Zehracan Allah razı olsun. Lahikalar Nur Talebelerinin yol haritasıdır. Gerçekten ibret alacağımız bir mektup daha Üstadımızdan. Vesile oldun, bizimle paylaştın.
Üstad hayatın içinden biri. Üstad bizden biri. Bizim aramızda. Bakın bize kardeş diyor. Kardeşim diyor. Kardeşlerim diyor. Bu önemli bir şey. Tüm Risale-i Nur Külliyatında bu böyledir. O hep bize kardeşlerim diye hitab eder.
Diğer imamlarda , müçtehitlerde durum daha farklıdır. Mesele İmam-ı Gazali Hazretleri, Ey Veled . diye hitab eder.
Bizdeki rabıta , peder- evlat rabıtası değildir. Bizdeki rabıta şeyle-mürid rabıtası değildir. Bizdeki rabıta kardeşlik rabıtasıdır.
Dolayısıyla Üstadımız , kardeşim deyince , insan kendini O’na daha yakın hissediyor. İnşallah gerçekten , o makamda olanlardan oluruz.
Üstadımız yukarıda durmuyor, yanımızda , yanıbaşımızda , aramızda duruyor. Ne güzel.
Kat’i bilin diyor.Kesin , istisnasız. Yani ; bunun lamı , cimi yok derler ya , işte öyle. Kesinlikle bu böyledir anlamında söylüyor. Nur Talebelerinin meşğul oldukları hizmet, dünyanın en önemli, en büyük vazifesidir. Hiçbir mevzu , hiçbir problem, hiçbir dava; onların meşğul oldukları , İ man , Kur’an davasından daha önemli değildir.
Dünyevi meselelere bakıp da, ümitsizliğe düşmeyin , hizmetinizde fütur getirmeyin.Dünyevi meselelere baktığımızda , onlara takılıp kaldığımızda hizmetimiz duraklar, beklide ümitsizliğe düşeriz. Yani moralimiz bozulur , kuvve-i maneviyemiz kırılır.
Dünyevi meselelere takılıp kalmamak için, dünyanın bizi aldatmaması için, ahretimizi kaybetmemek için meyvenin dördüncü meselesini çok okuyun buyuruyor Üstadımız.
Ehl-i Dünyanın , tüm meseleleri geçici dünya hayatına bakar. Onların başka dünyaları yoktur. Var güçleriyle dünyayı elde etmeye çalışırlar.Onların Ahiret dertleri yoktur. Çünkü inanmazlar buna.
Eğer biz onların dünyalarına takılıp kalırsak ; Ehl-i Dünya bizi zalimane düsturlarıyla , merhametsizcesine ezerler.Dini mukaddesatımızı dünyaya feda ettirirler. Onların görevi budur, yaptıkları da budur.
Dünya onları tatmin etmediği için onlar , manevi bir cehennemi haleti dünyada yaşarlar.
Onlar bu geçici dünyayı elde etmeye kazanmaya çalışıyorlar, bunun için mücadele ediyorlar. Ama biz baki bir alemi kazanmaya çalışıyoruz. Onlar dünya ile savaştalar , ama biz ölümle savaştayız . Ölümü ortadan kaldırmaya çalışıyoruz. Ne demek bu ? Ölümü ortadan kaldırmak demektir. Ölümü ortadan kaldırınca ne olur? Bu fani , muvakkat hayat ebedi olur. Ölümsüz olur. Buda neyle mümkündür? Ahretimizi kazanmakla mümkündür. Bunu nasıl başaracağız? Üstadımızı dinleyerek başaracağız, Risale-i Nurla başaracağız Allah’ın izniyle. İşte bizler buna çalışıyoruz.
Onlar , bizim bu en önemli vazifemize dönüp bakmıyorlar bile. Yani Ehl-i Dünya.Öyleyse biz niye onların dünyalarıyla , harpleriyle darpleriyle meşğul olalım ki??? Biz işimize bakalım. Biz Ahretimize bakalım. Ve insanların imanlarını Risale-i Nurla kurtarmaya bakalım .
Üstadımız bize bir düstur veriyor.Diyor ki; siyasetten ve şeytandan Allah’a sığının. Eğer siyasetten ve şeytandan Allah’a sığınmaz isek, dördüncü meselede bahsedilen davayı kaybetme tehlkikesi var Allah korusun.
Hatta bu konuda bir talebesini tecrübe ettiğini de söylüyor. Baktım ki o talebem ‘’boğazlar’’ konusunda boşboğazlık etti diyor. Malumat ve bilgi verdi diyor.Aslında bu iki kelimeyide ayrı ayrı yorumlamak gerekir. Hem malumat sahibi hemde bilgi sahibi……..olmak.
Yani bu konularla ilgileniyor ve kafası bunlarla meşgul.Kafa meşgul olunca belki kalp de devreye girer bilemiyorum. Cihan harbinden bahsediyor Üstadımız. Her mü’minin , her müslümanın , cihan harbinden daha büyük bir harb başına açıldığını dördüncü meselede beyan ediyor. Burayı orayla bağlantılı açmamız lazım elbette.Cihan harbinden daha önemli bir meselesi var müslümanın. Nedir o? ‘’ İmanla kabre girebilmek’’ meselesi. Diyor Üstadımız.
Ben imanla kabre giremedikten sonra , dünya savaşını Alman kazanmış bana ne Rus kazanmış bana ne. Bana ne faydası olacak Allah muhafaza.
Üstadımız bize diyor ki; birinci daire kalp dairesidir. İnsanın kendisidir. Diğer daireler daha sonra gelir.
Dünyanın meselelerini, siyasetlerini takip edenler hizmetlerine fütur verirler. Kafası , kalbi ehl-i dünyanın dünyalarıyla meşgul olanlar hizmetlerine fütur verirler. Çünkü siyasetle meşgul olanlar, kalben birine taraf olurlar ve onların zulümlerine de şerik olurlar. Siyaset menfaat üzere dönmektedir. Bu siyasetten Allah’sığınırız. Siyasette , dini siyasete alet etme ihtimali çok yüksektir, Bu siyasetten Allah’a sığınırız.
Görüldüğü gibi, Üstadımız İmana , Kur’ana hizmet noktasında tahşidat yapmaktadır. Aman ha diyor, aman ha, dikkat edin, Boşboğazlık yapmayın , Hizmet edin demeye getiriyor.