Giriş yapmadınız.

Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.

Bîçare S.V.

Profesyonel

  • "Bîçare S.V." bir erkek
  • Konuyu başlatan "Bîçare S.V."

Mesajlar: 712

Konum: İstanbul/ Çamlıca

Meslek: Gazeteci/ Arşiv-Kütüphane

Hobiler: Kitap okuma (Sesli)

  • Özel mesaj gönder

1

28.10.2009, 08:53

Laiklik maskesi altında yapılan baskıya muhalefet ettim


Âyet-i Kerime Meâli

Sabır ve namazla Allah'tan yardım isteyen. Fakat bu, Allah'tan
korkanlardan başkasına pek ağır gelir. Onlar (Allah'tan korkanlar),
Rablerine kavuşacaklarına ve O'nun huzuruna döneceklerine inanan
kimselerdir.

Bakara Sûresi: 45-46





28.10.2009










Laiklik maskesi altında yapılan baskıya muhalefet ettim

Muhterem hâkimler, yirmi sekiz sene emsâlsiz ihânetlere,
işkencelere, tarassud ve hapislere mâruz kaldım. Bütün bu iftira ve
isnadların esâsı birkaç noktaya dayanır:

1. En birinci ithamları, beni rejim aleyhtarı olarak telâkkî
etmeleridir. Malûmdur ki, her hükûmette muhâlifler bulunur. Âsâyişe,
emniyete dokunmamak şartıyla, hiç kimse vicdânıyla, kalbiyle kabul
ettiği bir fikirden, bir metoddan dolayı mes’ul olmaz. Bu hukûkî bir
müteârifedir.

Dîninde çok mutaassıb ve cebbâr bir hükûmet olan İngilizlerin
yüz sene hâkimiyetleri altında bulunan yüz milyondan ziyâde
Müslümanlar, İngilizlerin küfür rejimlerini kabul etmeyip Kur’ân ile
reddettikleri halde, İngiliz mahkemeleri şimdiye kadar onlara o
cihetten ilişmedi.

Burada ve bütün İslâm hükûmetlerinde eskiden beri Yahudîler,
Nasrânîler tâbî oldukları memleketin dînine, kudsî rejimine muhâlif,
zıt ve mûteriz bulundukları halde, o hükûmetler hiçbir zaman kanunlarla
onlara o cihetten ilişmediler.

Hazret-i Ömer, hilâfeti zamanında, âdi bir Hıristiyan ile
mahkemede birlikte muhâkeme olundular. Halbuki, o Hıristiyan İslâm
hükûmetinin mukaddes rejimlerine, dinlerine, kanunlara muhâlif iken,
mahkemede onun o hali nazara alınmaması açıkça gösterir ki; adâlet
müessesesi hiçbir cereyâna kapılmaz, hiçbir tarafgirliğe kaymaz. Bu,
din ve vicdan hürriyetinin bir ana umdesidir ki, komünist olmayan
Şarkta, Garbda, bütün dünya adâlet müesseselerinde cârî ve hâkimdir.

Ben de, din ve vicdan hürriyetinin bu ana umdesine güvenerek,
yüzlerce âyât-ı Kur’âniyeye istinâden, medeniyetin bozuk kısmına,
hürriyet perdesi altında yürüyen mutlak bir istibdâda, lâiklik maskesi
altında dîne ve dindarlara karşı tatbik edilen en ağır bir baskıya
muhâlefet etmiş isem, kanunlar haricine mi çıkmış oldum? Yoksa,
Anayasanın hakîki ve samîmi müdâfaasını mı yapmış bulundum? Haksızlığa
karşı, zulme karşı, kanunsuzluğa karşı muhâlefet, hiçbir hükûmette suç
sayılmaz; bilâkis, muhâlefet meşrû ve samîmi bir muvâzene-i adâlet
unsurudur.

2. Bana zulüm ve cefâyı revâ gören Devr-i Sâbıkın yaptığı
isnadların ikincisi, emniyet ve âsâyişi ihlâldir. Bu vehim ve hayal
ile, bu düzme isnad ile, yirmi sekiz sene bana ceza çektirdiler,
memleket memleket, mahkeme mahkeme süründürdüler, zindandan zindana
attılar, kimse ile görüştürmediler, tecrid ettiler, zehirlediler; türlü
türlü hakaretlerde bulundular.

Biz ki beş yüz bin fedâkâr Nur Talebeleri, memleketin her
tarafında emniyet ve âsâyişin fahrî mânevî muhâfızlarıyız; bize böyle
bir isnadda bulunmaları günahların en büyüğüdür. Onlar bize o kadar
zâlimâne ihânetlerde bulundukları halde; biz aslâ hislerimize
kapılmayarak, gönüllerde emniyet ve âsâyişi temin yolunda, îman ve
Kur’ân’a hizmet yolunda, gafletle anarşîye sapanları düştükleri fevzâ
gayyâsından kurtarmak yolunda çalışmaktan bir an hâlî kalmadık.

Muhterem hâkimler, şunu katî olarak arz ederim ki; bu,
delilsiz bir iddiâ değildir. Bizim zulüm ve menfâ sahamız olan altı
vilâyetin altı mahkemesi, uzun ve ince tetkikler neticesinde, emniyet
ve âsâyişi ihlâl yolunda hiçbir vukuât kaydetmemiştir. Bu hareketimiz
ispat eder ki, Nur mekteb-i irfânının talebeleri kalbler üzerinde
işler; emniyet ve âsâyişin bekçisini, kafalara, kalblere yerleştirir.
Bizim îman derslerimiz anarşîye karşıdır, bozgunculuğa karşıdır,
farmasonlara ve komünistlere karşıdır. Memleketin bütün zâbıta
dairelerinden sorulsun, beş yüz bin Nur irfan mektebi talebesinden
birinin olsun, nizam ve intizama aykırı bir vukuâtı var mıdır? Yoktur.
Elbette yoktur. Çünkü hepsinin kalbinde nizam ve intizâmın en sağlam
muhâfızı olan îman bekçisi vardır.

Tarihçe-i Hayat, s. 564-65

LÜGATÇE:

müteârife: Bilinen.

Nasrânî: Hıristiyan.

âyât-ı Kur’âniye: Kur’ân âyetleri.

muvâzene-i adâlet: Adalet dengesi.

fevzâ: Kargaşa, anarşi.

gayyâ: Cehennemin beşinci tabakasında bulunan çok korkunç bir kuyunun adı.




http://www.yeniasya.com.tr/2009/10/28/lahika/default.htm
"İyyake nâ'büdü ve İyyake nesteîn."
'Ancak Sana kulluk eder, ancak Senden yardım dileriz.'
"İnsanlara teşekkür etmeyen, ALLAH'a da şükretmez.!"
'Bırak bîçare feryâdı, Bîçare S.V.

Bu konuyu değerlendir