Giriş yapmadınız.

Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.

Bîçare S.V.

Profesyonel

  • "Bîçare S.V." bir erkek
  • Konuyu başlatan "Bîçare S.V."

Mesajlar: 712

Konum: İstanbul/ Çamlıca

Meslek: Gazeteci/ Arşiv-Kütüphane

Hobiler: Kitap okuma (Sesli)

  • Özel mesaj gönder

1

14.11.2009, 08:59

“Devletin siyasetinin selâmeti” için yapılan zulümler


Hadis-i Şerif Meâli

Şu beş şeyin cezası hemen dünyada verilir: (1) Zulüm, (2)
hainlik etmek, (3) anne babaya eziyet etmek, (4) akrabalarla ilişkiyi
kesmek, (5) yapılan iyiliği görmemek.

Câmiü's-Sağîr, No: 2075





14.11.2009










“Devletin siyasetinin selâmeti” için yapılan zulümler

İkinci nokta: Beşerin vahşet ve bedevîlik zamanlarındaki bir
kanun-u esasîsine, medeniyet namına dine hücum edenler, irtica ile o
vahşete ve bedevîliğe dönüyorlar. Beşerin selâmet, adalet ve sulh-ü
umumîsini mahveden o dehşetli vahşiyane kanun-u esasî, şimdi bizim bu
biçare memleketimize girmek istiyor. Garazkârâne ve anûdâne particilik
gibi bazı cereyanları aşılamaya başlaması gibi bir ihtilâf görülüyor. O
kanun-u esasî de budur:

Bir taifeden, bir cereyandan, bir aşiretten bir ferdin
hatâsıyla o taifenin, o cereyanın, o aşiretin bütün fertleri mahkûm ve
düşman ve mes’ul tevehhüm ediliyor. Bir hatâ, binler hatâ hükmüne
geçiriliyor. İttifak ve ittihadın temel taşı olan kardeşlik ve
vatandaşlık, muhabbet ve uhuvveti zîr ü zeber ediyor.

Evet, birbirine karşı gelen muannid ve muarız kuvvetler,
kuvvetsiz oluyorlar. Bu kuvvetsizlikle zayıflandığı için, millete ve
memlekete ve vatana âdilâne hizmete muvaffak olunamadığından, maddî ve
mânevî bir nevi rüşvet vermeye mecbur oluyorlar ki, dinsizleri
kendilerine taraftar yapmak için o gaddar, engizisyonâne ve bedeviyâne
ve vahşiyâne bu mezkûr kanun-u esasîye karşı ayn-ı adalet olan bu
semavî ve kudsî “Hiçbir günahkâr başkasının günahını yüklenmez” (En’âm
Sûresi, 6:164) nass-ı kat’îsiyle, Kur’ân’ın bir kanun-u esasîsi
muhabbet ve uhuvvet-i hakikiyeyi temin eden ve bu millet-i İslâmiyeyi
ve memleketi büyük tehlikeden kurtaran bu kanun-u esasî ki, “Birisinin
hatasıyla başkası mesul olamaz.” Kardeşi de olsa, aşireti ve taifesi de
olsa, partisi de olsa, o cinayete şerik sayılmaz. Olsa olsa, o cinayete
bir nevi tarafgirlikle yalnız mânevî günahkâr olup âhirette mesul olur;
dünyada değil. Eğer bu kanun-u esasî çabuk düstur-u esasî yapılmazsa,
hayat-ı içtimaiye-i beşeriye iki Harb-i Umumînin gösterdiği tahribatın
emsaliyle, esfel-i sâfilîn olan o vahşî irticaa düşecek.

İşte, Kur’ân’ın bu gibi kudsî kanun-u esasîsine irtica namını
veren bedbahtlar, vahşet ve bedevîliğin dehşetli bir kanun-u esasîsi
olarak kabul ettikleri şimdiki öylelerinin siyasetinin bir nokta-i
istinadı şudur ki: “Cemaatin selâmeti için fert feda edilir. Vatanın
selâmeti için eşhasın hukuku nazara alınmaz. Devletin siyasetinin
selâmeti için cüz’î zulümler nazara alınmaz” diye, birtek câni yüzünden
bir köyü mahvetmekle bin mâsumun hakkını nazara almaz. Birtek câninin
yüzünden bin adamın kılıçtan geçmesini caiz görür. Bir adamın
yaralanmasıyla binler mâsumu sıkıntıya verdirir. Ve iki yüz adamı
kurşuna dizilmesini o bahaneyle nazara almaz. Birinci Harb-i Umumîde üç
bin adamın câniyâne siyaset hatâlarıyla otuz milyon biçare nev-i beşer
aynı harpte mahvedildiği gibi, binler misaller var.

İşte bu vahşiyâne irticaın, bu dehşetli zulümlerine karşı gelen
Kur’ân şakirtlerinin, Kur’ân’ın yüzer kanun-u esasîsinden “Hiçbir
günahkâr başkasının günahını yüklenmez” âyetinin ders verdiği kanun-u
esasîsi ile adâlet-i hakikiyeyi ve ittihadı ve uhuvveti temin etmeye
çalışan ehl-i iman fedakârlarına “mürteci” namını verip onları müttehem
etmek, mel’un Yezid’in zulmünü adalet-i Ömeriyeye tercih etmek misilli
en vahşî ve zalimâne bir engizisyon kanununu, beşerin en yüksek
terakkiyatına ve adaletine medar olan Kur’ân’ın mezkûr kanun-u
esasîsine tercih etmek hükmündedir.

Emirdağ Lâhikası, s. 320, (yeni tanzim, s. 623)
http://www.yeniasya.com.tr/2009/11/14/lahika/default.htm
"İyyake nâ'büdü ve İyyake nesteîn."
'Ancak Sana kulluk eder, ancak Senden yardım dileriz.'
"İnsanlara teşekkür etmeyen, ALLAH'a da şükretmez.!"
'Bırak bîçare feryâdı, Bîçare S.V.

Bu konuyu değerlendir