Giriş yapmadınız.

Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.

Bîçare S.V.

Profesyonel

  • "Bîçare S.V." bir erkek
  • Konuyu başlatan "Bîçare S.V."

Mesajlar: 712

Konum: İstanbul/ Çamlıca

Meslek: Gazeteci/ Arşiv-Kütüphane

Hobiler: Kitap okuma (Sesli)

  • Özel mesaj gönder

1

05.11.2009, 08:31

Ölüm, hayat vazifesinden bir terhistir


Âyet-i Kerime Meâli

Hanginiz daha güzel işler yapacaksınız diye sizi imtihan etmek için ölümü de, hayatı da

O yarattı. O'nun kudreti herşeye galiptir ve O çok bağışlayıcıdır.

Mülk Sûresi: 2





05.11.2009










Ölüm, hayat vazifesinden bir terhistir

İkinci Suâl: Furkan-ı Hakîmde, “Hanginiz daha güzel işler
yapacaksınız diye sizi imtihan etmek için ölümü de, hayatı da yaratan
Odur.” (Mülk Sûresi, 67:2.) gibi âyetlerde, “Mevt dahi hayat gibi
mahlûktur; hem bir nimettir” diye ifham ediliyor. Halbuki, zâhiren mevt
inhilâldir, ademdir, tefessühtür, hayatın sönmesidir,
hâdimü’l-lezzâttır. Nasıl mahlûk ve nimet olabilir?

Elcevap: Birinci suâlin cevabının âhirinde denildiği gibi,
mevt, vazife-i hayattan bir terhistir, bir paydostur, bir tebdil-i
mekândır, bir tahvil-i vücuttur, hayat-ı bâkiyeye bir dâvettir, bir
mebdedir, bir hayat-ı bâkiyenin mukaddimesidir. Nasıl ki hayatın
dünyaya gelmesi bir halk ve takdirledir. Öyle de, dünyadan gitmesi de
bir halk ve takdirle, bir hikmet ve tedbirledir. Çünkü, en basit
tabaka-i hayat olan hayat-ı nebâtiyenin mevti, hayattan daha muntazam
bir eser-i san’at olduğunu gösteriyor. Zira, meyvelerin, çekirdeklerin,
tohumların mevti tefessühle, çürümek ve dağılmakla göründüğü halde,
gayet muntazam bir muamele-i kimyeviye ve mizanlı bir imtizâcât-ı
unsuriye ve hikmetli bir teşekkülât-ı zerreviyeden ibaret olan bir
yoğurmaktır ki, bu görünmeyen intizamlı ve hikmetli ölümü, sümbülün
hayatıyla tezahür ediyor. Demek çekirdeğin mevti, sümbülün mebde-i
hayatıdır; belki ayn-ı hayatı hükmünde olduğu için, şu ölüm dahi hayat
kadar mahlûk ve muntazamdır.

Hem zîhayat meyvelerin yahut hayvanların mide-i insaniyede
ölümleri, hayat-ı insaniyeye çıkmalarına menşe olduğundan, o mevt
onların hayatından daha muntazam ve mahlûk denilir.

İşte, en ednâ tabaka-i hayat olan hayat-ı nebâtiyenin mevti
böyle mahlûk, hikmetli ve intizamlı olsa, tabaka-i hayatın en ulvîsi
olan hayat-ı insaniyenin başına gelen mevt, elbette, yeraltına girmiş
bir çekirdeğin hava âleminde bir ağaç olması gibi, yeraltına giren bir
insan da âlem-i berzahta elbette bir hayat-ı bâkiye sümbülü verecektir.

Amma mevt nimet olduğunun ciheti ise, çok vücuhundan dört veçhine işaret ederiz.

Birincisi: Ağırlaşmış olan vazife-i hayattan ve tekâlif-i
hayatiyeden âzâd edip, yüzde doksan dokuz ahbabına kavuşmak için âlem-i
berzahta bir visal kapısı olduğundan, en büyük bir nimettir.

İkincisi: Dar, sıkıntılı, dağdağalı, zelzeleli dünya
zindanından çıkarıp, vüs’atli, sürurlu, ıztırapsız, bâki bir hayata
mazhariyetle, Mahbûb-u Bâkînin daire-i rahmetine girmektir.

Üçüncüsü: İhtiyarlık gibi, şerâit-i hayatiyeyi ağırlaştıran
birçok esbab vardır ki, mevti, hayatın pek fevkinde nimet olarak
gösterir. Meselâ, sana ıztırap veren pek ihtiyar olmuş peder ve
validenle beraber, ceddin cedleri, sefalet-i halleriyle senin önünde
şimdi bulunsaydı, hayat ne kadar nikmet, mevt ne kadar nimet olduğunu
bilecektin. Hem meselâ, güzel çiçeklerin âşıkları olan güzel
sineklerin, kışın şedâidi içinde hayatları ne kadar zahmet ve ölümleri
ne kadar rahmet olduğu anlaşılır.

Dördüncüsü: Nevm, nasıl ki bir rahat, bir rahmet, bir
istirahattir-hususan musibetzedeler, yaralılar, hastalar için. Öyle de,
nevmin büyük kardeşi olan mevt dahi, musibetzedelere ve intihara sevk
eden belâlarla müptelâ olanlar için ayn-ı nimet ve rahmettir. Amma
ehl-i dalâlet için, müteaddit Sözlerde katî ispat edildiği gibi, mevt
dahi hayat gibi nikmet içinde nikmet, azap içinde azaptır; o bahisten
hariçtir.

Mektûbât, s. 14
"İyyake nâ'büdü ve İyyake nesteîn."
'Ancak Sana kulluk eder, ancak Senden yardım dileriz.'
"İnsanlara teşekkür etmeyen, ALLAH'a da şükretmez.!"
'Bırak bîçare feryâdı, Bîçare S.V.

Bu konuyu değerlendir