Giriş yapmadınız.

Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.

Zehracan

Süper Moderatör

  • Konuyu başlatan "Zehracan"

Mesajlar: 8,190

Hobiler: Risale-i Nur, DUA...

  • Özel mesaj gönder

1

26.05.2009, 08:44

Kurtuluş vesilesi yalnız ihlâstır

Âyet-i Kerime Meâli


Hâ mim. Bu kitap, kudreti her şeye galip olan, ilmi her şeyi kuşatan, günahları bağışlayan, tevbeleri kabul eden, azabı şiddetli ve lütfu bol olan Allah tarafından indirilmiştir. O’ndan başka ilâh yoktur. Dönüş ancak O'nadır.


Mü'min Sûresi: 1-3



Kurtuluş vesilesi yalnız ihlâstır



“Ne mutlu o adama ki, kendini bilip haddinden tecavüz etmez.”*Nasıl bir zerre camdan, bir katre sudan, bir havuzdan, denizden, kamerden seyyarelere kadar güneşin cilveleri var. Herbirisi kabiliyetine göre güneşin aksini, misalini tutuyor ve haddini biliyor. Bir katre su, kendi kabiliyetine göre “Güneşin bir aksi bende vardır” der. Fakat “Ben de deniz gibi bir aynayım” diyemez. Öyle de, esmâ-i ılâhiyenin cilvesinin tenevvüüne göre, makamât-ı evliyada öyle merâtip var. Esmâ-i ılâhiyenin herbirisinin, bir güneş gibi, kalbden arşa kadar cilveleri var. Kalb de bir arştır. Fakat “Ben de arş gibiyim” diyemez.

ışte, ubudiyetin esası olan, acz ve fakr ve kusur ve naksını bilmek ve niyaz ile dergâh-ı Ulûhiyete karşı secde etmeye bedel naz ve fahir suretinde gidenler, zerrecik kalbini arşa müsavi tutar. Katre gibi makamını, deniz gibi evliyanın makamâtıyla iltibas eder. Kendini o büyük makamâta yakıştırmak ve o makamda kendini muhafaza etmek için, tasannuâta, tekellüfâta, mânâsız hodfüruşluğa ve birçok müşkilâta düşer.

Elhâsıl, hadiste vardır ki:

“ınsanlar helâk oldu—âlimler müstesna. Âlimler de helâk oldu—ilmiyle amel edenler müstesna. Amel edenler de helâk oldu—ihlâs sahipleri müstesna. ıhlâs sahiplerine gelince, onlar da pek büyük bir tehlike ile karşı karşıyadırlar.” Yani, medar-ı necat ve halâs, yalnız ihlâstır. ıhlâsı kazanmak çok mühimdir. Bir zerre ihlâslı amel, batmanlarla hâlis olmayana müreccahtır. ıhlâsı kazandıran, harekâtındaki sebebi sırf bir emr-i ılâhî ve neticesi rıza-yı ılâhî olduğunu düşünmeli ve vazife-i ılâhiyeye karışmamalı.

Her şeyde bir ihlâs var. Hattâ muhabbetin de ihlâsla bir zerresi, batmanlarla resmî ve ücretli muhabbete tereccüh eder. ışte bir zat bu ihlâslı muhabbeti böyle tabir etmiş:

“Ben muhabbet üzerine bir rüşvet, bir ücret, bir mukabele, bir mükâfat istemiyorum.” Çünkü, mukabilinde bir mükâfat, bir sevap istenilen muhabbet zayıftır, devamsızdır. Hattâ hâlis muhabbet, fıtrat-ı insaniyede ve umum validelerde derc edilmiştir. ışte bu hâlis muhabbete tam mânâsıyla validelerin şefkatleri mazhardır. Valideler, o sırr-ı şefkatle, evlâtlarına karşı muhabbetlerine bir mükâfat, bir rüşvet istemediklerine ve talep etmediklerine delil; ruhunu, belki saadet-i uhreviyesini de onlar için feda etmeleridir. Tavuğun bütün sermayesi kendi hayatı iken, yavrusunu itin ağzından kurtarmak için—Hüsrev’in müşahedesiyle—kafasını ite kaptırır.

* Keşfü’l-Hafâ, 2:46; Terğib ve Terhib gibi kaynaklardaki hadislere bakılırsa hadis-i bilmânâ (mânâ olarak hadis) denilebilir. Hz. Ali’nin de (ra) böyle bir sözü bulunmaktadır.


Lem’alar, 17. Lem’a, 13 Nota, 3.Mesele


Lügatçe:


aks: Yansıma.

Arş: Kürsü, taht, yüce makam. En yüksek gök. Allahın kudret ve saltanatının tecellî yeri.

cilve: Görünme, yansıma.

dergâh-ı Ulûhiyet: Allah’ın huzuru.

fahir: ıftihar, övünme.

hodfüruşluk: Kendini beğendirmeye çalışmak, övünmek.

iltibas: Birbirine benzeyen şeylere şaşırıp birbirine karıştırmak, yanlışlık, karışıklık.

kamer: Ay.

makamât-ı evliya: Evliyalığın muhtelif makamları, dereceleri.

medar-ı necat ve halâs: Kurtuluş sebebi.

merâtip: Mertebeler.

müsavi: Eşit.

naks: Eksik, noksan.

seyyare: Gezegen.

tasannuât: Yapmacık hareketler.

tekellüfât: Zorâki ve gösterişe kapılarak yapılan hareketler.

tenevvü: Çeşitlilik.

tereccüh: Üstün gelme.

ubudiyet: Kulluk.


25.05.2009
"İnsan vardır fark edilmez süsünden.
Kimi farksızdırkoyun sürüsünden.
Her gördüğün şekle kapılma,
insan anlaşılmaz görüntüsünden...(!)"

Yer Imleri:

Bu konuyu değerlendir