Giriş yapmadınız.

Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.

Zehracan

Süper Moderatör

  • Konuyu başlatan "Zehracan"

Mesajlar: 8,190

Hobiler: Risale-i Nur, DUA...

  • Özel mesaj gönder

1

07.07.2009, 10:21

Kadının en tatlı güzelliği

Kadının en tatlı güzelliği



Hem, refîka-i hayatını, rahmet-i ılâhiyenin mûnis, latîf bir hediyesi olduğu cihetiyle sev ve muhabbet et. Fakat çabuk bozulan hüsn-ü sûretine muhabbetini bağlama. Belki kadının en câzibedar, en tatlı güzelliği, kadınlığa mahsus bir letâfet ve nezâket içindeki hüsn-ü sîretidir. Ve en kıymettar ve en şirin cemâli ise, ulvî, ciddi, samimi, nurânî şefkatidir. şu cemâl-i şefkat ve hüsn-ü sîret, âhir hayata kadar devam eder, ziyâdeleşir. Ve o zaife, latîfe mahlûkun hukuk-u hürmeti o muhabbetle muhâfaza edilir. Yoksa, hüsn-ü sûretin zevâliyle, en muhtaç olduğu bir zamanda, bîçare, hakkını kaybeder.

Hem enbiyâ ve evliyâyı sevmek, Cenâb-ı Hakkın makbul ibâdı olmak cihetiyle, Cenâb-ı Hakkın nâmına, hesâbınadır ve o nokta-i nazardan Ona âittir.

Hem hayatı, Cenâb-ı Hakkın insana ve sana verdiği en kıymettar ve hayat-ı bâkiyeyi kazandıracak bir sermâye ve bir defîne ve bâkî kemâlâtın cihazâtını câmi’ bir hazîne cihetiyle, onu sevmek, muhâfaza etmek, Cenâb-ı Hakkın hizmetinde istihdam etmek, yine o muhabbet bir cihette Ma’buda âittir.

Hem gençliğin letâfetini, güzelliğini, Cenâb-ı Hakkın latîf, şirin, güzel bir ni’meti nokta-i nazarından istihsan etmek, sevmek, hüsn-ü istimâl etmek, şâkirâne bir nevî muhabbet-i meşrûadır.

Hem baharı, Cenâb-ı Hakkın nurânî esmâlarının en latîf güzel nakışlarının sayfası ve Sânii Hakîmin antika san’atının en müzeyyen ve şâşaalı bir meşher-i san’atı olduğu cihetiyle, mütefekkirâne sevmek, Cenâb-ı Hakkın esmâsını sevmektir.

Hem dünyayı, âhiretin mezraası ve esmâ-i ılâhiyenin aynası ve Cenâb-ı Hakkın mektubâtı ve muvakkat bir misafirhânesi cihetinde sevmek, nefs-i emmâre karışmamak şartıyla, Cenâb-ı Hakka âit olur.

Elhâsıl, dünyayı ve ondaki mahlûkatı mânâ-i harfiyle sev, mânâ-i ismiyle sevme; “Ne kadar güzel yapılmış” de, “Ne kadar güzeldir” deme. Ve kalbin bâtınına başka muhabbetlerin girmesine meydan verme. Çünkü, bâtın-ı kalb âyine-i Sameddir ve Ona mahsustur. “Allah’ım, bize sevgini ve bizi Sana yaklaştıracak şeylerin sevgisini nasip eyle” de.

ışte, bütün tâdâd ettiğimiz muhabbetler, eğer bu sûretle olsa, hem elemsiz bir lezzet verir, hem bir cihette zevâlsiz bir visâldir, hem muhabbet-i ılâhiyeyi ziyâdeleştirir, hem meşrû bir muhabbettir, hem ayn-ı lezzet bir şükürdür, hem ayn-ı muhabbet bir fikirdir.

Sözler, s. 583, (yeni tanzim, s. 1042)


***

Eğer terbiye-i ıslâmiye dâiresinde, âdâb-ı Kur’âniye zînetiyle o cemâl güzelleştirilse; o fâni hüsün, mânen bâki kalacağı ve Cennette hûrilerin cemalinden daha şirin ve daha parlak bir tarzda kendine verileceği hadiste kat’iyetle sabittir. Eğer o güzelin zerre miktar aklı varsa, bu güzel ve parlak ve ebedî neticeyi elinden kaçırmayacak.

Gençlik Rehberi, s. 33,



LUGATÇE:

muhabbet: Sevgi.
refîka-i hayat: Hayat arkadaşı, eş.
rahmet-i ılâhiye: Allah’ın rahmeti.
mûnis: Alışılmış, cana yakın, sevimli, dost.
latîf: Güzel, hoş.
hüsn-ü sûret: Fizikî güzellik.
câzibedar: Çekici.
letâfet: Güzellik, hoşluk.
hüsn-ü sîret: ıç güzellik, ahlâk güzelliği.
cemâl: Güzellik.
cemâl-i şefkat: şefkat güzelliği.
hukuk-u hürmet: Hürmet hakkı.
zevâl: Son bulma, sona erme.
mânâ-i harfi: Birşeyin Yaratıcısına bakan, onu târif eden ve tanıtan mânâsı.
mânâ-i ismi: Birşeyin bizzat kendisine bakan ve kendisini tanıtan mânâsı.
bâtın: ıç, dâhilî, gizli, içyüz.
bâtın-ı kalb: Kalbin içi, mânevî tarafı.
âyine-i Samed: Allah`ın Samed isminin tecellî ettiği yer.
tâdâd: Sayma, sıralama.
visâl: Kavuşma.
muhabbet-i ılâhiye: Allah sevgisi.
ayn-ı lezzet: Lezzet ta kendisi.

Bediuzzaman Said Nursi

07.07.2009
"İnsan vardır fark edilmez süsünden.
Kimi farksızdırkoyun sürüsünden.
Her gördüğün şekle kapılma,
insan anlaşılmaz görüntüsünden...(!)"

Yer Imleri:

Bu konuyu değerlendir