Giriş yapmadınız.

Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.

Bîçare S.V.

Profesyonel

  • "Bîçare S.V." bir erkek
  • Konuyu başlatan "Bîçare S.V."

Mesajlar: 712

Konum: İstanbul/ Çamlıca

Meslek: Gazeteci/ Arşiv-Kütüphane

Hobiler: Kitap okuma (Sesli)

  • Özel mesaj gönder

1

11.11.2009, 12:01

Açılan çığır, fıtrat kanuna uygun olmalı


Âyet-i Kerime Meâli

Size verdiğimiz Kitaba kuvvetle sarılın ve ondaki hükümleri
hatırdan çıkarmayın. Böylece Allah'ın yasaklarından sakınmış, dünya ve
ahiret azabından korunmuş olursunuz.

Bakara Sûresi: 63





11.11.2009










Açılan çığır, fıtrat kanuna uygun olmalı

İkinci İşâret

Tenkitkârâne bir suâle cevaptır.

Ehl-i dünya tarafından deniliyor ki: “Sen neden bizden küstün?
Bir defa olsun hiç müracaat etmeyip sükût ettin. Bizden şiddetli şekvâ
edip ‘Bana zulmediyorsunuz’ diyorsun. Halbuki bizim bir prensibimiz
var, bu asrın muktezâsı olarak hususî düsturlarımız var. Bunların
tatbikini sen kendine kabul etmiyorsun. Kanunu tatbik eden zâlim olmaz.
Kabul etmeyen isyan eder. Ezcümle, bu asr-ı hürriyette ve bu yeni
başladığımız cumhuriyetler devrinde, müsâvât esası üzerine tahakküm ve
tagallübü kaldırmak düsturu bizim bir kanun-u esâsîmiz hükmüne geçtiği
halde, sen kâh hocalık, kâh zâhidlik sûretinde teveccüh-ü âmmeyi
kazanarak, nazar-ı dikkati kendine celb ederek, hükûmetin nüfûzu
haricinde bir kuvvet, bir makam-ı içtimâî elde etmeye çalıştığın, zâhir
halin ve eski zamandaki mâcerâ-yı hayatının delâletiyle anlaşılıyor. Bu
hal ise, şimdiki tabirle, burjuvaların müstebidâne tahakkümleri içinde
hoş görünebilir. Fakat bizim tabaka-i âvâmın intibahıyla ve galebesiyle
tezahür eden tam sosyalizm ve bolşevizm düsturları bizim daha ziyâde
işimize yaradığı için o sosyalizm düsturlarını kabul ettiğimiz halde,
senin vaziyetin bize ağır geliyor, prensiplerimize muhâlif düşüyor.
Onun için sana verdiğimiz sıkıntıdan şekvâya ve küsmeye hakkın yoktur.”

Elcevap: Hayât-ı içtimâiye-i beşeriyede bir çığır açan, eğer
kâinattaki kanun-u fıtrata muvafık hareket etmezse, hayırlı işlerde ve
terakkîde muvaffak olamaz. Bütün hareketi şer ve tahrip hesabına geçer.
Madem kânun-u fıtrata tatbik-i harekete mecburiyet var; elbette
fıtrat-ı beşeriyeyi değiştirmek ve nev-i beşerin hilkatindeki hikmet-i
esâsiyeyi kaldırmakla, mutlak müsâvât kanunu tatbik edilebilir.

Evet, ben neseben ve hayatça âvâm tabakasındanım. Ve meşreben
ve fikren, müsâvât-ı hukuk mesleğini kabul edenlerdenim. Ve şefkaten ve
İslâmiyetten gelen sırr-ı adaletle, burjuva denilen tabaka-i havassın
istibdat ve tahakkümlerine karşı eskiden beri muhâlefetle
çalışanlardanım. Onun için, bütün kuvvetimle adalet-i tâmme lehinde,
zulüm ve tagallübün ve tahakküm ve istibdadın aleyhindeyim.

Fakat nev-i beşerin fıtratı ve sırr-ı hikmeti, müsâvât-ı
mutlaka kanununa zıttır. Çünkü Fâtır-ı Hakîm, kemâl-i kudret ve
hikmetini göstermek için, az birşeyden çok mahsulât aldırır ve bir
sayfada çok kitapları yazdırır ve birşeyle çok vazifeleri yaptırdığı
gibi, beşer nev’i ile de binler nev’in vazifelerini gördürür. İşte o
sırr-ı azîmdendir ki, Cenâb-ı Hak, insan nev’ini, binler nevileri
sümbül verecek ve hayvânâtın sair binler nevileri kadar tabakât
gösterecek bir fıtratta yaratmıştır. Sair hayvânat gibi kuvâlarına,
lâtifelerine, duygularına had konulmamış; serbest bırakıp hadsiz
makâmâtta gezecek istidat verdiğinden, bir nevî iken binler nevî
hükmüne geçtiği içindir ki, arzın halîfesi ve kâinatın neticesi ve
zîhayatın sultanı hükmüne geçmiştir.

İşte, nev-i insanın tenevvüünün en mühim mayası ve zembereği,
müsâbaka ile, hakikî imanlı fazîlettir. Fazîleti kaldırmak, mâhiyet-i
beşeriyenin tebdiliyle, aklın söndürülmesiyle, kalbin öldürülmesiyle,
ruhun mahvedilmesiyle olabilir. Evet, şu hürriyet perdesi altında
müthiş bir istibdadı yaşayan şu asrın gaddar yüzüne çarpılmaya lâyık
iken ve halbuki o tokada müstehak olmayan gayet mühim bir zâtın yanlış
olarak yüzüne savrulan kâmilâne şu sözün,

Ne mümkün zulm ile, bîdâd ile imhâ-yı hürriyet?

Çalış, idrâki kaldır, muktedirsen âdemiyetten!

sözünün yerine, bu asrın yüzüne çarpmak için ben de derim:

Ne mümkün zulm ile, bîdâd ile imhâ-yı hakikat?

Çalış, kalbi kaldır, muktedirsen âdemiyetten!

Veyahut,

Ne mümkün zulm ile, bîdâd ile imhâ-yı fazilet?

Çalış, vicdanı kaldır, muktedirsen âdemiyetten!

Târihçe-i Hayat, s. 164,

http://www.yeniasya.com.tr/2009/11/11/lahika/default.htm
"İyyake nâ'büdü ve İyyake nesteîn."
'Ancak Sana kulluk eder, ancak Senden yardım dileriz.'
"İnsanlara teşekkür etmeyen, ALLAH'a da şükretmez.!"
'Bırak bîçare feryâdı, Bîçare S.V.

Bu konuyu değerlendir