Giriş yapmadınız.

Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.

  • "Selahaddin Vatansever" bir erkek
  • Konuyu başlatan "Selahaddin Vatansever"

Mesajlar: 712

Konum: İstanbul/ Çamlıca

Meslek: Gazeteci/ Arşiv-Kütüphane

Hobiler: Kitap okuma (Sesli)

  • Özel mesaj gönder

1

27.10.2009, 12:02

En büyük kıta Asya neden geri kaldı?


Hadis-i Şerif Meâli

Güzel konuşmanın tehlikesi insanlara karşı kibirlenme ve
kendisinde olmayan şeyle övünmektir. Cesaretin tehlikesi zulüm ve haddi
aşmaktır. İyilikseverliğin tehlikesi başa kakmaktır. Güzelliğin
tehlikesi böbürlenmektir.

Câmiü's-Sağîr, No: 5





27.10.2009










En büyük kıta Asya neden geri kaldı?

Altıncı Kelime

Müslümanların hayat-ı içtimâiye-i İslâmiyedeki saadetlerinin anahtarı, meşveret-i şer’iyedir.

“Onların aralarındaki işleri, istişâre iledir” (Şûrâ Sûresi, 42: 38.) âyet-i kerimesi, şûrâyı esas olarak emrediyor.

Evet, nasıl ki, nev-i beşerdeki telâhuk-u efkâr ünvanı altında
asırlar ve zamanların tarih vasıtasıyla birbiriyle meşvereti, bütün
beşeriyetin terakkiyâtı ve fünûnun esası olduğu gibi, en büyük kıt’a
olan Asya’nın en geri kalmasının bir sebebi, o şûrâ-yı hakikiyeyi
yapmamasıdır.

Asya kıt’asının ve istikbalinin keşşâfı ve miftahı şûrâdır.
Yani, nasıl fertler birbiriyle meşveret eder; taifeler, kıt’alar dahi o
şûrâyı yapmaları lâzımdır ki, üç yüz, belki dört yüz milyon İslâmın
ayaklarına konulmuş çeşit çeşit istibdatların kayıtlarını, zincirlerini
açacak, dağıtacak, meşveret-i şer’iye ile şehâmet ve şefkat-i
imâniyeden tevellüd eden hürriyet-i şer’iyedir ki, o hürriyet-i
şer’iye, âdâb-ı şer’iye ile süslenip Garp medeniyet-i sefihânesindeki
seyyiâtı atmaktır.

İmandan gelen hürriyet-i şer’iye iki esası emreder:

Yani: İman bunu iktizâ ediyor ki, tahakküm ve istibdat ile
başkasını tezlil etmemek ve zillete düşürmemek; ve zâlimlere tezellül
etmemek. Allah’a hakikî abd olan, başkalara abd olamaz. Birbirinizi,
Allah’tan başka kendinize Rab yapmayınız. Yani, Allah’ı tanımayan,
herşeye, herkese nispetine göre bir rubûbiyet tevehhüm eder, başına
musallat eder.

Evet, hürriyet-i şer’iye Cenâb-ı Hakk’ın Rahman, Rahîm tecellîsiyle bir ihsânıdır ve imanın bir hassasıdır.

Yaşasın sıdk! Ölsün yeis! Muhabbet devam etsin! Şûrâ kuvvet
bulsun! Bütün levm ve itâb ve nefret, hevâ, hevese tâbi olanlara olsun.
Selâm ve selâmet, Hüdâya tâbi olanlar üstüne olsun. Âmin...

Eğer denilse: Neden şûrâya bu kadar ehemmiyet veriyorsun? Ve
beşerin, hususan Asya’nın, hususan İslâmiyetin hayatı ve terakkîsi
nasıl o şûrâ ile olabilir?

Elcevap: Nûrun Yirmi Birinci Lem’a-i İhlâs’ında izah edildiği
gibi, haklı şûrâ ihlâs ve tesânüdü netice verdiğinden, üç elif, yüz on
bir olduğu gibi, ihlâs ve tesânüd-ü hakiki ile, üç adam, yüz adam kadar
millete fayda verebilir. Ve on adamın hakikî ihlâs ve tesânüd ve
meşveretin sırrıyla, bin adam kadar iş gördüklerini, çok vukuât-ı
tarihiye bize haber veriyor. Madem beşerin ihtiyâcâtı hadsiz ve
düşmanları nihayetsiz, ve kuvveti ve sermayesi pek cüz’î; hususan
dinsizlikle canavarlaşmış, tahribatçı, muzır insanların çoğalmasıyla,
elbette ve elbette, o hadsiz düşmanlara ve o nihayetsiz hâcetlere
karşı, imandan gelen nokta-i istinad ve o nokta-i istimdad ile beraber
hayat-ı şahsiye-i insâniyesi dayandığı gibi, hayat-ı içtimâiyesi de
yine imanın hakâikinden gelen şûrâ-yı şer’î ile yaşayabilir, o
düşmanları durdurur, o hâcetlerin teminine yol açar.

Hutbe-i Şâmiye, s. 65

LÜGATÇE:

hayat-ı içtimâiye-i İslâmiye: Müslümanların sosyal hayatı.

meşveret-i şer’iye: Dîne uygun olarak yapılan meşveret.

şûrâ: istişare, birbirine danışma.

telâhuk-u efkâr: Fikirlerin birbirine eklenmesi, bilgi birikimi.

terakkiyât: Terakkîler, ilerlemeler.

fünûn: Fenler, bilimler.

keşşâf: Keşfedici, ortaya çıkarıcı.

miftah: Anahtar.

şehâmet: Kahramanlık, yiğitlik.

tevellüd: Doğma.

hürriyet-i şer’iye: Şeriatın tarif ettiği hürriyet.

âdâb-ı şer’iye: Dinin kaideleri, edepleri.

medeniyet-i sefihâne: Zevk ve eğlenceye sevk edici medeniyet.

tezlil: Zillet altında bırakma.

rubûbiyet: Allah’ın terbiye ve idare ediciliği.

yeis: Ümitsizlik.

levm: Çekiştirmek.

itâb: Azarlamak.





27.10.2009


http://www.yeniasya.com.tr/2009/10/27/lahika/default.htm
"İyyake nâ'büdü ve İyyake nesteîn."
'Ancak Sana kulluk eder, ancak Senden yardım dileriz.'
"İnsanlara teşekkür etmeyen, ALLAH'a da şükretmez.!"
'Bırak bîçare feryâdı, Bîçare S.V.

Bu konuyu değerlendir