Giriş yapmadınız.

Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.

Zehracan

Süper Moderatör

  • Konuyu başlatan "Zehracan"

Mesajlar: 8,190

Hobiler: Risale-i Nur, DUA...

  • Özel mesaj gönder

1

09.06.2009, 13:10

Amerika´dan bir seda, Avrupa´ya İslâmiyetin kudsiyetini işit

Amerika’dan bir seda, Avrupa’ya ıslâmiyetin kudsiyetini işittirdi

Feylesof-i şehîr Mister Carlyle, Amerika’dan yüksek bir seda ile, bütün Avrupa’ya ıslâmiyetin kudsiyetini işittirmiş.

Hem de düşmanlarımız cehalet, zaruret ve ihtilaftır. Tabiî, Avrupa da bundan istifadeyle bizi istibdad-ı maneviyeleri altına aldılar. Bu ittihadımızla bu üç düşman-ı bîinsafa—ve başta da ihtilâf olarak—hücum edeceğiz.

Amma, ecnebilere düşman nazarıyla değil, belki saadetimizi, i’lâ-i kelimetullaha bu zamanda vasıta olan terakki ve medeniyete bizi teşvik ve icbar ettiklerinden, dost ve hadim nazarıyla bakacağız.

Hem de, ecnebiler medeniyetleriyle beraber kuvvetli olduklarından, taassup ve husûmete mahal kalmamış. Zira din nokta-i nazarından medenilere galebe çalmak ikna iledir, icbar ile değildir. Ve ıslamiyeti mahbup ve ulvî olduğunu ef’âl ve ahlâkımızla göstermek ve maddeten terakkî etmekledir. ıcbar ve husumet, söz anlamayan veya anlamak istemeyen vahşîlerin vahşetine karşıdır.

Eski Said Dönemi Eserleri, Makalât, s. 91


***

Biz ‘Kalû Belâ’dan Cemiyet-i Muhammedîde dâhiliz. Cihetü’l-vahdet-i ittihadımız, Tevhiddir. Peymân ve yeminimiz, îmandır. Madem ki muvahhidiz, müttehidiz. Herbir mü’min Îlâ-yı Kelimetullah ile mükelleftir. Bu zamanda en büyük sebebi maddeten terakkî etmektir. Zira, ecnebîler fünûn ve sanâyi silâhıyla bizi istibdad-ı mânevîleri altında eziyorlar. Biz de, fen ve san’at silâhıyla Îlâ-yı Kelimetullahın en müthiş düşmanı olan cehil ve fakr ve ihtilâf-ı efkârla cihad edeceğiz.

Amma cihad-ı haricîyi şeriat-ı Garrânın berâhin-i kàtıasının elmas kılınçlarına havale edeceğiz. Zira medenîlere galebe çalmak iknâ iledir, söz anlamayan vahşîler gibi icbar ile değildir. Biz muhabbet fedâileriyiz; husumete vaktimiz yoktur. Cumhuriyet ki, adâlet ve meşveret ve kanunda inhisâr-ı kuvvetten ibârettir. On üç asır evvel şeriat-ı Garrâ teessüs ettiğinden, ahkâmda Avrupa’ya dilencilik etmek, din-i ıslâma büyük bir cinâyettir. Ve şimâle müteveccihen namaz kılmak gibidir. Kuvvet kanunda olmalı. Yoksa, istibdat tevzî olunmuş olur. “şüphesiz ki Allah, mutlak kuvvet ve kudret sahibidir” hâkim ve âmir-i vicdanî olmalı. O da mârifet-i tam ve medeniyet-i âmm veyahut din-i ıslâm namıyla olmalı. Yoksa istibdat daima hükümfermâ olacaktır.

ıttifak hüdâdadır, hevâ ve heveste değil. ınsanlar hür oldular, ama yine abdullahtırlar. Herşey hür oldu. şeriat da hürdür, meşrutiyet de. Mesâil-i şeriatı rüşvet vermeyeceğiz. Başkasının kusuru insanın kusuruna senet ve özür olamaz. Yeis, mâni-i her kemâldir. “Neme lâzım, başkası düşünsün” istibdâdın yadigârıdır.

Bu cümlelerin mâbeynini rabtedecek olan mukaddematı, Türkçe bilmediğim için mütâliînin fikirlerine havâle ediyorum.


Divân-ı Harb-i Örfî, s. 64


LUGATÇE:

Feylesof-i şehîr: Meşhur filozof.
zaruret: şiddetli ihtiyaç, fakirlik.
istibdad-ı maneviye: Manevi baskı.
düşman-ı bîinsaf: ınsafsız düşman.
mahbup: Sevimli.
ef’âl: Fiiller.
cihetü’l-vahdet-i ittihad: Birleştiren temel unsur.
peymân: Yemin.
muvahhid: Bir olan Allah’a inanan.
Îlâ-yı Kelimetullah: Allah kelâmının büyüklüğünü yaymak.
ihtilâf-ı efkâr: Fikirlerin ayrılığı.
berâhin-i kàtıa: Kesin deliller.
husumet: Düşmanlık, kin, garaz.
inhisâr-ı kuvvet: Kuvvetin bir elde toplanması.
tevzî: Dağıtmak.
yeis: Ümitsizlik.
mâni-i her kemâl: Her mükemmelliğe engel.
mâbeyn: Ara, arası.
rabtetmek: Bağlamak.
mütâliîn: Mütâlaa eden, inceleyen.


07.06.2009
"İnsan vardır fark edilmez süsünden.
Kimi farksızdırkoyun sürüsünden.
Her gördüğün şekle kapılma,
insan anlaşılmaz görüntüsünden...(!)"

Yer Imleri:

Bu konuyu değerlendir