Giriş yapmadınız.

Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.

Zehracan

Süper Moderatör

  • Konuyu başlatan "Zehracan"

Mesajlar: 8,190

Hobiler: Risale-i Nur, DUA...

  • Özel mesaj gönder

1

09.06.2009, 13:13

Amerika Risâle-i Nur´u elbette arayacaktır

Amerika Risâle-i Nur’u elbette arayacaktır



ıstanbul’daki Amerika Sefiri vasıtasıyla Amerika’daki Müslüman heyetine Zülfikar’ı ve bir Asa-yı Musa’yı göndermesini isteyen o dostumuz ve kardeşimize deyiniz ki: Sefirlerin kafası siyasetle meşgul olduğundan ve Risâle-i Nur, siyasetle alâkası olmadığından, siyasî bir kafa çabuk takdir edemiyor.

Hem Risâle-i Nur, müşterileri aramaz; müşteriler onu aramalı, yalvarmalı. Amerika, buranın en küçük bir havadisini merakla takip ettiği halde, buranın en büyük bir hadisesi olan Risâle-i Nur’u elbette arayacaktır. Bundan sonra her meselemizde emir, Risâle-i Nur’un şahs-ı mânevîsini temsil eden has şakirtlerin ve sizlerindir. Benim de şimdi bir reyim var.

Umum kardeşlerimize binler selâm ve selâmetlerine duâ eden ve duâlarını isteyen kardeşiniz...

Emirdağ Lâhikası, s. 194-195, (yeni tanzim, s. 383)


***

..elbette ve elbette, hiç şüphe yok ki, şimâlde, Garbda, Amerika’da emâreleri göründüğüne binâen, nev-î beşerin mâşuk-u mecâzîsi olan hayat-ı dünyevîye böyle çirkin ve geçici olmasından, fıtrat-ı beşerin hakikî sevdiği, aradığı hayat-ı bâkiyeyi bütün kuvvetiyle arayacak; ve elbette, hiç şüphe yok ki, bin üç yüz altmış senede, her asırda üç yüz elli milyon şâkirdi bulunan; ve her hükmüne ve dâvâsına milyonlar ehl-i hakikat tasdik ile imza basan; ve her dakikada milyonlar hâfızların kalbinde kudsiyet ile bulunup, lisânlarıyla beşere ders veren; ve hiçbir kitapta emsâli bulunmayan bir tarzda, beşer için hayat-ı bâkiyeyi ve saadet-i ebediyeyi müjde veren; ve bütün beşerin yaralarını tedâvi eden Kur’ân-ı Mû’cizü’l-Beyânın şiddetli, kuvvetli ve tekrarlı binler âyâtıyla, belki sarîhan ve işareten, on binler defa dâvâ edip haber veren; ve sarsılmaz kat’î delillerle, şüphe getirmez hadsiz hüccetleriyle, hayat-ı bâkiyeyi kat’îyetle müjde ve saadet-i ebediyeyi ders vermesi, elbette nev-î beşer bütün bütün aklını kaybetmezse, maddî veya mânevî bir kıyâmet başlarına kopmazsa, ısveç, Norveç, Finlandiya ve ıngiltere’nin Kur’ân’ı kabul etmeye çalışan meşhur hatipleri ve Amerika’nın Din-i Hakkı arayan ehemmiyetli cemiyeti gibi, rûy-i zeminin geniş kıt’aları ve büyük hükümetleri, Kur’ân-ı Mû’cizü’l-Beyânı arayacaklar ve hakikatlerini anladıktan sonra bütün ruh u canlarıyla sarılacaklar. Çünkü, bu hakikat noktasında, kat’iyyen Kur’ân’ın misli yoktur ve olamaz; ve hiçbir şey bu mû’cize-i ekberin yerini tutamaz.


Sözler, s. 140, (yeni tanzim, s. 251)




LÜGATÇE:


sefir: Elçi.
Zülfikar: ıçerisinde başlıca Mû’cizat-ı Ahmediye ve Kur’âniye Risâlelerinin bulunduğu Risâle-i Nur Külliyatı’ndan bir eser.
havadis: Hadiseler.
şahs-ı manevî: Belli bir kişi olmayıp bir cematten meydana gelen mânevî şahıs.
şakirt: Talebe, yardımcı.
şimâl: Kuzey.
Garb: Batı.
emâre: Delil; işaret, belirti, iz.
nev-î beşer: ınsanoğlu, insanlık.
mâşuk-u mecâzî: Fânî mâşuklar. Gerçek sevgiye lâyık olmadığı halde âşık olunan şeyler.
hayat-ı dünyevîye: Dünya hayatı.
fıtrat-ı beşer: ınsanlık fıtratı.
hayat-ı bâkiye: Sonsuz hayat.
saadet-i ebedîye: Sonsuz mutluluk.
sarîhan: Ap açık bir şekilde.
işâreten: ışaret yoluyla.
hüccet: Delil.
Din-i Hak: Hak din, ıslâmiyet.
rûy-i zemin: Yeryüzü.
misl: Benzer.
mu’cize-i ekber: En büyük mu'cize.


08.06.2009
"İnsan vardır fark edilmez süsünden.
Kimi farksızdırkoyun sürüsünden.
Her gördüğün şekle kapılma,
insan anlaşılmaz görüntüsünden...(!)"

Yer Imleri:

Bu konuyu değerlendir