Tesettür, kadını heves âleti olmaktan kurtarır
Sanemperestliği şiddetle, Kur'ân, men ettiği gibi; sanemperestliğin bir nev'î taklidi olan sûretperestliği de men eder. Medeniyet ise, sûretleri kendi mehâsininden sayıp, Kur'ân'a muâraza etmek istemiş. Halbuki gölgeli, gölgesiz sûretler, ya bir zulm-ü mütehaccir veya bir riyâ-i mütecessid veya bir heves-i mütecessimdir ki; beşeri zulme ve riyâya ve hevâya, hevesi kamçılayıp teşvik eder. Hem Kur’ân, merhameten, kadınların hürmetini muhâfaza için, hayâ perdesini takmasını emreder; tâ hevesât-ı rezîlenin ayağı altında o şefkat mâdenleri zillet çekmesinler, âlet-i hevesât, ehemmiyetsiz bir metâ hükmüne geçmesinler. Medeniyet ise, kadınları yuvalarından çıkarıp, perdelerini yırtıp, beşeri de baştan çıkarmıştır. Halbuki, âile hayatı, kadın-erkek mâbeyninde mütekâbil hürmet ve muhabbetle devam eder. Halbuki, açık saçıklık samimî hürmet ve muhabbeti izâle edip, âilevî hayatı zehirlemiştir. Hususan, sûretperestlik, ahlâkı fena halde sarstığı ve sukût-u ruha sebebiyet verdiği, şununla anlaşılır: Nasıl ki, merhûme ve rahmete muhtaç bir güzel kadın cenazesine nazar-ı şehvet ve hevesle bakmak, ne kadar ahlâkı tahrip eder; öyle de, ölmüş kadınların sûretlerine veyahut sağ kadınların küçük cenazeleri hükmünde olan sûretlerine hevesperverâne bakmak, derinden derine, hissiyât-ı ulviye-i insaniyeyi sarsar, tahrip eder.
Sözler, 374, (yeni tanzim, s. 663)
LÛGATÇE:
sanemperestlik: Puta tapıcılık.
men: yasaklama.
sûretperestlik: Görünüşe çok ehemmiyet vermek, sûretlere, resimlere çok düşkün olmak.
muâraza: Biri ile yarışmak, birbirine karşı gelmek.
zulm-ü mütehaccir: Taşlaşmış zulüm.
riyâ-i mütecessid: Cesed haline girmiş gösterişlilik.
heves-i mütecessim: Cisimleşmiş heves.
merhameten: Acıyarak, şefkat ederek, koruyarak.
hevesât-ı rezîle: Boş, bâtıl ve günahlı şeylere âit olan istekler ve hevesler.
âlet-i hevesât: Gelip geçici istekler, arzular âleti.
metâ: Fayda, menfaat; eşya, tüccar malı.
mâbeyn: Ara, arasında.
mütekâbil: karşılıklı.
izâle: Ortadan kaldırma, yok etme.
sukût-u ruh: Ruhun alçalışı.
nazar-ı şehvet ve heves: Heves ve şehvetle bakmak.
05.07.2009
"İnsan vardır fark edilmez süsünden.
Kimi farksızdırkoyun sürüsünden.
Her gördüğün şekle kapılma,
insan anlaşılmaz görüntüsünden...(!)"