulûmundan ve ne de Garbın
fünunundan alınmış değil, Kur’ân-ı Mu’cizü’l-Beyânın bu zamana mahsus
bir i’câz-ı mânevîsidir; menfaat-i şahsiye yoktur.

Kastamonu Lâhikası, s. 150.

***

Risâle-i Nur sâir telifât gibi, ulûm ve fünûndan ve başka
kitaplardan alınmamış. Kur’ân’dan başka me’hazı yok, Kur’ân’dan başka
üstâdı yok, Kür’ân’dan başka mercîi yoktur. Telif olduğu vakit hiçbir
kitap müellifin yanında bulunmuyordu. Doğrudan doğruya Kur’ân’ın
feyzinden mülhemdir ve semâ-i Kur’ânîden ve âyâtının nücûmundan,
yıldızlarından iniyor, nüzûl ediyor.

Sikke-i Tasdîk-ı Gaybî, s. 79.

***

Hem, yazılan eserler, risâleler (ekseriyet-i mutlakası) hariçten
hiçbir sebep gelmeyerek, rûhumdan tevellüd eden bir hâcete binâen âni
ve def’î olarak ihsan edilmiş. Sonra bâzı dostlarıma gösterdiğim vakit,
demişler: “Şu zamanın yaralarına devâdır.” İntişar ettikten sonra ekser
kardeşlerimden anladım ki, tam şu zamandaki ihtiyaca muvâfık ve derde
lâyık bir ilâç hükmüne geçiyor.

Mektûbât, s. 363.

***

Esrâr-ı Kur’âniyeye âit yazılan Sözler, şu zamanın yaralarına en
münâsip bir ilâç, bir merhem ve zulümâtın tehâcümâtına mâruz heyet-i
İslâmiyeye en nâfi bir nur ve dalâlet vâdilerinde hayrete düşenler için
en doğru bir rehber olduğu îtikâdındayım. Bilirsiniz ki; eğer dalâlet
cehâletten gelse, izâlesi kolaydır. Fakat, dalâlet fenden ve ilimden
gelse, izâlesi müşküldür. Eski zamanda ikinci kısım binde bir
bulunuyordu. Bulunanlardan, ancak binden biri irşad ile yola
gelebilirdi. Çünkü öyleler kendilerini beğeniyorlar, hem bilmiyorlar,
hem kendilerini bilir zannediyorlar. Cenâb-ı Hak şu zamanda, i’câz-ı
Kur’ân’ın mânevî lemeâtından olan mâlûm Sözler’i, şu dalâlet
zındıkasına bir tiryak hâsiyetini vermiş tasavvurundayım.

Mektûbât, s. 27
"İyyake nâ'büdü ve İyyake nesteîn."
'Ancak Sana kulluk eder, ancak Senden yardım dileriz.'
"İnsanlara teşekkür etmeyen, ALLAH'a da şükretmez.!"
'Bırak bîçare feryâdı, Bîçare S.V.

Bu konuyu değerlendir